BU DİYARDAN BİR ÖMER AĞA GEÇTİ!
Gece gümüşü kadar beyaz okaliptüsler arasından geçerek ilerliyor Ömer ağa. Sonra her şeye bir rüya duygusu veren uçsuzluk içinde geniş bir düzlüğe çıkıyor doru atıyla. Belirsiz bir ufka doğru uzanan rüya beyazı bu simli Aydınlıkta her şey bambaşka görünüyor gözüne ve sihirli bir yalnızlık içinde kendi var oluşu bile yeniden keşfetmesi gereken başka bir anlam boyutu kazanıyor. Yaşadığından, var olduğundan emin olmak istercesine bir an durduruyor atını. Tabiat sanki kendi rüyasını gördürüyor ona. İnsan yaşamında bağışlanmış anlar vardır. Onlardan birinin içinde olduğunu düşünüyor. Varlığını tepeden tırnağa ürperten kaynağını bilmediği tansıklı bir heyecana, nedensiz bir sevince kapılarak sabaha kadar dipdiri bir güçle at sürüyor. Her şeyin zaten rüyaya benzemesi uykuyu uzak tutuyor gözlerinden. Kaç zamandır at sırtında hep aynı duruşu kollayan vücudu, bu nedenle yorgunluğun biçimini almıyor.
Bazı dereleri geçmek kutsaldır. Bu düşüncesiyle Atını güney batıya sürüyor. Azıcık yolunu uzatıp nazlı nazlı akan Öte yaka deresine doğru. Atının ayaklarından süzülen, ırmağın adıyla ve ay ışığıyla yıkanmış suların yolunu şimdiden kısalttığını düşünüyor. Öte yaka deresini geride bıraktığı an, birdenbire yolunu hızlandırmak istercesine ardında biten rüzgâr içini dalgalandırıyor. “Rüzgâr izlerini silmek için eser” Kime ait olduğunu anımsamadığı, belleğini yurt tutmuş dizelerden biri de bu. Şimdi rüzgârla hatırına geldi. “Belki de rüzgârı çıkaran hatırladığım bu dizeydi,”diye gülümsüyor içinden. Kelimelerden büyü yapabildiğine göre, bazen öylesine söylenivermiş sözler, neden biz farkında olmadan büyü yerine geçip yazgımızı çiçeklendirmesin ki?
Rüzgâr hızlanıp atının önüne geçiyor.
Germiyan köyünden çıkıp sabah tam hesapladığı gibi gün doğarken giriyor Alaçatı ‘ya bütün şehir uykudayken.En sevdiği şey buydu.Bir şehre uyurken girmek.Atalarından kalma kök benliğe yerleşmiş bir fetih duygusu mu bu ?..bilmiyor.Ama bu durumun ,kendine iyi bir başlangıç duygusu sağladığından emin.Sabah gün doğmadan başladığı şehirlerde kendini daha iyi ,daha güvende hissediyor.Sokaklar henüz akmaya başlamamış,gündeliğin dağınık hikayeleriyle meydanlar kalabalıklaşmamış hayat tekrarlar ve rastlantılarla saçaklanmamışken ,pazaryerine tezgahlar kurulmamış,balkonlara çamaşırlar asılmamışken .Alaçatı henüz sessizliğin elindeyken .Sabah nemiyle kabaran saksı çiçeklerinin,balkon arsızı gür sarmaşıkların kokusunun ortalığı sardığı,Alaçatı taş evlerinin bahçe duvarları düzgün alaçatı taşı ile örülmüş,Arnavut kaldırımlı sokaklarında,atının usul ve kendinden emin adımlarıyla .Hacımemişağa mahallesine ilerlerken Alaçatı’yı hep sevmiş olduğunu düşünüyor.Ekmek fırınlarından yükselen günün ilk ekmeğinin buğusu hayatın başladığını söylüyor ona.Her şehrin ekmek kokusu farklıdır; biliyor
Hacımemiş ağa Mahallesinde bacanağının bakkal dükkânına tam tahmin ettiği zamanda varıyor. Ayağında İngiliz kilotu pantolon, üzerinde yelek yeleğinde köstekli saat Atının üzerinden eğerden ayağını üzengiden çıkartıyor sağ tarafa atıyor çevik bir vaziyette atından iniyor ve hemen cep saatine bakıyor ve bacanak tam saatinde geldim diyor. Bacanağı Fevzi Yıldız kapıda karşılıyor Ömer ağayı. Büyük oğlunu çağırıyor hadi oğlum Ömer ağanın atını al ve kısa mesafede olan kayın pederinin nalbant dükkânına göndertiyor. İki bacanak kahvelerini söylüyorlar kahvelerini içtikten sonra alış verişi yapıp tekrar köyüne dönme zamanı deyip ayrılıyor Ömer ağa. Kalın sağlıcakla…
YORUMLAR
Muhteşem!..Evet her şehrin ekmek kokusu farklı olduğu gibi geçip giden değerleri de farklıdır.Mertliğe , doğruluğa ,adalete zamanını vermiş, sevgi , huzur ve güzellikler sağlayan Ömer Ağalara ne mutlu.Selam olsun gönüllere taht kuranlara..Saygıyla..