- 413 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KİLİSENİN KURBANI ÜÇ FİLOZOF
1478 yılında İngiltere’de doğan Thomas More, hem Platon’dan, hem İsa’dan esinlenerek, yurttaşlarının manevi fedakarlığı üzerine kurulu bir komünist toplum öneren bir mistik düşünürdü. Dinsel açıdan kiliseye ve iktidara karşı çıktı.Yazdığı Ütopya adlı eserinde zenginleri anlatıyordu:
Zenginler yoksulların gündeliğini her gün biraz daha kemirip çalmaktadır. Ve bu işi sadece yasa dışı yollardan değil, sırf bunun için özel yasalar çıkararak yapmaktadırlar. Cumhuriyetin nimetlerini en iyi hak edenleri bu zalimce ödüllendirmek, apaçık bir adaletsizlik gibi görünür ilk bakışta:Ama zenginler bu canavarlığı,yasalarla payandalayarak, bir adalet haline getirmişlerdir.
Krala ve kiliseye karşı çıkan Thomas More, lkin Londra Kulesi’ne kapatıldı;sonra da Kral tarafından vatan hainliğiyle suçlanarak yargılandı;1 Haziran 1535 günü ölüme mahkum edildi. Altı gün sonra da idam edildi. Londra Köprüsü üzerinde halka gösterilen kellesi, kızı Marguerite tarafından satın alındı…More, idam sehpasına çıkarken şöyle diyordu:
Her çıkışın bir inişi vardır. Yalnız insan idam sehpasına çıkarken orada ölüm ile beraber ineceğini bilir. İdam hele suçsuz yere idam edilmek hele bir de inandıkları yüzünden idam edilenler her zaman ölümsüz olurlar. Bu yüzden en verimli meyve veren ağaçlar darağaçları olurlar.
İtalyan filozofu ve yazarı Bruno 1548-1600 yılları arasında yaşadı. Köklü bir ailenin çocuğu olan filozof daha genç yaşta bilim ve edebiyat çevrelerini tanımış, Napoli’deki Dominikenpapazlarının yanında uzun yıllar tanrı bilimi ve felsefe okumuştur. Skolastik felsefeden çok, eski Yunan filozoflarına ve bu arada Herakleitos ile Demokritos’a karşı hayranlık duyan genç dününürün üzerinde, Cusonus ile Telesius’un ve genel olarak Rönesans düşüncesinin etkisiderin olmuştur. Özellikle Kopernikus’un sistemini öğrenmesi, daha sonraki fikirsel yaratışlarını temelinden belirlemiş ve bu yaratışlara yön vermiştir. Özgür düşünce yandaşı olan ve Hıristiyanlığın dogmatik görüşlerini benimsemeyen Bruno, bu tutumundan ötürü, bir kaç kez sorguya çekilmiş ve Cenevre’ye kaçmak zorunda kalmıştır. İsviçre!de Kalvinistler tarafından baskı altında tutulmak istendiği için Fransa’ya geçmiş ve bu ülkenin çeşitli şehirlerindeki üniversitelerde dersler vermiştir. Pariste Sorbonne’da görüşlerini açıkladıktan sonra, kendisini çağıran kimse tarafından papalığa ihbar edilmişve işkence altında bile fikirlerinden dönmeyen filozof diri diri yakılarak öldürülmüştür.
İtalyan düşünür Cesare Vanini’de aykırı düşüncelerinin sonucunda Kilisenin hışmından kurtulamadı. Vanini, Tanrı üstüne şöyle diyordu:
" Eğer Tanrı en kötü ve en bayağı şeylerin dünyaya musallat olmasını istememiş olsaydı, hiç kuşkusuz elini kaldırır, bütün bu alçak ve iğrenç şeylerin tümünü dünyanın sınırlarından sürüp çıkarırdı , çünkü hangimiz tanrısal iradeye karşı koyabiliriz ? Bir günah işlendiğinde mücrimlere onu işleyecek gücü veriyorsa eğer , suçların Tanrı’nın iradesine karşı işleneceğini nasıl varsayabiliriz ? Ama eğer bir kimse, Tanrı’nın iradesi olmadan bir kusur işleyebiliyorsa , o zaman Tanrı kendisine karşı gelen ve bunu işleyecek güce sahip olan insandan daha zayıftır. Buradan anlaşılır ki , Tanrı dünyayı var olduğu şekliyle istemiştir , çünkü eğer daha iyi bir dünya istemiş olsaydı daha iyisine sahip olurdu.. Eğer Tanrı günahları istiyorsa, onları işleyen odur ; yok eğer günahları dilemiyorsa onlar yine de işlenmektedir. Dolayısıyla onun ya öngörüsüz, ya iktidarsız , ya da zalim olduğunu söylemek gerekir. Çünkü o hükmünü ne nasıl icra edebileceğini biliyor ne onu icra edebiliyor, ne de buna aldırış ediyor..."
Giulio Cesare Vanini Kilise tarafından 1619 yılında yakılarak idam edildi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.