- 800 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EVSANE BİR KAHRAMAN ARMUTALAN KÖYÜNDEN İSMAİL DEMİR! HİKAYESİ.
EVSANE BİR KAHRAMAN ARMUTALAN KÖYÜNDEN İSMAİL DEMİR!
HİKAYESİ.
Afşin Armut alan köyünden ham dolar diye bilinen kabilenin yağız yiğit pehlivan deli kanlı İsmail demir diye birisi köyde yaşar köyde hayvancılıkla uğraşır askerlik çağı gelinceye kadar köyünde çıkmamış asker giderken şehre gelmiş askerlik sülüsünde İzmir yazıyor köy çocuğu tedirgin bir şekilde yola çıkar İzmir’e varır alayına teslim olur nizamiyeden içerir girer askerlik bir der acemi birliğinde koğuşa yerleşir akşam olur karavana yemek için yemekhaneye götürürler bölüğün çavuşları orada bulunan usta askerler sorarlar nerelisin diye Maraşlıyım der burada hemşerilerin var derler biraz zaman geçer hemşerileri gelir bulurlar İsmail’i hemşerilerinin olması mutlu eder asker ocağında tanıdığı hemşerisi olmak insana güç verir sahip çıkarlar.
Başındaki komutanı bakar yakışıklı babayiğit bir Anadolu çocuğu acemilik dönemi biter bir müddet sonra komutan der sen bundan sonra bölük çavuşusun der ve sorar sen güreş bilir misin yiğit delikanlı mahcup utangaç bir şekilde güreş bilirim komutanım der komutan güreş bilenleri seçer güreş yaptırır tabi bu yakışıklı delikanlı güreş tuttuğu herkesi yıkar bunu pehlivan olduğunu öğrenirler komutan buna her şeyi serbest eter askeriyenin içinde yiyip içip gezer değen dokunan yok bu aralar ordular arası güreş müsabakası olur komutanlar bunu götürürler güreştirirler hiç yıkan olmaz ordular arası birinci olur dünya ordular arası güreş olur yine güreşir dünya birincisi olur madalya alır komutanları bu askeri çok sever bu arada kendisi sevildiği için orada bulunan Kahramanmaraşlı asker olan hemşerilerine sahip çıkar onları kollar hemşerileri de İsmail’in sayesinde mutlu olurlar.
Yirmi dört ay rahat bir şekilde askerliğini yapar memleketi olan Kahramanmaraş/ Afşin İlçesi Armut alan köyüne döner köyde kaldığı yerden hayvancılığa devam eder tabi askerliğini yapmış evlenme çağı gelmiş köyde yaşayan köyün en akıllı bilgili dindar yiğit adamı olan yani Fransız kralının ismi olan Çörçil lakabı takılan Ahmet KÜRNENİN, kızına talip olur kızı verirler düğün dernek yaparlar evlenir bu yiğit deli kanlı bir müddet sonra gurbete çalışmaya gider çalışıp para kazanır köyüne döner köydeki işlerini takip eder köydeki işleri bitince tekrar gurbete gider çalışmaya devam yıllarca böyle devam eder.
Gurbetten memleketine dönerken kayseri iline gelir pazara varır evime hanımıma hediyelik bir şeyler alayım der Pazar yerinde bir satıcıda entari kumaşına bakar almaz satıcı sorar neden almadın der oda malın kötü kaliteli değil ondan almadım der satıcı buna sen nasıl benim malıma kötü dersin der ve bağırır küfür eder bunun üzerine yiğit delikanlı bir yumruk vurur satıcıya tezgâhının üzerine düşer bunu gören satıcılar hemen tezgâh direklerini söker bu yiğidin üzerine yürürler bu arada kayserinin polis amiri de görür seyir eder yiğide bakar ki pazarcı esnafı kazıkları çeken üzerine geliyor yiğit orada kaçar pazarcılar peşine düşerler birkaç kazık adarlar bacaklarına gelir yiğit bakar ki ileride bir tuğla kamyonu duruyor koşar ona yetişir sıçrar üzerine çıkar aldığı tuğlayı gelene vurur düşen bir daha kalkamaz birçok kişi yerde yatıyor yaralı çok, gerisi orada kaçar polis amiri polislere talimat verir gidin şu adamı bana getirin der.
