- 1260 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EN İYİ MATEMATİK ÖĞRETMENİ SINIFA GİRMEDİ HENÜZ
Handan hocam, bu aralar kader tarafından açıldığını düşündüğüm konularda yazarak hem metin dilimi geliştiriyorum hem de ihtiyaç duyduğu cümleleri arayan kişilerin cümleleri ile buluşma olasılığını artırmaya çalışıyorum. Cümle ve insan buluşmasının önemini, beni tanımayan bir berberde öğrenmiştim. O gün traş koltuğunda berberin saçlarımı kesişinden daha çok ağzından dökülen güzel cümlelerin sıkıntılarımı hafifletişiyle ilgileniyordum. O günden beri, belleğimizde unutulmuş gibi duran cümlelerin zamanı geldiğinde ortaya çıkarak birilerine ilaç olduğuna inanıyorum.
Düşündüm de, benim çözemediğim basit bir matematik sorusunu sizin çözmüş olmanız tanışmamızda kritik nokta gibi görünüyor. Her şey ne kadar göründüğü gibiyse bu tespitim de o kadar sahi. Soru hakkında konuştuğumuz telefon görüşmesinde söz matematiğe gelince, harfleri özenle sıralanmış olarak ortaya çıktığında en çok da beni etkileyen o kendi cümlemi iletmiştim size. Bu cümlemi, en koyu karanlığını yaşadığım girdapta bana tutulan ışıkta yazmıştım. Işığı tutan da, karanlıktaki bir adama fener tuttuğundan habersiz ve o zamanlar zihni duru olmayan bir matematikçiydi. Bana yazdığı tek cümlelik başarı mesajına, artık nasıl başardıysa pes etmişliğini ve umut ipinin ucunu güçsüz tutuşunu da sığdırmıştı. Kendi halimi unutup ona, "Umut ipini sıkı tut lütfen, en iyi matematik öğretmeni sınıfa girmedi henüz, en iyi matematik kitabı yazılmadı, istisnalar dışında en iyi kul kulluğunu sergilemedi" diye cevap vermiştim. Saçlarını bile tarayacak enerjisi kalmamış, 4 yaşındaki çocuğunun ayakkabı bağcığını bile bağlayamayan bir adam bu cümleyi bir anda nasıl söylemişti. Sor bakalım yaprağa kim ona düş diyor. Acıya ikram diyen ve son cümlesi bala git olan o berberi hatırladım. Haklıymış, acının içindeki balı tattığımdan beri biliyorum, o cümlem "söyletildi" bana. Kendim için söyletildi, hatalar içinde yüzerken hikayem böyle bitmesin diye dua ederdim. Fitili yanmayan bir mum en çok dibini üşütürmüş. Karanlığım en çok onları üzecekti, dibimdekiler için söyletildi. Feneriyle ışık tutan ve yazar ol teklifimi her defasında, zihnim soru yazacak kadar duru değil diyerek ısrarla reddeden o matematikçi için söyletildi, güçsüzleşmeleri ilk olarak umut iplerini zayıf tutmalarına neden olmuş dünya tatlısı dört kız kardeş için söyletildi, vanilya kokulu yazı yazmama vesile olan kederli psikolog için söyletildi. 313 Pınar, 432 Eyüp, 67 Ayça gibi numarasına varıncaya kadar neredeyse tüm öğrencilerinizin isimlerini, veli toplantılarını, çocuklarına verdiğiniz değeri velilerine hissettiren cevaplarınızı kısacık telefon görüşmesinin içine sığdırmanızdan anladım ki siz matematiği çok seviyorsunuz. Daha güzeli yaşamı da çok seviyorsunuz. Her yeni gününü sağlam bir iple çeken düş hekimi kadar çok seviyorsunuz yaşamı, yaratıcının her şeyin çehresine yerleştirdiği özeni fark ettiğinden beri kahkaha atarak evreni gezen ve biraz yorulunca kader hamağına kurulup Rabbe teslim olunduğunda her şeyin nasıl yoluna girdiğini hayretle izleyen sonra yine evreni gayretle dolaşan hamak satıcısı kadar çok seviyorsunuz yaşamı. Ve belki de "En iyi matematik