- 433 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HAÇLI VAHŞETİNE KARŞI MÜSLÜMAN ŞEFKATİ
HAÇLI ZİHNİYETİNE KARŞI MÜSLÜMAN ŞEFKATİ
İnsanlık tarihini utandıran ve tarih sayfalarına kara bir leke olarak giren, Avrupalıların toplanarak Müslümanlar üzerine 1096-1270 yılları arasında sekiz sefer düzenlemeleri Haçlı seferleri olarak adlandırılmaktadır.
Dini nedenleri bahane ederek Papa’nın önderliğinde İngiltere, Fransa, Alman kralları birleşerek Müslüman dünyasını hedef almışlardır. O dönemde Avrupa halkı aç , sefil ve maceraperest olduğu için Papa ve krallar çeşitli vaatlerle halkı kandırarak büyük ordular halinde Anadolu üzerinden Ortadoğu’ya kadar büyük katliamlar yaparak kanlı emellerine ulaşmaya çalışmışlardır.
1096 tarihinde başlayan Haçlı seferleri ile Haçlılar Müslümanlara çok büyük zararlar vererek, geçtikleri yerleri de talan ederek çocuk,kadın, yaşlı demeden herkesi kılıçtan geçirmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devlet’i, Eyyübiler, Zengiler, Danişmentliler, Memlükler Haçlı seferlerinden büyük zarar görmüşlerdir. Anadolu’da özellikle geçtikleri yerlerde taş üstünde taş bırakmayarak İznik, Antakya ve Kudüs’te büyük katliamlar yaparak tarihin sayfalarına barbar olarak geçmişlerdir. Anna Komnene’ye göre, İznik civarını yağmalayan ve zalimliğin olabilecek en sivri örneklerini çevrede sergileyen Haçlılar, zulmü, kundak bebeklerine kadar yaydılar. Bu bebekleri ya sakat bıraktılar ya da mızraklara geçirip ateşte kızarttılar. Büyüklere de farklı işkenceler uyguladılar.
3 Haziran 1908 tarihinde Antakya’ya girdiklerinde tablo çok vahimdi. Haçlı askerleri sokaklarda kılıç sallayarak gördükleri herkesi katletmişlerdir. Şehirdeki zengin ailelerin evlerini tespit ederek altın, gümüş gibi değerleri eşyalarını yağmalayarak kendi aralarında bölüşmüşlerdir. Dönemin tarih yazarlarından Willermus eserinde, o gün Antakya’da on binden fazla kişinin öldürüldüğü rivayetini aktarır. I. Haçlı seferine katılan ve Haçlı vahşetinin görgü tanığı ve Haçlı seferleri tarihi yazarı Raimundus, o gün ele geçirilen ganimetin büyüklüğünün ve öldürülen insanların sayısının tahmin bile edilemeyeceğini yazar.
15 Temmuz 1099 tarihinde Kudüs’e giren Haçlılar, burada da akıl almaz katliamlar yaparak, Müslüman,Hıristiyan ve Yahudilerin yaşadığı şehirde 70 bin kişiyi katlederek, Kudüs’ün sokaklarını kan gölüne çevirmişlerdir. Haçlılar önüne çıkan herkesi hatta Mescidi Aksa’ya sığınanları bile kılıçtan geçirmişlerdir. O dönemin tarihçisi Raimundus, mabetlerin bulunduğu bölgeye giderken, yolların cesetlerle kaplanmış olduğunu ve dizlerine kadar yükselen kan birikintileri içinden geçmek zorunda kaldığını ve atların caddelerden geçerken atların bastığı kanların duvarlara sıçradığını ve duvarların kanlarla boyandığını eserinde kaydeder.