Polisler adamı kamyonun üzerinde alır Emniyet müdürünün odasına getirirler müdür bey otur evladım hele bir çay iç bakalım der çay ısmarlar çayı içtikten sonra sorar evladım sen nerelisin der yiğit cevap verir ben Kahramanmaraşlıyım der müdür derki peki bur da ne iş yaparsın bu kavga neden çıktı der ben bur da bir iş yapmıyorum Karabük kazasında çalışıyordum memleketime gitmek için bu şehirde indim biraz hediyelik eşya alayım dedim hanımıma entari kumaş alayım dedim kumaşa baktım hoşuma gitmedi bıraktım satıcı neden almadın diye bana çıkıştı bende beğenmedim dedim bunun üzerine bana bağırdı hakaret etti bende bir yumruk attım bunu gören pazarcılar hücum ettiler bana bende kaçtım tuğla kamyonunu gördüm ulaştım aldığımı vurdum yere serildiler benim yaptığım budur amirim kendimi korudum der.
Emniyet amiri yiğide sorar sen Maraş’a mı gideceksin der yiğit derki hayır ben burada Sarız’a kadar gidersem Sarız da öte yaya köyüme giderim der amir derki peki evladım seni ben göndereceğim nereye dersen Afşin’e dersen göndereyim der hayır amirim Sarız’a yakın benim köyüm oraya kadar gidersem oradan öte giderim der bunun üzerine polislere talimat verir o zamanın ulaşım aracı olan cip bulun buraya getirin der polisler bir cip bulurlar getirirler müdür cipçiye derki bak kardeşim bu adamı köyüne kadar götüreceksin para filan almayacaksın hele yolda hiç durmayacaksın paranı ben vereceğim tamam mı der cipçi tamam amirim der İsmail de emniyet amirine teşekkür eder az sonra yola çıkarlar müdür bir ekip oluşturur bu arabayı takip edin kayserinin çıkışına kadar götürün der pazarcılardan yiğidi koruması için güvenli bir şekilde yolcu eder cipçi bu yiğit delikanlıyı köyün yaylasına getirir ailesine teslim eder geri döner emniyet müdürüne bilgi verir parasını alır.
İsmail köyünde günlük işlerine bakar hayvanlarının yiyeceğini evinin ihtiyacını sağlar bir müddet sonra tekrar gurbete gider gurbetten çalışır tekrar köye döner köyden hanımı hayvanlarına bakar hayvanları çoğalır tabi bu ara çocukları olur büyümeye başlar İsmail’in hanımı derki İsmail yeter artık gurbete gitme hayvanlarımız var ben bakamaz oldum hayvanlarımıza bakarsın arazimizi ekip biçeriz bize yeter der İsmail de gurbeti terk eder köyde kendi işinde bakar bir müddet sonra çevre köylere gider gelir humar oynamaya başlar biraz utulur malının bir kısmını satar borcunu verir derken hayat böyle devam eder bir gün köyden şehre gelir evin ihtiyaçları için akşama köye geri dönecek fakat İsmail yine duramaz bir kulübe girer orada kumar oynanıyor İsmail de oturur kumarın başına köye dönmez iki gün burada kalır utar utulur derken tüm paraları utulur bir o kadarda borçlanır utanlara derki param kalmadı size senet vereyim on gün sonra parayı getirir senedimi alırım der humar oynayan utan o şehrin ağalarından Ali rıza ağa tamam der İsmail kulüpten çıkar çarşıda tanıdık esnaflarda borca ev ihtiyaçlarını alır köyüne döner hanımı sorar bey sen neredesin kaç gündür yoksun ne oldu hastalandın mı başında bir iş mi var der İsmail hayır der şehirde humar oynadım utuldum tüm paralar gitti der hanımı ne yaptın sen çocuklarımızın rızkını sen kumarcılara mı verdin der evet bir o kadarda borçlandım der ne yapalım canın sağ olsun der.
