- 268 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hikâyesi Olmak 2 / 9
Ön ittifaklardan beri köleci yapıya kadar hikâyeler tekil ve bileşik yapılıydı. Totem kültüre göre olan hikâyeler tekildi. Bileşen ittifak mantığına göre olan hikâyeler kaç totem kültür bileşmiş ise anlatılan hikâyeler de o birleşimi yansıtıyordu. Bu nedenle hikâyeler çok köklü mantığın hikâyesiydi.
Anlatılanlar bileşimin ve bileşen kültürlerin hikâyesiydi. Üretimin ve üreten ilişkinin hikâyesiydi. Hatta totem kültüre göre olan üretici tekil hikâyeler o grubun şahsında anlatılan ilah hikâyeleriydi. Hikâyeler hem o gruba göre ilah hikâyeleriydi. Hem bileşimi veren ilahlar hikâyeleriydi.
Hikâyeler birbirini anlama dinlemenin ve tanış olmanın hikâyesiydi. Hikâyeler anlama dinleme ve benimsemenin hikâyesiydi. Hikâyeler kendilerini birbirine yakınsatıcı olmanın, o üretimin; o bileşimin hikâyesiydi.
Hikâyeler birbirine göre birbirini anlama anlatım konusu oluyordu. Birbirine göre olan anlama anlatım konuları, birbirini bilmek istemenin sorgulamanın önünü de açıyordu. Hikâye mantığı çok köklü üreten ilişkinin ve çok köklü kültürel bileşimin hikâyesiydi.
Kült merkezi ve bileşimin oturum alanı olmakla ilk temasların çatı bileştireni olan tapınaklar süreci; tapınak içinde bileşimi yöneten oturuma gelen kadar olan kendi süreçlerinin hikâyesini ritüelime etmişlerdi.
Ritüelime edilen hikâye, yönetime gelişi ve baş ilah oluşun sıralı süreçlerini ifade ediyordu. Oldukça centilmence sade yarışlardı. Koşu yarışları, atlama zıplama yarışları, güreşme yarışları, bir şey taşıma yarışları. Ok atma yarışları gibi centilmence olup, hırpalayıcı olmayan; kanlı olmayan yarışma ve müsabakalardı.
Grup içi meslek becerili bilgi sunu yarışlarıyla da seçimi yapılan müsabakalarda grup ilahı olunuyordu. Grup içi yapılan bu yarışlar giderek grup ilahları arasındaki anlatımlarla, o ilahların gördükleri işi sorgular olmaya birbirine kıyasla işin önemini atfeden hikâyeler anlatmaya dönüştü.
Böylece her bir ilahın gördüğü işin, diğerler grup için inşaya dek gerçeklikler ekseninde ne kadar önemle kopmaz bir bağ olduğundan demle, gerçekliğin hikâyeleriyle bileşimin önemi anlatılıyordu. Kendisine totem iğine ait kültürel tabanlı önemi anlatan hikâyeler, ittifakı bileşimle taçlanmayı belirten hikâye anlatımlarına dönüşüyordu.
Hikâyeler birleşimin önemini anlatan hikâyelerdi. İlk anlatıcı ittifakı hikâyeyi bilmektedir. İlk ittifaklarda elmanın (bir totem mesleği ürünün) hangi grupla ne yönde ittifaka geldiğini bilmektedir. Şöyle ki:
“Gökte üç elma düştü. Biri bana. Biri sana. Birisi de hikâyeyi dinleyenlere“ demekle ittifak etmenin gelecekteki ittifaklı olma ucunu açık bırakıyordu. Ne güçlü bir anlatım değil mi?
Gök yerli tarımcı gruptan gelen elmayı (yenen totem ürünü veya dokuma gibi kullanımı) bölüşüyorlardı. Gök gruplarına göre yer gruplarından gelen buğday, mercimek vardı.
Sel sebiller eski dönemde doğada sağlama yapmanın zorluğuna karşın, karşılıklı emekler değişimi olan ortaklıkla, ittifak içinde sel sebili oluşuyorlardı. Bu sel sebil köleci cennetin tanımı olacaktı. Bu tür sel sebil türü cümleler apaçık çok köklü ortaklaşan kültürün bilinci olmanın hikâyesidirler.
