- 781 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Kirli SİYASET
8 mayıs 1902 günü sabahı idam mahkumu Auguste Sylbaris, Martinik adasındaki hücresinde celladını bekliyordu. Bir bar kavgasında beyaz bir Fransız’ı öldürmekle suçlanıyordu ama Tanrı biliyor ki suçsuzdu. Ne ölen ortada idi ne de kavga olmuştu. Sylbaris sürekli kavga çıkaran bir sokak serserisi olduğu için üzerine bir suç yıkılmak üzere özellikle seçilmişti. Adanın yoksul siyahi nüfusu, çaresiz herkesin tanıdığı bir adam olan Sybalis’i acıyarak izliyor, affedilmesini ya da yeniden yargılanmasını umuyorlardı.
Sylbaris’in asılacağı o gün, Fransa’nın sömürgesi olan Martinik adası 3 gün sonraki, 11 Mayıs 1902 tarihinde yapılacak seçimlere hazırlanıyordu. Siyahların ve melezlerin destekledikleri Radikal parti’nin bu sefer çok popüler, çalışkan, iyi eğitimli melez bir adayı vardı. Radikal partinin adayı Amédee Knight o yıla kadar hiç seçim kazanmamış, seçimlerde oy kullanmaya fazla hevesli olmayan siyahilerin evlerini tek tek ziyaret ediyor, iş ve daha iyi yaşam koşulları, adalet vadediyor seçime bu sefer katılmalarına ikna etmeye çalışıyordu. Buna karşın adanın Fransız valisi Louis Mouttet’de beyazların yoğun desteklediği, o güne kadar bütün seçimleri kazanmış olan Liberal parti için gece gündüz çalışıyor adanın zengin beyaz sakinlerini örgütlüyordu. Zaten Mouttet, suçsuz Sylbalis’i de muhtemelen onun için tutuklatmıştı. Sylbaris’i idam olacağı 8 Mayıs günü son anda gösterişli bir biçimde affedecekti ve böylece siyahi seçmenlerin güvenini tekrar kazanacaktı..
Ama her zaman olduğu gibi, 8 Mayıs günü her öykünün kahramanı olan "kader" devreye girdi. Martinik’in St Pierre şehrinde Sybalis’in beklediği cellat, saat 07:50 de çok erken kapıları çaldı ama Sybalis’in hücresine girmedi. Adadaki Pelee volkanı o saatte 500 derece sıcaklıkta gazlar ve kayaları şehrin üzerine saniyede 150 metre hızla püskürttü. Şehirde popüler dağ manzarası tarafında oturan çoğunluğu beyaz 30.000 kişi bir anda kül oldu. Sıcaklık o denli fazlaydı ki kilisenin dev çanı eridi, limanda açıkta bekleyen gemiler bile yandı. Seçim çalışmaları için program yapan genel vali Mouttet ve eşi de ölenler arasındaydı.
Aslında bir ay önce adanın volkanik Pelee dağı ufak ufak kül püskürtmeye başlamıştı. Bunun üzerine Mouttet’in ABD den çağırdığı uzmanlar, bir ay içerisinde volkanın çok tehlikeli biçimde püskürebileceği raporunu vermişlerdi. Rapor, valinin ve Fransa’daki sömürgeler bakanının emri ile Martinik halkından gizlendi çünkü eğer açıklansa idi beyaz nüfusun seçimden önce adayı terk edeceği düşünüldü. Siyahilerin adayı terk edebilecek maddi güçleri yoktu ve 11 Mayıs günü beyaz seçmenleri kaçtıkları için seçime katılmamış olan adada Radikal parti seçimi kazanabilirdi. Bu yüzden adanın tek gazetesi bile Pelee hakkında haber yazmaması için "ikna" edildi ve, seçim vaatleri ve çalışmalarına hız verildi. Paralar saçıldı, söylemlerle saflar sıklaştırmaya çalışıldı, Sylbaris yok yere idama mahkum edildi böylece Martinik adası coşku içerisinde, uyarılar püskürten Pelee dağına değil, vaatler saçan Liberal parti adayına gözünü dikti.
Açıkça "Geliyorum!" diyen bu felaketten sadece üç kişi kurtuldu. Yarasız beresiz kurtulan tek kişi ise yer altındaki penceresiz hücresinde tam o saatlerde ölümü bekleyen ölüm mahkumu Sylbaris idi. Ölümü beklerken hem kurtulmuştu hem de bütün ülkede kızgın küllerin altından çıkan bir aziz olarak nitelendirilir olmuştu. Doğru ya; haksız yere suçlanmış, acı çekmiş, ölüme mahkum edilmişti ama kader onu kurtarmış, garip yazgısını çizen insanları ise yok etmişti. Auguste Sylbaris için ilahiler bestelendi. Fransa sömürgeler bakanlığı cezasını affetmek zorunda kaldı. Yaşadıklarını anlatan vaazlar vermek üzere bir sirke katıldı ve 30 yıl daha hayal bile edemeyeceği şekilde bir kahraman gibi yaşadı. Martinik’in o tarihteki anlı şanlı valisini de rakibini de kimse bilmiyor ama Sylbaris’in öyküsü, Martinik adasından bile daha şöhretli oldu.
----------------
Ölümüne siyaset...
Ya da "Seçim kazanmak gibi bir hedefe kilitliyken ölümü seçmek !" mi demeli?
Mouttet’in yaptığını hepimiz yapıyoruz.
Birden ortaya çıkan ölüm, hedeflere kilitlenmişken yaşamı yok eder.
Biz de ölüm gibiyiz. Kendi yaşamlarımızı manasız olmayacak şeylerin peşinde yavaş yavaş yok ediyoruz. Fark yok.
Hiç olmazsa başkalarının zamanlarını / ömürlerini tüketmeyelim.
Yazık ki Martinik adasının 1902 yılındaki seçmenleri yaşamlarını kurtarmayı bile seçemediler.
En ilginç ve sürpriz seçimi yaşam yaptı. Kimsenin şans vermediği Sylbaris’i seçti.
----------------
Moris Levi den Alıntı
YORUMLAR
MÜSLÜM BAYRAM
ancak gerçeğin er yada geç gün yüzüne çıktığı da aşikar
önemli olan toplumları halkları iyi eğitmekten geçiyor
galiba en büyük sıkıntımız da bu bence abim
Ki kendimden biliyorum, eğitim hayatından çok ben kendim bir çok şeyi öğrendim
çok teşekkürler duyarlı yüreğin var olsun
nice saygılarımla...
Ilginc..dusununce aslinda siyasetin temizi yok gibime geliyor.Cunku ya cok parasi olanlar ya da vetdikleri sozlere sadik kalmayan ve her seyi mubah gorenler siyasete talip oluyor.Akademik liyakat aranmiyor.Her seyi kilifina uyduranlar yapiyor siyaseti.Insana,dogaya ve tum canlilara yapila hatalarin cezasi da siyasetcilere ve siyaseti destekleyenlere kesiliyor Tanri tarafindan.Siyasetin tum dunyada temiz yurutulmesi adina saygiyla..
MÜSLÜM BAYRAM
Ve gelin görün ki bu kurumlar ülkeleri yönetmekte
Liyakatin olmadığı her şey çürümeye mahkumdur efendim
güzel yorum ve katkı için çok teşekkürler
nice saygılarımla