İsmail köyde çobanın önünde iki yüz koyun alır yakın olan Maravuz köyünde pazara götürür satar Çarşamba günü şehre gidecek borcunu verecek birazda evine eşya alacak İsmail pazara gittiğinde Ali rıza ağa şehirde bir cip tutar İsmail’in arkasına köye gelir köyden sorar köyden derler ki İsmail koyunları pazara götürdü derler ağa burada bulamayınca ciple şehre geri döner İsmail koyunları satmış köye döner köyde İsmail’e haber verirler ciple gelip seni sordular kimdi bunlar diye sorar köyden derler ki Ali rıza ağa geldi derler tamam ben Çarşamba günü gideceğim der.
Gün gelir Çarşamba günü hanımına derki yürü şehre gidelim borcumu vereyim birazda evimize bir şeyler alalım der sabahleyin köyün cipine hanımıyla beraber biner şehre gelir alış veriş ederler kulübe yakın bir yerde hanımına derki biraz köşede bekle ben şu borcumu verip geleyim der hanımının yanında ayrılır kulübe girer bir daha çıkmaz kulüpte borcunu verir fakat Ali rıza ağa derki biraz daha borcun var der İsmail derki benim borcum bu kadardı onu da verdim başka borcum yok der onlarda tabi çok kalabalık kapıyı kapatırlar senin köyüne cip tuttuk arkana gidip geldik cipin parasını vereceksin derler İsmail tabi yalınız derki.
Ben bugüne söz verdim paranızı getirdim köyüme siz neden geldiniz günü geçmedi geçmiş olsaydı haklıydınız be bu parayı vermem der kulüpte tabi İsmail’e çökerler yaklaşık on beş kişi bunlarla mücadele ederken dışarıda vatandaşlar görür tabi içerden olan bitenleri bu ara hanımı bekler İsmail gelmez etrafa bakar bir adama sorar derki kardeş buralarda uzun boylu bir adam gördünüz mü diye sorar adam derki baçım çabuk koş karakola o uzun boylu adamı kulüpte öldürüyorlar der İsmail’in hanımı adama derki bana göster orayı der adam gösterir kulübü hanım bakar ki içerde kavga var hemen eline büyük bir taş alır kapıya varır açın kapıyı yoksa camları kıracağım der ve bu ara toparlanmaya çalışırken İsmail ayağa kalkar.
İsmail eline bir sandalye geçirir sandal yayı ikiye ayırır orada bulunanlara başlar dayak atmaya onlar sandalye attıklarında İsmail’in ancak ya bacaklarına değiyor ya da karnına İsmail vurunca adamlar kalkamıyor bu ara Ali rıza ağa kapıyı açıp kaçmaya çalışıyor ve kaçıyor İsmail arkasında koşuyor ve Ali rıza ağa silah çeker İsmail elindeki silahı görür sopa ile vurup havuza düşürür silahı elinde düşürür silahı alır mermilerini çıkarır silahı geri verir birkaç sopa vurur bırakır diğer adamlarda çok yaralı kimse müdahale edemez İsmail oradan uzaklaşır Ali rıza ağa baka kalır halk görür tabi bu olayı ağanın çok zoruna gider neden derseniz şehirde herkes tanır ağa adam kimse bu güne kadar ağaya karşı gelen olmamış bir köylü gelecek kulübün içinde on beş kişiyi yere serecek ağayı kovalayıp vurunca su dolu havuzun içine sokacak böyle bir yiğit görülmemiş halk temaşa eder.
Ali rıza ağa halka madara, olur yiğit İsmail çarşıda alacağını alır akşama köyüne döner hiçbir şey olmamış gibi işine devam eder köyünde yaşamaya devam eder hayvancılıkla çiftçilikle uğraşır evinin geçimini böyle sağlar bir gün dağda çobanda bir haber gelir koyunların bir bölümü yok kayıp oldu aramaya gelsin diye köye haber gelir İsmail hemen yayla yoluna çıkar koyunları aramaya devam eder sabaha kadar arar ve koyunları bulur çobana teslim eder tekrar köye döner bu ara sabah olmuş yorgun uykusuz eve gelir kahvaltısını yapar uyumaya çalışır kısa bir süre geçer köyün içinde bir kavga olur İsmail’in kardeşleri dövüşür akrabaları hemen İsmail’e gelir kalk yatma köyün içinde kardeşlerin kavga yapıyorlar derler İsmail’de yatakta kalkar üzerini giyer köyün içine doğru yürür kardeşlerimi alıp geleyim der.