Elma, buğday ittifak eden grupla gelip; ittifak eden diğer grupların içine adeta yoktan düşüyordu. Biri için üretim diğeri için tüketim nesnesi olan elma; hikâyedeki son cümlede ittifakın tarafları arasındaki paylaşımla biri bana; biri sana diyen eşitlikçi ortaklaşmasını anlatan vurgu cümleleriyle hikâye biter gibiydi.
Üreten meslek dallarına ait ürünler üzerinde karşılıklı gerektirme olan buğday, bal, elma gibi üretim nesnelerine dek ittifak ortaklığı belirten hikâyenin anlatımı sadece hikâye öznelerini konu almakla bitmiyordu. Elmanın birisi de bu hikâyeyi dinleyeneydi. Üçüncü elma hikâyeyi dinleyip kaile alacak olan yarınki, gelecekteki katılımcılar ittifakını içeren tasarımla ucu açık olan dilek önermeydi.
Hikâyedeki ittifakı bozucu anlatımlar "Mesleğimin (işimin) efendisi Enlil geldi, Arpanın ilahı Ninlil ’i saygılardı". Gibi yeni tür zekâ ürünü söylemse anlatımın önemiyle hikâyedeki bozuculuk daima birleştirme yönünde olan, zamanın ittifak ruhuyla aşılıyordu.
Bu anlatımlarda tarımcı meslekler çoban mesleklerle ve kendi aralarındaki farklı tüketim nesneleriyle birbirini tamamlıyordu. İttifaklar üreten ilişkilerle, totem kültürlerle vs. birbirini tamlayan, tamladığı ile tamlanan bileşimlerdi.
Her tamlaşan şey mutlaka tamlayan tamlaşan farkını ve fark oranını da ortaya koyuyordu. Bütün parça ilişkisi olan çelişmeyi ortaya koyuyordu. Yani ittifak bütünse, ittifak içindeki her bir üreten totem mesleği parça bileşenlerdi. İttifak bütünlüğüne göre parça bileşenlerin oran çelişkisi ortadaydı.
Başka başka totem kültüre ait buğdayla-buğday üreten; buğdayla marul ve mısır tarımı yapan çiftçiler arasında çiftçiler rekabeti vardı. Kaz çobanı, sığır çobanı, koyun çobanı gibi benzer meslek gruplarını da içeren çobanlarla-çobanlar arasında ve tarımcı-çoban arasında tatlı bir rekabet vardı.
Bu rekabet parçayla-parça arasında ve bütünle parça arasındaki bileşimi veren fark oran nedenle ortaya konan rekabetin uyanması olan hikâyelerle süreci sorgulayıp süreç içinde önem atfetmenin hikâyesini anlatıyorlardı. Aslında bu kişi öznesinin ve kişi benciliğin totem kültürle ittifakı skala üzerinde kendisini dışa vurumuydu.
İttifak yönetimi içindeki grup ilahlardan sırası gelen biri, ilahlar kurulu olan tapınak alandaki bileşimin huzurunda, bileşime baş ilah olmakla, ittifaka ait zamanın ruhu olan yönetim kür sisini kaplıyordu. Baş ilah grup kararını söyleyen sözcü ilah olmakla gruplar nezdinde ilahın tekleşen ritüel görüntüsüydü.
İlahi kurul bütünse, grup ilahları kurula göre parça durum olmanın oran etkisini yansıtan bir çelişki durumdu. Bu çelişki durum nedenle gruplar ittifakın tamlayan, ittifakın kendisi de tamlaşandı.
Buğday sağlayan grup dokumacıları tamlıyorsa; buğday sağlayan grup ta tamladıkları dokumacılar tarafından tamlanıyordu. Böylece ilahi kuruldaki her bir ilahlar, kurul denen bütüne karşı bir eksiklik ortaya koyan her bir ilahlar arasında göreli bir sorgulama kaçınılmazdı.
İşte hikâye üretimin hikâyesiydi. İttifakların hikâyesiydi ilahların birbirine karşı tamlayan, tamlaşan bütüne karşı eksiklikleriyle üretim mücadelesini vermenin hikâyesiydi. İlahlar birbirine karşı biri birini, birbirine önem atfeden tamamlayan tamlaşan hikâye sorgulamaları içindeki söylemler içindeydiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.