- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Gönül Dili II
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Seni hisseden bir kalbim var, hayat psikolojime seni tanıdığım günden beri sürekli sistematik ve simetrik düzlemde anlayışından etkilendiğim muazzamlıkla. Bu herkesi en iyi niyetle anlama ve idare etme misyonu senin kişiliğinden bana da geçmiş bir insani misyondur.
Kimseyi kırmamak ve incitmemek üzerine yüklendiğin bilinçli ve insani sorumluluk tabii ki diğer yanıyla da seni yıpratmış, incitmiş ve kırmıştı. Bencilik, bananecilik senin hayat felsefende ve literatüründe yer edinmemiş büyük insanlığından doğmuş ve 56 yıllık yaşamına eşlik etmiş bir büyüklüğündü senin. Kimseyi incitmeden yaşamayı, „incisende incitme“, „herkes hakkettiği yeri korur“, „insan olmak kolay olsaydı herkes insan olurdu“ demek senin gönül diline yerleşmiş sevgi dilindi yüreğinde taşıdığın. Seni iyi niyetinle incitip vuranlara, susmakla ya da ağlamakla cevap veren eşsiz ve duygusal bir insan olman, „arayan mevlasını da, belasını da bulur“ diyen tavırların vardı her zaman değişmeyen. Niyetlerin en iyileri senin kişiliğinde merkezileşmiş, duygusallığın derinliği yüreğine ev sahipliği etmiş, kişiliğine duvar örmemiş, tanıyan herkes tarafından sayılmış ve sevilmiş, gönülden yardımseverliliğiyle, aciziği kişiliğinden uzaklaştırmış, her kalbi bir bakışta bile kazanan bir yüce bir insan olmanın doruklarına erişmiştin.
Ama her iyi kalpli insan gibi sende erken gittin bu dünyadan, H. Hüseyin bu kadar acının, yoksulluğun, sefaletin, sömürünün, eşitsizliğin, ahlaksızlığın, riyanın, talanın, yalancılığın, adaletsizliğin, tecavüzlerin ellerini kollarını sallaya sallaya gezidikleri bir dünya da yaşamak çok acı veriyor“ derdin derin toplumsal konuları konuşurken, tartışırken ve sohbet ederken. „Ben nasıl biriyim diye? sorduğunda da, ben seni her seferinde şöyle tanımlardım: Kendinden önce başkalarını düşünen, yüreğiyle, özüyle, sözüyle, gözüyle dürüstlüğün abidesini karekter edinen bir insansın“ diye cevap verirdim sana ben her seferinde. Ama iyi kalplilerin vurulduğu ve yaralandığı bir dünyada sistemin her kanatlanıp uçmayı deneyeceğimiz noktada kanatlarımızın her seferinde yeniden kırılacağı konusunda da ileri görüşlü bir kişliğe sahiptin. Sevgi dolu yüreğinle dünyaya sevgi güneşini gönderen bir insan olman beni öyle büyülemişti ki, bu konuyu anlatma da her seferinde yeniden kendi çaresizliğime gömülürüm.
Sistem egemen kültürü ve kirlenmiş endüstriyel gelişimiyle maalesef seni de bir hastalıkla elimden alarak beni çaresizliklerin çaresizliğine sürükledi. Senden önce dünya da iyi insanların olduğuna inanırdım, ama bu kadar, senin gibi iyi kalpli olacaklarına inancım kısıtlıydı. Diger insanlara her zaman güveniyordum, iyi insanlara olan güvenimi hiç kaybetmemiştim, ama seni tanıdıktan sonra dünyaynın en güzel insanı olduğunu bir kaç hafta içinde tecrübe ederek öğrenmiştim. Çünkü buna tüm kalbimle inanmıştım, bunu da kendime olan güvenim vermişti bana, başkalarından beslenmeyen bir ruhum vardı ve hayat felesefemi buna göre organize ediyordum. Yeryüzüne, yani bu dünya ya inanıyordum aynen senin gibi, başka bir dünyada yaşamın olmadığı bilinci bize felsefi prensip olmuştu ve yaşamımızı bu doğrultuda şekillendiriyorduk. Çünkü kendi içmerkezimizden aldığımız o güç denen şey zihinlerimizin içinde ve yüreğinizde saklı ve dürüstlükle beslenirken aradığınız gücü yine içinizde bulmamızı sağlayarak başkalarının tavsiyelerini dikkate alarak, ama kendi kendimizi, kendi düşüncelerimizle besleyerek yolumuza devam etmiştik.
Defalarca kırılan kalbimize rağmen, binlerce kere kırılmaya çalışan kanatlarımıza , tökezlemelere, takılan çelmelere, dost bildiklerimizin sinsi planlarına rağmen ve rağmenlere rağmen umuda, gelecek umuda olan gücümüzü kaybetmeden her sosyalist yürek gibi; „yeniden ve yine yeniden“ çatlak seslere kulak tıkayarak yolumuzu bulmuştuk. Birbirimize kenetlenmiş yüreğimizle ötekilerinin hesaplaşmalarından uzaklaşarak kendimize sımsıkı sarıldığınızda tekrardan başladığımız hayat yolumuzu planlayarak ömrümüzü sürmeye çalışmıstık. Ağır hayat travmalarının yenilgilerinden daha şanslı çıkarak; „hiç bir zaman geç değil diyerek yeniden başlamıştık yollara koyulmaya.“
Hepimizin bildiği gibi; önce hayaller ölür. Ama biz hayallerimizi ve kafamızda tasarladığımız planları hiç bir zaman öldürmemiştik. Birbirimizi bulmamız bile o yüce hayalin bir ürünü olduğu için, o içimizdeki güzelim hayaller bir gün elbet o hayali en güzel hali ile yaşarken bulmuştuk kendimizi... Çünkü biz ikimiz o hayallere emek vererek sarsılmaz inançlar inşa etmiştik içimizde. İnandığımızın olacağına istediklerimizin gerçekleşeceğine, sonra çabalarımızın bize geri hediye edileceğine, hayallerimizin sahibinden bize ikram edileceğine yada edilecek bir yenisi ile ödüllendirileceğimize...
Birbirimize teslim olmadan, koşulsuz sevmenin ve saymanın koşullarıyla güzel bir yaşamın ikram edilerek sevilen tarafından sevene sevdiği kadar verileceğinin bilinciyle. Ama maalesef, hayat seni benden ömrümüzü yaşamadan çarçabuk kopararak aldı. Ben sende kaldım yine de unutma bunu. Her zaman ki gibi o yüce kişiliğine, karekterine ve anılarımıza olan yüce saygımla anıyorum seni ve ışığın bol olsun diyorum sonsuzlukta. Seni seviyorum, gördüğüm ilk dakikadaki saygı sıcaklığıyla.
H. Hüseyin Arslan - 29.12.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.