- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLLER AĞLIYORDU
Bir bahar sabahıydı. Acının gözyaşları gibi çiy düşmüştü ağaçlara , çiçeklere, otlara, toprağa. Yeni doğan güneşle çiy taneleri ışıl ışıl parlıyordu. Köyde türbenin yanındaki alıç ağacına tünemiş bir bülbül hazin hazin şakıyordu. Sanki ağıt yakar gibiydi. Köy bomboştu, yıkılmış, yakılmış, harabeye dönmüştü. İnsanlardan geriye kalan kırık bir ayna parçası, yanık bir tarak, yırtık bir papuç, örselenmiş bir tütün tabakası, paslanmış bir bıçak, çürümüş ve renkleri solmuş elbise parçaları...
Herşey sessizliğe gömülmüştü. Bu eşyaların, köyün geçmişteki anıları donup kalmıştı sanki. Hüzün vericiydi. Bülbül gidip gül ağacına konuyordu. Ağaçta yürek kırmızı güller açmıştı. Daha açılmamış tomurcuklar sayısızdı. Bülbül damdam dama atlayıp şakıyınca çiy taneleri toprağa dökülüyordu. Çiğ taneleri değil, sanki gözyaşlarıydı...Güller ağlıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.