öğretmeni sınıfa girmedi henüz." cümlesi en çok da sizin için söyletildi bana. Düşündüm de sınıfa böyle giriş en çok sizin hakkınız ve size çok yakışacak. Basit gibi duran o çok zor soruyu çözdünüz, annemle çoktandır kesişen yolunuz benimle de kesişti, ben sözünü edip durduğum o cümlemi size aktardım. Aranıza uçurum koymuşlar, matematikle ayrı düşmüşsünüz bir zaman. Düş hekimi gibi evrendeki özeni iyi fark edenler, dalından kopan bir yaprağa rastladığında, onun kalbi kırıktır şimdi, o üzgündür şimdi, o üşüyordur şimdi diye düşünüp yaprağı bile bağırlarına basıyordu. Nasıl ki misafir geleceği zaman evdeki perdelerin yıkanışı misafiredir, halının çırpılması misafiredir, terliğe varıncaya kadar tüm hazırlık misafiredir. Denizler, dağlar, yıldızlar evdeki bu hazırlıktan geri mi, güneş kimi ısıtmak kimin yiyeceklerini pişirmek için var, ikindi güneşi ile iyice güzelleşen başak tarlalarını kim izleyecek bu manzara hazırlığı kime, kelebek neden bu kadar güzel onu kim görecek, bu sabah izledim yağmur dolu bulutlar hızla gidiyordu kime bu telaşları. Burada kesmesem günlerce yazacaktım, evrende var olan her şeydeki özen insanadır Handan hocam. İşte bu harika özeni o gün de bugün de anlamayan insanlar iyi insanları hep üzdüler. Ogün başınız kapalı diye sizi üzmüşler. Özeni anlamayan insanlara kızmayın, aslında hiç kimseye kızmayın, kendinize ise hiç kızmayın, gökyüzüne, yeryüzüne uzun uzun bakın ve o özeni yakalayıp en iyi matematik öğretmeni olarak girin sınıfa. O özen yüzünüze herkeste bulunmayan harika bir gülümseme koyacak, kalbinize Mevlana’yı geride bırakan bir sevgi yerleştirecek, bileklerinize insanlarla konuşması yasaklanan Bediüzzamandaki korkusuzluğu yükleyecek, içinizi hem Bediüzzamanın hem de Hz Ebubekir’in başkaları için cehenneme bile girerim fedakarlığı ile ısıtacak ve belki en güzeli de tüm benliğinizi, ruhunuzu evrendeki özenin huzuru coşkusu saracak, başınız bir de böyle dönecek.
Göğünüz ne zaman karamsarlık bulutları ile kaplansa betonu delen çiçeğin umudu da, kaybettiği annesini bulan çocuğun sevinci de o özen sayesinde sizin olacak.
Yaratıcının en büyük sırrının özen olduğunu fark etmiş bu yeni halinizle öğrencilerin karşısına çıktığınızda sizdeki farklılığı tanıyacaklardır, yine de "Merhaba çocuklar, ben size matematik ve harika şeyler öğretecek en iyi matematik öğretmeniyim" deyin.
Elli yaş tecrübelerimi Facebook ve İnstagram gibi mecralarda paylaşmama az bir süre kaldı, 49 numaralı yaşımın ilk kilometrelerini yürüyorum. 48 plakalı ilde geçirdiğim 48 numaralı yaşım en sıkıntılı ve en harika yaşım oldu. Rabbim sıkıntı ve harika temalı desenleri aynı yaşa nasıl da özenle dokumuş. Acı sandığım balmış, yolun sonu diyordum daha yolun başıymış. Matematikçiyim ya, her biri zor sonuçları kolayca veren matematik formüllerini öğrendim ben de. Deminden beri içine dair bir şey anlatmadığım 48 numaralı yaşımda açının formüllerinden sonra acının ürettiği formüllerle tanıştım. Bu yeni formüllerin tek bir sonucu var, huzur. Bu kısmı yeni cümlelerle açıklamak yerine edebiyat defteri adlı sitede güzel yazılar yazan bir bayan yazarın, "Bu aralar son derece tembelim, çay bardağımı elime alacak gücüm bile yok" konulu yazısının altına iliştirdiğim yorumumla açayım.