Halbuki Hz. Ömer 638 tarihinde Kudüs’e girdiğinde Hıristiyan ve Yahudilere can ve mal güvencesi ile inanç özgürlüğü konusunda güvence vermişti. Hz. Ömer’in emannamesi Hz. Ömer’in adaletini gözler önüne seriyor. Hz. Ömer’in Kudüs ahalisine verdiği sulh anlaşması şöyleydi; “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Bu sözleşme, müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer tarafından İliya halkına verilen bir emandır. Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleşik ve göçebe olan bütün fertlerine verilen bir teminattır. Kiliseleri mesken yapılmayacak, yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyalara dokunulmayacaktır. Mallarına el sürülmeyecektir. Kimse dinî inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskân olunmayacaktır
Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü 2 Ekim 1187 tarihinin Cuma günü Miraç Kandilinde teslim alırken Hristiyanlar’da büyük bir korku ve paniğe yol açmıştı. Haçlıların Kudüs’e girerken 70 bin insanı katletmeleri , Selahaddin’in de onları katledeceği endişesine kapıldılar. Cennetin Krallığı filminde Haçlılar, Kudüs’ü Selahaddin’e teslim ederken Haçlıların komutanı: “Biz 1099 tarihinde Kudüs’e girerken 70 bin Müslüman ve Yahudi’yi katlettik, , ne malum sizin de Hıristiyanları katletmeyeceğiniz”. İtirafında bulunmuştur.
Selahaddin Eyyübi de Haçlı komutanına dönerek ; “Ben Selahaddin Eyyübiyim , Kuran’ı Kerim’in hükümlerine uyarım.” Diyerek Kudüs’ü Haçlılardan geri aldığı zaman kimsenin burnu bile kanamamış,Kudüs halkına çok iyi davranmış, vergileri de indirmiştir.
İngiliz tarihçi Karen Armstrong ; “Selahaddin ve ordusu Kudüs`e fatihler olarak girdiler; gelecekteki 800 yıl boyunca şehir bir Müslüman kenti olacaktı... Selahaddin (katliam yapmamak üzere) önceden Hıristiyanlara verdiği sözü tuttu ve şehri yüksek İslami prensiplere göre aldı. Kur’an`da emredilmiş olduğu gibi şiddetten kaçındı, 1099 yılındaki katliamların öcünü almaya kalkmadı. Tek bir Hıristiyan öldürülmedi, hiçbir yağma yapılmadı. Esirleri serbest bırakmak için istenen fidyeler ise son derece düşük tutuldu... Kur’an’da emredildiği gibi, esirlerin çoğunu da hiçbir fidye almadan serbest bıraktı... Selahaddin`in kardeşi El-Adil, bin kadar esirin kendi hizmetine verilmesini istedi ve sonra hepsini -acınacak durumda olduklarını gördüğü için- karşılıksız olarak serbest bıraktı... Şehirdeki zengin Hıristiyanlar, değerli eşyalarını yükleyip şehirden bir an önce gittiler, oysa ellerindeki para, şehirdeki tüm savaş esirlerinin fidyesini ödemeye fazlasıyla yetiyordu. Başrahip Heraclius, herkes gibi 10 dinarlık fiırkıdyesini ödedi, sonra da şehri hazinelerle dolu arabalarla terk etti.”
Hz. Ömer’in emannamesi; Hz. Ömer’in Kudüs’ü aldığında, değil bir kişiyi katletmesi bir kişinin kalbini dahi kırmadığını, adaletini ,diğer dinlere de ne kadar saygı gösterdiğinin resmi kanıtıdır. İngiliz tarhçisi Karen Armstrong ‘unun yazdıkları da Selahaddin Eyyubi’nin ,merhametli, sözünde duran bir şahsiyete sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Aynı şekilde Osmanlı Devleti de üç kıtada fetihler yaparken hiçbir yerde katliam yapmamış, dini ,mezhebi, rengi, ırkı ne olursa olsun herkese eşit , Kuran’ın emrettiği şekilde davranmıştır. Hiçbir tarihçi ve tarih kitabı Müslüman Devletlerin katliam yaptığını söylemez ve yazmaz.
Tarihin derinliklerinde Hıristiyanların ve Müslümanların adalet ve insanlık anlayışlarını Anadolu ve Kudüs üzerinden kanıtlara dayanarak anlatmaya çalıştım. Haçlı zihniyeti Müslümanlara karşı geçmişte değişmediği gibi günümüzde de değişmemiştir. Fırsatını buldukları zaman İslam coğrafyasını talan etmeye, Müslümanları da öldürmeye devam edeceklerdir. Haçlı vahşetinin , sadece kılıf değiştirerek hepimizin şahit olduğu 21. Yüzyılda da değişik şekillerde devam etiğini görmekteyiz.
MAHMUT AKAR
BİRECİK/ ŞANLIURFA
YORUMLAR
kimseyi kandırmayın..müslümanların yaptığı vahşetlerde var.. yani dini inançlar birbirini ağdırmaz terazide.. olan halka olur, din adamları ve devletleri yönetenler Tanrıyı kullanır...
Emevi zulümleri az değildir... İspanya da ne işi vardıysa müslümanların haçlı seferleri de o yüzden... osmanlı akınları ne idiyse, çanakkale ve 1 . dünya savaşı müslüman coğrafyaların işgali o yüzden..
müslümanların türk katliamları da var daha..
Bütün dinler aynaya baksa kanlı bir yüz görür sadece kendilerinde...
günümüzde deizm ve ateizmin yükselişinin nedeni de dinlerin tarihi...bitmeyen zulümleri dinlerin...
ya hu Allah için ganimet topluyorlar, hangi mantık..
mesela, ebubekir zamanında peygamber öldükten sonra zekat vermeyen kabilelere baskınlar ne içindi, din-iman için mi zekat ganimeti veya vergisi için miydi?
dinlerin bu yüzyıla barış ve sevgi adına verebileceği bir şey kalmadı,bir de bu yönden düşünmeli..
son yüzyıllardaki anayasalar dini kuralların çok çok üzerinde insani gelişmişlik ve yaşam için ... uygulamaları zaman geçtikçe daha iyi hale gelir ve dinlerin bu yüzyıllara hitap etmediği anlaşılacaktır diye düşünüyorum...
gençler dünya düzenini çözdü,neden devletlerde, imparatorluklarda, dinlerde ayrıcalıklı sınıflar var...
eğer tüm vahşet,
mesela hinduların, müslümanlara iftar da inek eti yedikleri için saldırmaları gibi...
hangi din bu çağlara uyuyor ki...
mesela filistinde yahudiler vemüslümanlar neden didişip duruyor, kimin tanrısıdaha büyük diye mi, kökenlerine bakarsanız ihtimal (evrimi düşünmeden, ademe de varmadan) amca çocuklarıdır ihtimal..
dinlerin, kadınlara yaklaşımı da sorunlu... ikinci sınıf kadınlar her zaman...
kimi zaman düşünüyorum, neden deist oldum diye...islamda bulamadığım huzuru deizmde buldum mu acaba diye de???
yine üzülüyorum, dindarların dar bakış açısı ve kutsal diyerek insanlara zulmetmelerine...
hristiyanlıkta papa ne ise bizde de diyanet o tarza döndü...
bitmiyor üstad, dinlerin ayrımı gayrımı...hepsinde türlü türlü mezhepler, ayrıkiliseler, ayrı tarikatlar..
bir konuda yargıya varırken her yönden düşünmeli, kültürel öğretiler ve yanlı tarih anlatımları üzerinden değil...
bana kalırsa dinler,dini düşünceler iflas etmiştir...
din milletleri halkları bir boyunduruk altında yaşamaya zorlarken devamlı savaş ve kandan bahsetti...
bu da sadece islam için değil hristiyanlık için de böyle...
dünyadaki en yaygın inançlar hristiyanlık ve islamiyet..
2000-1400 yıldırda dünyaya huzur getiremedilerse bu saatten sonra getirebilirler mi???
sonuçta denenmiş...
yine farklı inançları bırakın, aynı inançtaki insanların bile birbirlerine yaptıkları zulümlerin haddi hesabı yok..
katolik,protestan,sünni alevi...
bu çağ bu dinleri kaldırmaz...lakin yapacak bir şey de yok, yeni nesillerin atalarının dinlerini ellerinin tersiyle kenara çekmekten başka...
tarihte anlatılandan, eski dinlerin (ki hepsi eskimiş) anlattığından başka bir Tanrı bir din lazım insanlığa...
Yeni bir Tanrı düşüncesi, yeni bir din düşüncesi gibi..
saygılarımla