Düz Duvar 8
Gece yazıları insanların çoğu uyurken düz duvarlara yazılır. Aydınlatma olsa da odalarda, ekranlarda zihin ve ruh karanlığın içinde yol alır, ruhun; zihni var mıdır diye cevabı bu çağda bile bulunamayacak sorular gereksiz değil mi, lakin yine üzerinde düşünmeye yeter.
Gözler kalbin aynasıdır dense de düz duvarların gözü yoktur ki, göz insana özgü,duvarda ne arasın. Derin devlet ve örgüt propagandalarında çok kullanılsa da piramidin üzerindeki göz resmi, ne derece doğrudur bilinmez, çöl diyarları ve hint kaynaklarında buna benzer ifadeler var. Her şeyi gören göz gibi.. Aynı dönemde bir göz, kaç coğrafyada görüldü acaba insan gözü tarafından? Meçhulüz… Tanrının gözü olur mu diye düşünmek de düşünceye bile zarar. Ölmeden bilinemeyecek bir gerçek veya bir felsefe oyunudur belki de Tanrı bilmecesi. Ben ne düşünürsem düşüneyim, Tanrıyı bir kenara koyamıyorum üstadım.
Sizin hiç ata ve ana sebepleri olsa da, doğmamaya veya yaratılmamaya gücünüz yeter miydi? Yetmediği için de yaratılmışım diye şükür etmenin neresi doğru düşünmek lazım, aynı deve hadisesi gibi ,neren doğru ki; doğruluktan bahsediyorsun diyemez misiniz? Diyemezsiniz ki; acizsiniz, yoksunsunuz, garipsiniz, ister sultan- şah olun, ister dağ başında yaşayan bir insan..
Altaylı Şamanın söylediği ifadeyi okuduğumdan beri aklım yerinde değil desem mecazen anlayın,Türk; Tanrı ile iştişare eder, boyun bükmez mealinde. Siz burada Türk ifadesinin yerine insan ifadesini alabilirsiniz.
Tanrıya yalakalık yapacağım, hediye verecek diye neden kendinizden feragat ediyorsunuz, aslında insan, Tanrıdan daha ahlaklı olabilir. Bunu başarabilir. Tanrı bir- 1’se insan sıfır-0 olabilir ve 1 in önüne gelen 0, 1 i geçersiz kılar matematikte. Hayır kılmaz mı diyeceksiniz, o zaman hiçliğin gücünü hiç düşünmemişsiniz demektir. 01’in değeri sıfırdan önce konulacak sembole mi dayanacak 0.01 gibi, yoksa; 0 görmezden gelinip .10 diyerek bir sayıya mı dayanacak, bilemiyorum. Ekseriyat 1’ci olmuş, çoğunluktan kaçmalı ve 0’cı olmalı bence. Otur yerine sıfır. Sıfır ne ki, hiç. Ol’sun demeli.
Tanrının edebiyatını ve matematiğini çözmeyi kim başarabilmiş ki… Şifrelerden bahsetmiyorum, hemen hurifiliğe bağlamayın efendim. Tanrı edebiyatını (eğer doğruysa) kutsal metinlerde gösteriyor bize. Antik çağlardaki dünya nüfusunu maalesef bilemiyoruz , ekseri 3 bin yıllık bir tarihsel anlatı var elimizde belgelere dayanan, biraz daha zorlandığında 5 ve 6 bin yıla çıkan. Aslında insan nüfusunun son 100 yılda daha çok kayıt altına alındığını düşünerek, afaki dinler anlatısındaki Adem ve Havva’dan günümüze dünya insan nufüsunun algoritması yazılabilir çağımızda, keşke yazılımcı olsaydım.. Bu konuda hiçbir çalışmaya da rastlamadım, siz rastladınız mı? Büyük imparatorlukların nüfusu ne kadardı, kimler geldi kimler geçti, bir hiç gibi, çaresiz, her yerde bir başka hikaye ve iz bırakarak kayboldu ölüp gidenler. Tanrı kendini nasıl affedebilir insana ve insanlığa karşı işlediği suçlar ve günahlar yüzünden, bilemeyiz ki.. Sadece tufan vurmuş derya dalgaları arasında bedenimizdeki enerji bitene kadar akıntıya kapılıp gider ve boğuluruz. Ruhumuza yine Tanrı Kerim, Allah Kerim der geçeriz..