"Sevgili yazar, tembelliği oldukça güzel anlattığınız yazınızı okudum. Öncelikle bu yorumu bilgisayarda yazıyorum ve bir çok kelimenin sonuna gülen yüz koymak istiyorum ama klavyede buna zaman ayıramadım. Yorumumun arzu ettiğiniz her yerine gülen yüz yerleştirmeniz için size, yüzüme kendi ellerimle koyduğum harika gülümsememden gönderiyorum. Gönderdiğim gülümsemenin şuan size ulaştığına eminim. Özenle dizilmiş dişlerinizi gördüm bile. Sizi kendinize getirecek, tembelliğinize son verecek formül elimde, bir insan olduğum halde uçuyorum onunla bu aralar. Neye ol dersem oluyor sayesinde. Gece kar yağsın diyorum, sabah henüz Google’a bile düşmemiş en güzel kar manzarası manzaram olmuş. Elimde kahvem pencereme yanaşıyorum, en güzel ormanı göreyim diyorum, sonra o ormana bakıyorum, Tarzan bile var içinde. Sünger Bob’un "kağıt parçası" adlı çizgi filmi var. Çocukların her biri bir Sünger Bob zaten, bu çizgi film aslında biz yetişkinlere uygun, kendini üzen bizlere uygun, yüzüne gülümseme koyamayan ama Karadenizin tabanına boru döşeyen ve bununla övünen zavallı insana uygun, neymiş doğalgaz taşıyacakmış insan, çok gerekli sanki, önce yüzüne gülümseme döşe en güzel en kalıcı olanından. İşte bu çizgi filmde Sünger Bob, her daim somurtkan sinirli karakter Siqutbördün yere attığı sakız kağıdı ile harika oyunlar oynuyor, müzik çalıyor onunla, helikopter yapıp havada uçuyor, vs vs. Sanırım bendeki formülü Sünger Bob’da biliyor. Formül ne mi, evrendeki özen."
Evreni bu kadar özenle yaratan bizi çok seviyor Handan hocam. Ve bu özen harika bir evren seyahati sunuyor bize. İşte bu özeni sırt çantama koyup kahkahalar atarak evreni dolaşacağım. Ölüm bile bu kahkahamı bozamayacak. Çünkü ölüm, bir meleğin hem de en büyük dördünden birinin elimizden tutarak bizi daha güzel kahkahalar atacağımız aleme götürdüğü bir süreçmiş, böyle yazıyor özenli evrenin kitabında. Bu evren seyahatinde yolum yine yüzleri birbirinden güzel öğrencilerin bulunduğu sınıfa düşerse onların en iyi matematik öğretmenleri olacağım. Onlara matematiğin yanı sıra benim ancak 49 yaşımda öğrenebildiğim, sabrı, sevgiyi, başkalarına veremeyeceğimiz şeye sahip olmamayı yani cömertliği, telaşsızlığı, korkusuzluğu, sakinliği, kızgın olmamayı, kırılmamayı, acele etmemeyi, teslimiyeti ve teslimiyet ağacına kurulan kader hamağını öğreteceğim. Gökyüzüne, yeryüzüne bakmayı öğreteceğim. En duru suların, içlerindeki pınarlardan aktığını ve içlerimizin altından geçilebilecek gökkuşakları ile süslü olduğunu öğreteceğim. Onlara Halil abinin 9.sınıf öğrencisi iken tütün balyalarının yanında yattığı köy odasında 10 zayıfı hangi güçle kurtardığını, araç sürerken yeşil ışığı geçme olasılığı artsın diye gaza basmak varken neden ısrarla frene basıp kırmızı ışıkta mola verdiğini anlatacağım. Zülfü hocanın çıplak ayakla çiviyi nasıl ezdiğini anlatacağım. Diş hekimliği gibi yoğun mesleğine rağmen düş hekiminin hangi güçle Everest’e tırmanabildiğini, tek başına bisikletle Avrupa turunu nasıl yapabildiğini ve bu yolculuklarda ilk kez gittiği ülkelerin dağlarında çadır kurup yıldız palasta korkmadan nasıl konakladığını, her yeni günü kalın bir iple nasıl çektiğini, hayatındaki en basit eylem olarak şehrin en uzak noktasına bisikletle gidip yürüyerek neden döndüğünü, göğsüne düşen bir yaprağı bir ticari taksinin ön koltuğuna bir insan gibi oturtuşunun nedenini anlatacağım. Umutsuzluğun diplerinde gezen Leyla’nın umut ipini nasıl sıkı tuttuğunu, kendine gecelerde hayat kuran Songül’ün güllerin kokusunun tekrar geri geleceğine inancını, Ayşe’nin kara gün dostluğuna bile razı oluşundaki teslimiyeti, Havva’nın üzdüğüm insanlar oldu mu diye üzülüşünü, Musa’nın yatağındaki cam kırıklarını nasıl elmaslara dönüştürdüğünü anlatacağım.
Bunları onlara anlatıp ve bir de kulaklarına "Sevgisiz ve sabırsız yapılan her iş zormuş ve başarılamazmış" diye fısıldayınca matematiği öğrenmeleri çok kolay olacak Handan hocam.
İşte size sırrımı söyledim. Siz benden önce girin o sınıfa. En iyi matematik öğretmeni olun. Size dua edeceğim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.