- 369 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ANILARIN İÇİNDEN 8
ANILARIN İÇİNDEN - 8
Hasan dedemin babası, kardeşi ile birlikte Birinci Dünya Harbi’ne katılmışlar Filistin Cephesi’nden geriye dönememişlerdi.
Köyde onlar gibi birçok genç geriye dönememişti. Safiye gelin Seve köyünde iki küçük oğlu (Hasan dedem ve kardeşi Davut) ile kalakalmıştı. Üzüm bağları, zeytin ağaçları ve yüzlerce dönüm tarla Safiye gelinin omzuna kalmıştı. Sarıca sülalesi o köyde birbirlerine tutkundu. Köyde Sarıca sülalesinden başka dört beş hatırı sayılır köy ağası ve sülalesi daha vardı toprak sahibi olan. Zengin verimli topraklar içinde yaşıyorlardı.
Safiye gelin kaderine boyun eğip kavim ve hısımların yardımı ile bağ bahçe işleriyle uğraşıyor çocuklarını büyütüyordu.
Hasan çocuk yaşta o kadar ağır yükler altına girmişti ki omurgası bu ağırlığa dayanamamış ve kamburlaşma başlamıştı sırtında. Çok çalışkanlardı asla pes etmeyip devam ediyorlardı. Hasan büyüdükçe o kambur daha da belirginleşmeye başlamıştı. Askerlik çağı geldiğinde bu özüründen ötürü askere alınmamıştı. Kardeşi Davud askere gitmiş, kendisi de annesiyle birlikte işlerin başına geçmişti. Davut sarışın renkli gözlü tam bir Sarıca delikanlısı idi. Askerdeyken dünya güzeli bir kız görüp sevdalanmış ve askerliği bittiğinde, kızla anlaşarak kaçmışlar birlikte köye gelmişlerdi. Köyde düğün yapacaklardı. Hazırlıklar başladı. Ancak düğün günü kızın ailesi epey kalabalık ve silahlanmış bir şekilde gelerek, köyü bastılar ve kızlarını alarak götürdüler. Hiç kimse bir şey yapamadı. Gelin kız ne kadar çırpındı ise fayda etmedi. Amcaoğlu ile evlendirilmek üzere götürüldü. Büyük bir çöküntü yaşadı köy halkı. Safiye gelin çaresiz kalakaldı ancak, akıllı bir kadındı. "Bu köy bize uğursuzluk getiriyor. Burada duramayız artık " diye köyde ne kadar malı mülkü varsa, oradaki akrabalarına satıp tüm mal varlığını iki teneke altına çevirdi. Türkmen kadınlarının sözünün üstüne kimse söz söyleyemezdi. Her iki oğlunu da alarak Seve köyünü terk edip 25 km. uzaklıktaki Tibil köyüne bacısı Haco’nun yanına gitti.
Tibil köyünde bacısı Haco, Hanifi Hoca ile evliydi. Orada bir yer satın alıp koca bir hanay yaptılar. Bağ bahçe zeytinlik alıp Tibil köyüne yerleştiler.
Davut yaşadığı travmadan kendini kurtaramıyordu. Bir zaman sonra o köyden birisi ile evlendirdiler. Ancak o evlilik yürümedi. Ve ömrünün sonuna kadar bir daha evliliğe yanaşmadı. Hasan ise çalışmaktan ve omzuna binen ağır yüklerden sonra, artık iyice kamburlaşmış bir delikanlı idi. Para vardı ama artık kimseye güvenleri yoktu. Safiye, Haco bacısının kızı Fatma’yı Hasan’a istedi. Fatma evin büyük kızıydı. Dört kız kardeş dördü de birbirinden güzellerdi. Safiye’de çok para olduğunu bilen Hanifi Hoca hiç düşünmeden yüklü bir kalın (başlık parası ) keserek kızını Hasan’a verdi. Epeyce masraf ettirdi. Çünkü çok güzel bir kızı ne de olsa kambur olan oğluna veriyorum demeye getiriyordu. Safiye gelin eniştesi ne isterse ikiletmedi. Bir teneke altını Fatma kızın yoluna savurdu. Sarıca’ nın şanı yürüsün dedi. Fatma (babaannem) hiç ses edememiş. Zaten o dönemde kız çocuklarının eş seçme diye bir lüksü de yokmuş ki. Düğün dernek kurulmuş herkes memnun olmuştu durumdan.Kalan parayı da borç isteyen eş dost akrabalara vermişti orada tutunalım diyerek. Ancak borç alanların çoğu o paranın üstüne yatmıştı.
Fatma tam tamına on sekiz çocuk dünyaya getirmiş. Kimini tarlada çalışırken, kimini tandırda ekmek pişirirken, kimini zeytin çırparken dünyaya getirmiş. Kendi göbeğini kendi kesmiş çoğu zaman. Öyleymiş önceden hamile olduğunu bile kimseye söylemezler geniş giysilerin içinde saklarlarmış. Ayıp imiş her şey. Aynı gün bebeği temizler kundaklar işlere devam ederlermiş. On sekiz çocuğun kimi tarlada ölmüş, kimi salıncaktan düşüp ölmüş, kiminin başına güneş geçmiş. Böylece sağlıklı olarak 4 kız ve 4 erkek çocuk büyütebilmiş ancak.
Hasan ile aralarında bir sevda bir aşk var imiş. Birbirlerini çok sevip çok değer veriyorlarmış. Hasan şehire ne zaman gidecek olsa eli kolu dolu hediyelerle geliyormuş.
Mustafa (babam) Maya ve Elif halamdan sonra evin büyük oğluydu.
Elif halamı Halep tarafında birisi ile evlendirmişler, Maya halamı Seve köyünde amcası oğlu Ahmet ile evlendirmişler. Sıra Mustafa’ya gelmişti. İşte tam o sırada Meryem (anneannem) bacısının yanına gelerek Fatma’yı (annem) almalarını söylemiş ve olur alınmıştı. Bir önceki yazımda annemin evlilik süreçlerini yazmıştım. İşte bizim aile öykümüzün başlangıcı böyle...
Ben Hasan Dedemi hayal meyal hatırlıyorum. Hasan kardeşim doğduğunda yedi günlükken köye gezmeye gitmiştik. Çünkü Naci amcama İsmail ağanın (Happani) kızını istemişler yüzük takılacaktı. Alınması gerekenleri babam almış hepimizi arabaya bindirmiş köye gitmiştik. Dedem önce beni kucaklamış ’’söyle bakalım neyiniz oldu’’ diye sormuştu .
’’Dede biliyor musun Kambur Kel Hasan’ımız doğdu ’’demiştim. O kadar hoşuna gitmişti ki. Bir daha söyle diyerek birkaç kez bana yineletmişti..
KARDELEN(Ayrıkotu)
10.02.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar