- 302 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜN BATIMI CİNAYETLERİ BÖLÜM- 20
GÜN BATIMI CİNAYETLERİ
BÖLÜM- 20
Beklediğim haber öğlene doğru geldi. Seyit güvenimi boşa çıkarmamıştı. Tuncay denilen orospu çocuğu, Karagümrük’te bir arkadaşının yanında saklanıyordu. Önce haberi doğrudan Heval Baş komisere vermeyi düşündüm sonra vaz geçtim. Büşra Amiri ziyarete gider, nasıl olduğunu görür, arkadaşlarına iletmesi için haberi ona veririm.
Öğle yemeğini yedikten sonra, yola koyuldum. Hastanenin bahçesine park ederek çiçekçiden bir demet çiçek alıp yattığı odanın bulunduğu kata çıktım. Kapıda her zaman olduğu gibi Kızı Kıymet vardı.
‘’ Osman Abi bu çiçekler anneme mi?’’
‘’ Evet güzel kızım annen nasıl?’’
‘’ Çok daha iyi sen içeri geç, ben çiçekleri vazoya koyayım.
İkimiz beraber içeri girdik. Büşra Amir bize sırtı dönük olarak, yatıyordu. Kıymet,
‘’ Anne bak ne çok sevenin varmış? Osman Abi sana çiçek getirmiş.’’
Bizim tarafa dönen Büşra, çiçekleri görünce, gülmeye başladı,
‘’ Beni çiçekle mi tavlamayı düşünüyorsun Osman?’’
‘’ Kalbimi kırıyorsunuz Amirim, kaldı ki sizi tavlayan zaten tavlamış. Nasılsınız?’’
‘’ Seni içeri atacak kadar iyiyim.’’
Masanın yanındaki sandalyeyi alıp tam karşısına çekip oturdum.
‘’ Biraz iş konuşalım Amirim, Asayişteki arkadaşlar sizi bilgilendiriyordur. Lütfen elimde bulunan bu notu Heval Baş komisere iletir misiniz?’’
Elimdeki notu alıp okuyan Büşra Amir,
‘’ Sen gerçekten bize çalışıyorsun? Bizimkiler dün Tuncay’ı kıl payı ellerinden kaçırmışlar.’’
‘’ Bu gün yakalarlar umarım. Sizi iyi gördüm, hasta ziyaretinin kısası makbulmüş. Ben yavaş, yavaş kaçıyorum.’’
‘’ Dur bakalım Osman, seninle ben ne yapacağım? Eninde sonunda karşı karşıya geleceğiz. Gel teslim ol?’’
‘’ Amirim iki işim daha var, onları da halledeyim. O zaman beni öldürürsünüz.’’
‘’ Ben seni niye öldüreyim Osman. İçeri atarım cezanı çekersin.’’
‘’ Gerçek adım Vural, Osman değil. Şimdi bana müsaade.’’
Osman odadan çıkınca derin düşüncelere dalan Büşra, silkinerek kendine geldi. Hemen Heval’i arayarak, Tuncay’ın sakladığı adresi verdi. Telefonu kapatarak, tekrar camdan dışarı bakmaya başladı.
2
Operasyon çok başarılı geçti. Tuncay’ı elleriyle koymuş gibi buldular. Asayişe dönünce Heval’le Hansa doğru Kirli’nin yanına gitti. Heval,
‘’ Bu iş tamam Kirli, Tuncay’ı aldık. Böylece de bu dosya kapandı.’’
‘’ Sorgusunu yapıp Savcılığa sevk edin.’’ Hansa,
‘’ Osman’ı ne yapacağız?’’
‘’ Tayinini Asayişe çıkarttıracağız. Bu gidişle bize daha çok faydası olur. Adamın eli her tarafa uzanıyor.’’ Heval,
‘’ Dalga geçmeyi bırak, suçlu suçludur. Adam beş kişinin ölümünden sorumlu. Bunu biliyorsunuz?’’
‘’ Bırakın onu da Büşra Amir düşünsün. Bildiği bir şey var ki, bu kadar esnek davranıyor. Saat kaç oldu?’’ Hansa,
‘’ Altıya geliyor.’’
‘’ Yavaş, yavaş toplanalım, bu günlük bu kadar yeter. Ha kahveden topladığın adamların cezası kesildi mi?’’
‘’ Kesildi Kirli,’’
‘’ Salın gitsin, gece devriyesi o çevreyi gözaltında tutsun.’’
‘’ Tamam, hallederiz.’’
Hafta sonuna kadar hastanede kalan Büşra, kocasının ve kızının ısrarına rağmen, taburcu olmayı başardı. Asayişten içeri girdiğinde, arkadaşlarının alkışlarıyla karşılandı. Gözleri dolu, dolu oldu. Kısa bir konuşma yaptıktan sonra odasına geçip, koltuğuna oturduğunda, Kirli kapısını birkaç defa tıklattı.
‘’ İçeri girsene Kirli, sana bir teşekkür borçluyum. Yokluğumda beni aratmadın.’’
‘’ Bende sizden özür diliyorum Amirim, sizden izinsiz odanızı kullandım.’’
Bakışıp gülüştüler
Tarık Ahmet, can sıkıntısı ile yatağında bir oyana bir buyana yuvarlanan İlayda’ya,
‘’ Kalk hadi gidiyoruz.’’ Yattığı yerden doğrulan İlayda,
‘’ Nereye gidiyoruz patron. Vallahi can sıkıntısından patlayacağım.’’
‘’ Büşra Amirin taburcu olduğunu duydum. Hala giyinmeye niyetin yok mu?’’
On dakika sonra yola koyulmuştuk. Yarım saat sonra, Asayişten içeri giriyorduk. Bizi ilk gören Serra Komiser oldu.
‘’ baş komiserim, şimdi tamam olduk. Tayyar Bedri’den sonra, Tarık Ahmet’le Civcivde, arzı endam ettiler.’’ İlayda,
‘’ Teessüf ederim Serra, ayıp oluyor ama. Hepiniz toplanmışsınız bir biz mi fazlayız?’’’
‘’ Şaka yaptım İlayda.’’ Tarık Ahmet,
‘’ Madem hepiniz buradasınız, Büşra Amire işinin başına hoş geldin temennisinde bulunmak istiyorum. Daha sonra size bilmediğiniz bir hikâye anlatacağım. Bu hikâyenin içinde hepimiz varız. ‘’
Biraz sonra Büşra Amirle, tekrar yanımıza gelen Tarık Ahmet, bütün bakışların kendisine yöneldiğini fark edince, anlatmaya başladı,
‘’ Konuşmama, Cansın Komisere bir soru sorarak başlayacağım.’’
Böyle bir girişi beklemeyen Cansın Komiser birden şaşkınlıkla Tarık Ahmet’e bakmaya başladı.
‘’ Cansın Komiser, Tayyar Bedri’yi ne kadar tanıyorsun? Bana sorarsan hiç tanımıyorsun. Ama binlerce kişi onu internette tanıyor. Eda Komiser, Tuğrul Ahmet’i sen ne kadar tanıyordun? Ya İlayda, sen beni ne kadar tanıyorsun? Belki zaman içinde tanıyacaksın. Öyleyse beni iyi dinleyin, ben Tarık Ahmet, Arkadaşlarım Tuğrul Ahmet ve Tayyar Bedri, çok küçük yaştan beri kardeşten de ileri arkadaş olduğumuzu biliyor muydunuz? Üçümüzde Balıkesir’in Susurluk kazasında doğup büyüdük. Beraber oynadık, aynı zamanda âşık olduk. Askerliğimizi aynı bölükte yaptık, gün geldi birbirimize siper olduk. Ama bir gün geldi çil yavrusu gibi dağıldık. Tuğrul Ahmet İstanbul’a gitti. Tayyar Bedri, İzmir’in yolunu tuttu. Bana da Mersin düştü. Aradan yıllar geçti, üçümüze burada buluşmak kısmet oldu. Tuğrul Ahmet’i kaybettik içimiz dağlandı. Biliyorum ne kadar kabullenmeseniz de sizin de içiniz dağlandı. Yani kısaca demek istediğim, Birbirimizi kırıp darıltmayalım.’’ Tarık Ahmet konuşmasını bitirince, İlayda’ya kalkmasını işaret ederken, Eda Komiserin sessiz sedasız ağladığını gördü. Sadece o mu orada bulunan herkes kaybettiği bir yakını için gözyaşı döküyordu.
‘’ Hadi hoş kalın hoşça kalın.’’ Birden Kirlinin sesi duyuldu,
‘’ Hepimizi ağlattıktan sonra elini kolunu sallayarak çıkıp gidecek misin? Cansın Telefon et aşağıya bize çay getirsinler. Bu çayı hepimiz hak ettik.’’ Büşra Amir,
‘’ Sen neymişsin be Tarık Ahmet, hepimizi ağlattın.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.