- 464 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞİN YAPIŞKANLIĞI
... Çocukluk yıllarının ilk 5 , hadi hadi 6 yaşlarına dahi varamadan, çocuk beyinlerimize kaydedilen bilgiler, etkiler, öğretiler, yaşamımız boyunca hayatımızı şekillendiren yapışkan kimliklerimiz haline geliyor. Bütün bir ömür boyunca, artık bu kimlik, bu karakter özellikleri tüm davranışlarımızı şekillendiriyor. Bu durum, gelinen ileri aşamalar ve araştırmalarda, nörobilim, neroplastisite, neropsikiyatri deneyleri ve uygulamalarıyla artık açıklığa çıkmış bir durum.
... Çocukluk yıllarında, doğuştan gelen yapısallığıyla, beyin, çok yüksek düzeyde hayaller kurmaya ve hayalleri içerisinde yaşamaya müsait. Ne çare ki, bu durum kısa sürüyor. Genellikle 4 ya da 5 yaşlarında , beynin yapısı değişmiştir artık. Alt bilinç diye bilinen bilinçaltı, alt beyin güçlenmiş ve tutum, davranışlar, alt bilincin talimatlarıyla yönetilir hale gelmişlerdir.
Hayal kurma ve hayallerinin içerisine dalarak onlarla yaşama yeteneği, üst bilince ait idi oysa. Beynin ön lobunun çok güçlü biçimde hayallerin kurulmasını ve yaşanıyor olmasında temel merkez olduğu bilinmekte. Ve, ne yazık ki, beynin en önemli bölümü, ön lobu, çocukluğumuzun o yaşlarından sonra, neredeyse hiç kullanılamaz bir duruma itilmiştir.
... Elindeki bir değneği at olarak hayal edebilen 3, 4 yaşlarında bir çocuğun, işte o hayalini kurabildiği atına binerek, mutlu naralar atarak dolaşabilmesi, henüz o yaşlarda beyninin ön lobunu , üst bilincini tam olarak kullanabiliyor olması nedeniyle idi. O yıllarda, gazoz kapaklarını para olarak hayal edebiliyor, kağıttan yapılmış kayıkları, gerçekte büyük kayıklar, gemiler olarak hayal edebiliyor, hatta o kayığına binerek denize açılabiliyordu. Bembeyaz bir kağıt gibiydi üst bilinci. Bütün renkler çok daha parlak, çekici, bütün dünya iyiliklerin, güzelliklerin ülkesiydi ona göre, adeta cennet gibiydi.
... Çocukluk yıllarımızın yalnızca 4 yılı hadi hadi zorlarsan 5, 6 yılına kadar üst bilincimizin, beynimizin ön lobunun tam etkili kullanımını başarabildiğimiz için, o güzellikleri de yaşayabilirdik , yaşadık ta.
... Yine , doğduğu andan itibaren her çocuğun beyninde bulunan, sınır tanımaz bir öğrenme çabası, özelliği var. Anne, baba, ailenin diğer bireyleri, konu komşu derken çevreden gördüğü görebildiği tüm tutum, davranış ve ve öğretileri, alt bilincine, bilinçaltına kaydetmekte. Anne, baba, aile, akraba ve yakın çevresinden gördüğü tutumlar, davranışlar, çocuğun kişilik, karakter ve yaşamı boyunca kolay kolay da değiştiremeyeceği benliğinin yapı taşları halinde kaydediliyorlar alt bilincine. Ve sonrasında, 6, 7 yaşlarını yaşarken alt bilinçleri, yaşamlarının kontrolünü tamamen ele almaya başlıyor. Yaş almaya, büyümeye devam ettikleri sürece, alt bilincin, bilinçaltının kayıtlarındaki tüm algıları, bilgileri, öğretileri, tamamen yaşam biçimlerine dönüşüyor. Genel olarak her gelişmiş insanın gündelik davranışlarının, duygu ve düşüncelerinin % 95 ini , işte bu alt bilinçlerine kaydedilmiş programlar yönetiyor. Üst bilincin kullanılabilme oranıysa % 1 - % 5 arasında değişmekte. Ağırlıklı genelleme yapılacak olursa, üst bilinci, beyninin ön lobunu kullanma oranı büyük çoğunlukla da, %1, %2 leri asla geçmiyor.
... Burada ince nokta, üst bilincin, beynin ön lobunun, hayal üretme ve yaratım merkezi olmasıdır. Çocuğun, işte, ilk 4, 5 yaşlarına kadar çok çok aktif olarak kullanabildiği üst bilinç, yaratım ve hayal üretim merkezi. Gelişmiş insanlarda bu merkez, neredeyse hiç kullanılmamakta, bütün tutum ve davranışlar alt beyin diye bildiğimiz bilinçaltınca o ilk 4, 5 yılda kaydedilmiş olan tüm tutum, davranış, öğretilerden oluşan program kayıtlarının, yaşam biçimi halinde uygulanmakta.
- Annene ne kadar da benziyorsun,
- Babandan bir farkın yok
gibi sözleri pek çok insandan ya da bizzat kendi iç sesimizden dayarız, duyabiliriz. Bir reddediş, kabullenemeyiş tepkisi verse de insan, alt bilince, bilinçaltına kaydettiği bütün bilgiler ve öğretilerin, ağırlıklı olarak anne, baba, kardeş, yakın aile veya akrabalardan, yakın çevreden görerek, duyarak alınmış olan ve kesinleşmiş davranış kalıpları olarak , alt bilinçlere kaydedilmiş program kayıtları olduğu unutulmamalıdır. Bir bilgisayar programı gibi, insanın, günlük bütün duygu, düşünce ve davranışlarının tamamı, bu bilinçaltı kayıtlar ve program tarafından yürütülmektedir. Geçmişin yapışkanlığı etkisi buradan kaynaklıdır.
