- 364 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER ŞEHİR BİR SEVDADIR
Sokakları birbirine açılan, caddeleri birbiriyle kesişen, kitapçıları, kütüphaneleri, yazarları , şairleri, sanatkarları olan, parkları, geniş yolları, hızlı ve güvenilir toplu taşıma araçlarına sahip olan, ama bütün bunların yanı sıra insanları olan, insandan insana açılan kapıları olan, özlemi duyulan, hasreti çekilen, en çok da ruhu olan soyut bir varlıktır şehir.
Şehirlerinde hafızaları, kimliği,kişiliği, sembolleri, hatta kendine has kokuları vardır. Eyfel Kulesi Paris’i; Pisa Kulesi Roma’yı;Elhamra Sarayı, Sevilla’yı;, Taç Mahal, Yeni Delhi’yi; Kremlin Sarayı, Moskova’yı; Selimiye Camii, Edirne’yi; İstanbul’u, Sultanahmed, Ayasofya ve Topkapı Sarayı temsil eder.
Her insanın hayaliyle gezindiği bir sürü şehir vardır. O şehirleri gezmek için planlar yapar. Ya düşlediği şehirleri gezer ya da gözleri açık gider. Gurbetteyseniz bir türkünün bir sözcüğüyle birlikte şehrinize seyahat edebilirsiniz.Gözlerinizi kapattığınızda şehri içinize öyle bir çekersiniz ki, ancak soluğunuzla birlikte şehir içinizden boşalabilir.
Şehir insanlarla birlikte sözlerin incilerini de içine çeken bir deryadır, Ama insan bu deryada bir gemi olduğunun farkına bile varmaz. Söz bir sazın teli, tezenesi arasında;
’’Deryalarda yüzer bahri
Doldur da içeyim zehri
Zalim gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez.’’ diye dökülse de;gurbetin kahrı çekilmeden sılanın kıymeti anlaşılmaz.
Şehir insanı olgunlaştırır, medenileştirir, en çok da insanın hamlıklarını, çiğliklerini, kabalıklarını yontarak birey olabilmesine katkıda bulunur.
Şehir içinde yaşanılan ve sevdalanılan bir sevgili, çok uzaklardaki ana, baba, yavuklu ya da yaşadığımız bir gurbettir. Kim ki ekmeğini kazanmak için bir şehre gitmişse ve gözünde kendi şehri tütmeden yaşadığına inanıyorsa; bilin ki o insan hayatın acısından ekşisinden, tadından, tuzundan haberdar değildir. Evliya Çelebi bütün bir Osmanlı coğrafyasını gezip görse de Kütahyalıdır. Karacaoğlan gezdiği her şehirde güzellere methiyeler düzerek gezse de Karacakız ile kabirleri karşı karşıya bir tepenin üstünde Mut’ta, Yunus Emre Eskişehir’de, Mevlana Konya’da, Pir Sultan Abdal Svas’ta, Hacı Bayram Veli, Ankara’da yaşamaktadır.
Şehir insanı kendine kara sakız gibi yapıştırır. İnsan düşünceleriyle bazen başka şehirlerde gezse de yüreği yaşadığı şehirde atar. İnsanları ya ömürleri boyunca yaşayabilecekleri ideal bir şehir ararlar ya da yaşadığı şehirlerden ayrıldıklarında sudan çıkmış balık gibi boğulacaklarını sanırlar. Dünyanın bir çok şehrini dolaşan Nazım Hikmet:
’’Yürek değil be, çarıkmış bu, manda gönünden,
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
Bir vapur geçer Varna önünden,
uy Karadeniz’in gümüş telleri,
bir vapur geçer Bogaz’a doğru.
Nazım usulcacik okşar vapuru,
yanar elleri..’’ diyerek İstanbul hasretiyle yandığını anlatır dizelerinde.
Bir de şehrin sevdalıları vardır, bunlar daha ziyade emekliye ayrılmış sözde delikanlılar ömürlerini başka şehirlerde harcadıklarından kalan ömürlerini kendi şehirlerinde nasıl harcayacaklarını aramaya başlarlar sonra. Ama ne yazık ki anıları bir türlü canlanmaz. Geri dönseler olmaz, dönmeseler şehrin kalabalığında bir kalabalıktan farksız yaşamaya mahkum olurlar.
Şehri güzelleştiren, yaşanılası mekanlar olarak tasarlayan yine insanlardır her şeye rağmen. Ben İzmir Konak’taki Gizli Çiçek kolonyası kokan 2. Beyler Sokağı’nı yeniden o eski güzel günlerine döndürmek için gayret sarfediyorum.
Siz hangi şehirde yaşıyorsunuz?..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.