Yaratıcıyla Bütünleşen İnsan Ölür Mü
Göz ne kadar görse
Kulak ne kadar işitse
Bir frekans aralığı var… O frekansın dışında ne oluyor görmüyor, işitmiyoruz…
Ne kadar var olduğuna inansak da frekans alanımız dışında ki meçhulleri umursamıyoruz bile…Peki umursayanlar var mı? Var da ne bulmuşlar ve bulunca ne yapmışlar? Havada, karada ve denizde bildiğimiz o kadar çok canlı türü var ki! Mesela biz deprem olduğunda onun çıkardığı ses frekansını duymuyoruz ama etrafımızda ki bazı canlılar bu sesi işitiyor ve kaçışıyorlar. Biz bu görüntüyü şaşkınlıkla izliyoruz. Hani, Eşek eğer şeytan görmüşse anırır derler. Demek ki, onun gözlerinin görme kabiliyeti bizden fazla… Peki eşek görüyorda biz niye görmüyoruz. Görsek ne olur ki? Yaratan bunu görmemizi istememiş, kim bilir ne tür bir sıkıntı olabilir görürsek eğer…
Allah’ın insanların kullanımına sunduğu ilim, öğrendikçe daha fazlasını öğrenmek üzerine kurgulu… Aslında insan öğrendikçe, başka deyişle daha da cahil oluyor. Peki insan bu yüzden mi ilim öğrenmiyor, kitap okumuyor ve araştırıp sorgulamıyor. Hayır, bu sadece bir tembellik üzerine kurgulu bir tez. İnsan eğer nefes alıyorsa, sağlığı ve varlığı yerindeyse düşündüğü ilim değil sadece eğlenmek üzerine kurguluyor yaşamını. Bundan fazlası da değil işte…
Ancak, insan yaşadığı sürece yaşamını sorgulayıp, ilim yaparak okur ve okuduğu gibi yaşarsa, İslami çerçevede öldükten sonra ki yaşamında Rabbimin izniyle rahat edecektir. Sorgulanmadan önce sorguyu kendimizin yaptığı bir yaşama biçimi olacak bu.
İnsan ilmi rahat anlasın diye edebiyat doğmuş… Şiirlerde, yazılarda, denemelerde, makalelerde… Uzun zaman ilimle meşgul olmuş bir öngörü kaleme bir yorum şeklinde insanlara sunuluyor. Hani azıcık zaman bulsa, bir şiir okusa, onda geçen bir dörtlüğü sevdiğine söylese, onun bu okuyuşu bile yapılan evlenme teklifine jet bir cevapla evet olacaktır. Yahut geçmişte araştırılan bir bilim üzerine edebi bir makale okunsa, daha fazlasını araştırma hevesi ile bir adım öteye giden yeni bir eser ortaya çıkacaktır. Eğer edebiyat olmasaydı, kalemler yaşama direnmeseydi… İnsanlar maymunlar gibi ellerinde muz daldan dolaşan bir hayvan gibi yaşarlardı.
Edebiyat olduğu için Yüce kitabımız Kur’an bize indirildi. Onu okuduğumuzda verilen öğütler insanların yaşadığı çağa göre yorumlandığı ve hayatını kolaylaştıran düzeye sokuyor. İnsan okumazsa, nasıl yaşamı öğrenecek ve birbirine benzemeyen günleri icat edecek ki…İnsan kavga ederken bile ettiği küfürlerin kalıbı edebiyattır. İyi ki var ve tembel insanlar bile onun yüzünden bir adım ileri atabiliyor okudukça…
Ancak hala kulağın ve gözün kapasite frekansı değişmiyor. Bir şeyler öğreniyoruz ama öğrendiğimiz o kadar kıt ki… Düşünsenize, bedenden çıkıp canım Marsa gitmek istedi hadi uçalım da orayı gezelim diyen bir istek… Dünyayla sınırlı bir vücut yapımızla, belki de bir ömür ne kadar az yeri görebiliyor ve gezebiliyoruz ki… Kaldı ki Marsa gitmek, hayal bile edilmesi şaşırtıcı geliyor.
Ancak eğer uçmak eylemini Allah yaratmışsa, biz neden uçmayalım ki…Uçağı icat eden mantık, neden bedenden ruhu özgür bırakıp, başka evrenleri gezmesin ki? Bunu gözlerimizin görmediği cinler yapıyor. Onlarında sınavı bizim gibi…Onlar da ölüyor, onlarda aile oluyor… Onlarda geziyor. NASA’nın bir insan Mars’ta yaşar mı sorgusuyla uğraştığı yıllara şahitiz. Kim bilir orada bizim görmediğimiz bedenleri oranın yaşama biçimine uygun varlıklar yaşıyor olabilir. Ben bunun varlığına gönülden inanıyorum. Fakat iki farklı bedene sahip düşünen ve akılla yorumlayan varlıklar birbiriyle yaşamlarını kesiştirmiyor. Aralarında kavga yok ama iki canlı türününde kendi aralarında birbirine benzeyen kavgaları, savaşları, aşkları da var olduğu bir gerçek. Bizim gibi sınavları olmasaydı, Allah onları niçin yaratsındı ki? Onlarda amellerine göre mahşerde sorgulanacaklar…
Allah bir tek dünyayı yaratmamış, başka gezegenler, başka güneş sistemleri…. başka, başka canlılar yaşıyor, en azında bu gezegenler boşuna yaratılmadı diye bu sonuca varıyorum. Lütfen tembellikten kurtulup, Yaratıcıyı inkar etmeden ilmine sıkı sıkıya sarılıp evrende ki varlığımızı zenginleştirelim. Allah’ın yaratıcılığını keşfedelim. Bu bayat dünya hayatında kurtulalım. Neymiş Korona…. Yayılırmış, öldürürmüş… Bizi öldüren cahillik başka bir şey değil, anlayın artık! Yaratıcıyla bütünleşen insan ölür mü?
Bu kadar okumayan ve meraklı olmayan bir insan topluluğuna bunları yazmak bile, onlar okurken yormasın diye burada nokta koyayım.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Ağabeyim...
İnatla yaşayıp yazacağız da hele ki bunu bir görev addederken.
Mazlumlar, canı yananlar ve Rabbini yok sayanlar ve işte bizi daha da güçlü kılan.
Tek bir hücreden yaratılan insan ve gerçekten de yoktan var eden Rabbimiz...
Sevgiyi küçümseyenler.
Allah adını ağzına alıp...haşa demekten de öte insan insanlığından utanırken.
Hala göremeyen hala duyamayan ve inkar eden ve bunu bir rütbe gibi görenlere inat ve inanca biat...
Var olun ağabeyim.
Selam ve dua ile