Ses etmeyin, çok bilmiş gibi kimsenin 1 şey bildiği yok ki, hadi bir özlü söz yapıştıralım, eğer bilmediklerimi ayaklarımın altına koysam başım arşa değerdi, gibi… Kim söylemiş önemli mi? Sevginin , aşkın, huzurun, duygunun,dostluğun vb matematiği yok maalesef, edebiyatı ise çok. Hadi bilmişlik yapınız efendim, nasihat veriniz, bir özlü söz daha yapıştıralım gitsin, yaşam ;nasihatle kaimdir , gibi.. Yoksa böyle değil miydi bu söz.. Elbette yanılabiliriz, beşeriz şaşarız, bir özlü söz daha gelsin.. Hey ukala biraz abartın sanki.. Özür dilerim düz duvar, neyi abarttım, sevmeyi mi, tebessüm edip geçmeyi mi?
Aşktan, sevdadan, histen bahsedecektim, duyar kasacaktım biraz ve sonra sükut karşılayacaktı düz duvarda beni.. karanlığın sükutu mu daha büyüktür yoksa aydınlığın mı, ikisi de çok büyük, büyük ölüyoruz hiçlikte. Güzel mısra olur gibi değil mi?
Büyük ölüyoruz dostum çok büyük
Nasıl anlar beni koca bir kütük
Şimdi de laf çaktım gibi, lakin çivi eğrildi, duvar sağlam çıktı. Keser her zamanki gibi… Kafa vurdum duvar yerinde kaldı, 1 milimin 1000 de 1 i kadar bile oynamadı. Ne sağlam duvar örmüşsün ey ustam. Kafama mı acıyayım duvara mı, nedir bu yabani koçlar gibi, yaban keçileri gibi tokuşmak. İzlemedim demeyin, yabani koçların, erkeçlerin dişilerin peşinde koşarken nasıl toslaştığını. Ekseri deniz kıyısından 2500metre yükseklerde mi yaşıyor yabani koyunlar ve keçiler. Aklım gidiyor küçücük kuzular doksan dereceye yakın dümdüz kayalarda koşup oynarlarken ayakları kayıp düşecekler diye ve sonra başlıyor zihnim Tanrının ilmine bak, nasılda evrimleştirmiş o ayakları diyorum ve ayaklarıma bakıyorum. Etten, deriden çıt kırıldım yumuşak.. Ayakkabımız olmasa doğada şansımız yok diye düşünürken ilerliyor gece ..
Sonra sen geliyorsun aklıma sevgilim, nasılda sıfırdan iki oluvermiştik, ne zamandı, neredeydi, niyeydi.. Sen olmasan Tanrının da sıfırdan farkı olmayacaktı, sen varsın diye 1 ledim O’nu da, yoksa hiç işte,öylesine. Sonra anam geliyor aklıma çilekeş anam, sert anam, bir sözüyle Tanrıdan daha büyük olduğunu düşündüğüm anam, sonra atam geliyor karşıma, Tanrıyla savaşırım da onun karşısında en büyük hiçlik sarmalıyor beni yedi cihetten… Sonra şükür mü etsem diyorum, sonra düz duvar sesleniyor, hep aynı şeyler, sabret diyor o da. Ben de tebessüm ediveriyorum işte. Biliyorum herkes gibi öldürecek beni de her şey olan hiçliğin kendisi. Ve sonra yeniden başlamak belki de en büyük yaşama ve yaşatma sebebi ol’uveriyor.
Cahil kalmışım neyleyeyim, tokmak Tanrı elinde davul benim boynumda, uzaktan ne güzel duyuluyor olmalı. Vur Tanrım vur, hangi hayvan derisinden yapıldıysa davul, patlatıncaya kadar, çatlatıncaya kadar vur. Sen vur biz halay çekelim nasılsa bulunur bir kemençe, nasılsa bulunur bir zurna yanına, sen yeter ki vur bu kocaman büyük hiçliğe.. Yankılansın her şeyde sesimiz….