... Konu çok geniş olduğundan, sıkıcı olmaması için, yazıyı bağlamalıyım. Ancak, bu konuyla ilgili olarak yazmayı sürdürmek niyetindeyim. Bu konuyla ilgili yayınlanmış kitapları ve çok uzun yıllara dayanan incelemeleri, araştırmaları, bilimsel ve klinik deneyleriyle de konuyu fazlasıyla değerlendirmiş bir tıp insanı, norobilimci John Dispenza nın etkileyici güzellikte you tube ortamında da paylaşımları vardır. Bu paylaşımlar konuya ışık tutmaktadır. İncelenip araştırılabilir.
... Şimdilik burada bir nokta koyalım. Selam sevgi ve mutluluk dileklerimle.
YORUMLAR
Hep çocuk kalabilsek keşke... öyle demezler mi şairler yazarlar aslında çocuk ruhludur diye ben mi yanılıyorum... yaşasın çocuk ruhu.. dıkıdık dıkıdık sevgiye umuda dostluğa...
https://www.edebiyatdefteri.com/201367-duz-duvar-9/
bağlantısını verdiğim yazıda üst bilinç var mı bilmiyorum, çocukken hayaller ve oyunlarımdı kaç yaş arası idi hatırlamıyorum yalnız...pillerden köpek,, kozalaklardan koyun keçi, taşlardan da kurt -canavar yapmıştım...
saygılarımla efendim..
eksik olmayın..
Mert YİĞİTCAN
Günlük yaşamımızın neredeyse tamamını, alt bilincimizdeki, geçmişin program kayıtlarıyla otomatik olarak sürdürüyoruz. Geçmişimizde yaşıyoruz kısacası. Geçmişimizde, bize ait bile olmayan, anne, baba, akraba, çevre faktörlerinin söz, davranış ve öğretilerinden alarak kaydettiğimiz bütün geçmişin program kayıtları, bilinçaltımızda bir işlemci gibi bizi yönetmeye başlıyor.
Geçmişin yapışkanlıkları, aslında acınası durumlardır bence. İnsanın kendi kişiliğini, karakterini, kendi benliğini keşfetmesini, geliştirmesini , kendi tutum ve davranışları haline gelen geçmişteki başkalarının davranış kalıplarının farkına varıp bunların negatif etkilerinden kurtulmasını da engelleyen yazılımlardır. Bu alt bilincimizdeki yazılımların neredeyse tamamını kullanıyoruz faklında bile olmadan.
Ama, çocukluğumuzdaki gibi, üst bilinci, beynimizin ön lobunu kullanarak hayallerimizi yeniden üretmeye niyet ettiğimizde, bunu başarabilmenin de yol ve yöntemleri var. Zor yollar yöntemlerdir ama, sebatla sürdürüldüğünde harika sonuçlarını yaşayabiliriz.
Katkınız güzeldi teşekkür ederim. Bahsettiğiniz yazınızı okumuştum gerçekten güzeldi.
Selam sevgi ve mutluluk dileklerimle.
Günlük yaşantı içerisinde hayatın her an değişen akışı ve şartlarına karşı düşünerek tepki vermek genellikle zaman kaybı olduğundan bilinçaltı, insanın hızlı hareket edebilmesini sağlamak adına ağırlıklı olarak 0-6 yaş aralığında inanç kalıpları oluşturur. İlerleyen süreçte tepki, tutum ve davranışlarımız bu kalıplar doğrultusunda açığa çıkar. Kişiliğimiz ve kim olduğumuz, tutumlarımız, üslubumuz; düşünce, duygu ve davranışlarımız inanç kalıplarımızla doğrudan bağlantılıdır.
Sorun çocukluk dönemi inançlarımızı devam ettirmemizde değil, o dönemde bilinçaltımızda hatalı inanç kalıplarının oluşmasıdır. Oluşmuş da olabilir, eyvallah. Anne babamızı, bakıcımızı ya da sosyal çevremizi kendimiz seçemiyoruz neticede. İçgörü, farkındalık ve kabullenme ile bu sorun pekala aşılabilir. Ancak genellikle bir uzman yardımı gerekir. Hatalı inanç kalıplarına bağlı düşünsel ve duygusal çarpıtmalar fark edildikçe ciddi mesafeler almak mümkün. Bilinçaltımızı üstbilincimizle yönetebiliriz. Özellikle anlık olaylarda otomatik pilotumuzu devre dışı bırakıp, tepki vermeden düşünebilir ve bunu alışkanlık haline getirdikten sonra bilinçaltımızda depolayıp hızlı ve sağlıklı tepkiler vermek için kullanabiliriz.
Teorik olunca kolay görünüyor ama pratikte iş farklı tabii. Ama zorda olsa mümkün. İstek güçlü olsun yeter ki.
Tebrik ederim. Güzel yazıydı.
Mert YİĞİTCAN
Yazı, henüz konuya bir giriş anlamında bir yazıydı. Öncelikle de bir durum tespiti yapmak gerekti. Yapılabileceklere dair şeyleri, kısmet olursa sonraki yazılarımda işlemeyi düşünüyorum şimdilik.
Çok değerliydi yorumunuz. Yazdıklarınıza aynen katılıyorum.
Selam sevgi ve mutluluk dileklerimle.