Köyün içinde kavga var bakar ki kardeşi Hüseyin genç bir çocuğu tutuyor ve dövüyor gençte
bağırıyor bu arada İsmail’in diğer kardeşi Ali de aşağıda bulunan çeşmeden abdest alıyor haberi yok dayak yiyen gencin amcasının oğlu da köyün umumi tuvaletinden çıkmış abdest almaya geliyor genç bağırır amcaoğlu beni öldürüyorlar kurtar beni der bakar ki amcasının oğlunu Hüseyin dövüyor hemen silahını çıkarır bir el ateş eder bunu gören İsmail duvardan büyük bir taş alır ve silah çekene atar eğer taş değseydi adam ölürdü adam korkusunda silahını döndürür İsmail’e sıkar bir mermi İsmail’e isabet eder diğer mermide Hüseyin’in kucağında olan amcasının oğluna değer olduğu yere düşerler silah sıkan adam şaşkın bir şekilde kalır bu ara abdest alan Ali ye kardeşini vurdular ne duruyorsun derler Ali şaşırır bir ayağını yıkamış çorabını giymiş bir ayağını yıkarken bu olay oldu bir ayağında ayakkabı var birinde yok sıçrar çeşmeden belindeki silahı çıkarır şaşkın bir şekilde havaya iki el ateş eder zaten tabancada tek iki mermi varmış başka yok şok bir şekilde kalır köyün içindeki kahvede insanlar oraya gelir bir tanesi Aliye bir tokat atar kendine gelmesi için diğer bir köylüde adamları vuran kişinin yanına varır iki tokat atar adam kendine gelir derki köylü adamları öldürdün kaç burada der vuran adam oradan uzaklaşır kayıp olur.
İsmail’i yaralı duyan akrabalar koşarlar oraya tabi başka araç yok köyden bir traktör getirirler traktörün arkasına bir römork takarlar İsmail’i römorkun içine koyarlar ve acele yola çıkarlar yaklaşık 30.kilometre gittikten sonra bakarlar ki İsmail ölmüş ne yapacaklarını şaşırmışlar ve geri dönerler köye geldiğinde akrabalara figan kopar bu arada köyün içinde ölü şekilde bekleyen genç muradı orada gören İsmail’in yakınları o acı içinde ölüye saldırdılar taşla sopayla cenazeye saldırdılar hatta traktörle tepelemeye teşebbüs ettiler halk durdurdu bu ara İsmail’i evinin önüne götürdüler jandarma geldi Afşin’de savcı geldi otopsi yapmak için.
Bu durumu duyan İsmail’den dayak yiyen ağaların Ali rıza ağada duyar hemen cenazeye gelir İsmail’i savcı otopsi yaparken görür ve oturur ağlar ağa, nedeni doktor vücudunu açtığında İsmail’in çifte yürek çıkar bunu gören ağa bundan ağlar ben bu baba yiğit adamı tanıdıktan sonra böyle bir yiğidi kayıp etmenin üzüntüsü içindeyim bana hakaret etseydi elimi kaldırmazdım dedi gün akşam olunca cenazeyi bir eve koydular sabahleyin köyde iki cenaze birden defnedildi bundan sonra Muradı ve İsmail’i vuran kişiyi jandarma yakaladı ceza evine götürdü mahkeme İsmail’in kardeşlerini de tutukladı olaya karıştıkları için hatta Muradın ölümünden Hüseyin’i ve Ali’yi sorumlu tuttu ve ceza evine koydular İsmail’i vuran ve amcasının oğlunu vuran kişiyi serbest bıraktılar adam iki yıl yattı mahkeme nefsi müdafaa diyerek bıraktı İsmail’in kardeşleri yıllarca yattı cezasını çekip çıktılar olan ölen insanlara oldu Allah kimsenin başına vermesin böyle olayları bu hikaye gerçek bizzat benim gözümün önünde olan bir hadise.
Araştıran derleyen yazan Halk Şairi Yazar Tahir GÖRENLİ.02.02.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.