Zavallı karınca fille savaşıyor, zavallı antilop ayağını kırmış sırtlanlar dolanıyor çevresinde, görülmüyor mu sanıyorsunuz, zavallı katil erkek aslan işte buldu kendi cinsinden aslan yavrularını ve 3 ünün birden hayatına son verdi.. Tanrının arzusunu yerine getirmekle gururla dolanıyor şimdi, dün de böyleydi, yarında mı böyle olacak, işte bütün hakikatlerin kesiştiği nokta. Acaba yarın ne olacak? Kaç damla kan daha düşecek toprağa…
İnsanın zalimliği karşısında mı çaresiz kaldın Tanrım, yoksa insanlık senin zalimliğinin karşısında mı çaresiz kaldı. Hanginiz çaresiz kaldınız bir türlü çözemedim, ipin ucuna kördüğüm atmak kimin aklına geldi..
Ey akıl, ne yaparsan yap, benimle birlikte öleceksin ha 3 salise önce ha 3 saniye sonra...
Ey gönül, aklı koru. Ey ruhum, elma dersem çık..Elma; lakin hangisinden, yabani mi, sarı mı, kırmızı mı, yeşil olan mı? Hangisini demeliyim, yaban armudu desem ayılar yer işte.. Elma da sever miydi ayılar..
Düz duvarlar da yorulur ve uyur ve horlar..
Bugünkü düz duvarımız , osuruktan tayyareydi dostum. Küflü bıçağı eline al lütfen, sırtımı dönüyorum.. Karpuz kabuğu düşürme aklına lütfen..
YORUMLAR
Efendim, daha önemli sorular var, zatı aliniz alicenaplık gösterip suallare cevap bulmakta pek mahir olduğunuzu düşünerek fikrimi işgal eden sualleri izanınıza müsait şekilde idame ettirmek isterim.
Sual 1- Ses nasıl oluşmuş efendim...ilk ses.
Yinsani
yanıt 1- oluşturana sorduğumuzda --ıhh diyor başka bir şey demiyor,ilk ses; --ıhh olmalıdır, inanmayan ilk sesi çıkarsın lütfen...
Yinsani
tavsiye dizi efendim..
umarım sarar..
😂👍🙋♀
Sizin seviyenize ulaşmak için çok kitap okumasu gerek o kesin beşer’in oturduğu yerden konuşması için dedim içimden; Paylaşmadan olmazdı...
Dostlukla
YediYıldız tarafından 26.1.2021 17:08:04 zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
YediYıldız
Kolaylıklar dilerim ve bol şans☘
Muhteşem!..Yine bir duvar yazısı..En derin ve beyin fırtınası içeren İnsani'ye has olanından..İnsani dedim sadece nickinden dolayı değil insan boyutundan ve insanlık boyutundan dolayı dedim.Ruhsuz insanlarda zaten zihin de yoktur Üstad.O yüzden gayet rahatlıkla söyleyebilirim ki ruhun da zihni vardır.Zihin ve ruh ele ele yürürler.Işıklı olup olmadığına bakmazlar ortamın.Çünkü Ruh ve zihin vücut uyusa da asla uyumazlar.Modemin açık hali gibidirler.
Duvarları elleriyle ören insanoğlu kafasını kuma gömdüğü sürece birileri hak ve hukuk adına nara atarken birlikte yürüdükleri insanları satarken ışıkları tümden karartma çabasındadır.İşte bu karartmalara inat zihin ve ruh elele verir ve bu kapandan kurtulmak için düz duvarlara nameler dizdirirler..Haklarını savunacak arenaların kalmaması cihetiyle bu yola başvurulur.Çünkü adalet de tartışmalı konuma düşmüştür ne yazık ki..Hiç unutulmamalıdır ki bu duvar yazıları tarihin ilk dönemlerinden bu yana ses getirmiştir ..ve tarihe de mal olanları vardır.Tarihte mal olanlardan ziyade tarihe mal olmak herkesin harcı değildir.Hak ve adalet adına susmayan yürekleri takdir etmek gerekir..
''Bu devir de kimse şah değil padişah değil'' Koca kütükler de gün gelir katlettikleri yeşil ağaçlar gibi kazan dairesinde nefeslenirler...Gezegenimiz de hiç bir şey boşa değildir..Hapsinin bir neden sonuç ilişkisi olduğu gibi değişim süresi ve kapasitesi de vardır..Siz yazın boşa gitmez okuyanı çok olur inanın hakkı ve hukuku isteyenler olarak..Saygıyla..
Yinsani
eksik olmayın
teşekkür ederim ve bir tebssüm :))