- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KESİMCİ ZULÜMÜ
K E S İ M C İ (Mültezim) Z U L Ü M Ü
Siyasi partiler demokrasinin en temel öğesidir. Ülkemizin kurtuluş ve Cumhuriyetimizin kuruluş önderi Mareşal, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 9-Eylül/ 1923 tarihinde Halk Fırkasını (Partisi) kurar ve ilk genel başkanı olur. Halk Fırkası adını, 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olarak değiştirir. Halk Fırkası siyasi oluşumunu takiben Atatürk’ün en yakın silah arkadaşları tarafından 17-Kasım/ 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulur. Bu fırka (parti) Şeyh Said isyanlarının başlaması üzerine 5-Haziran/ 1925 t.de kapanır. Genç Türkiye Cumhuriyeti 1950 yılına kadar tek partinin kadrolarıyla yönetilir.
İkinci Dünya harbinin 1945/Eylül ayında sona ermesiyle birlikte ülkemizde de çok partili demok rasiye geçiş süreci başlar. Türk siyasi hayatında Demokrat Parti 8-Ocak/ 1946 tarihinde resmen kurularak siyaset yelpazesinde yerini alır. Ancak 26-Mayıs/ 1946 tarihinde yapılan yerel (Belediye) seçimlere katılmaz. 24-Temmuz/ 1946 tarihinde yapılan genel seçimlere de ülke genelinde örgüt lenmeyi tamamladığı sadece 16 ilde seçime girer ve oransal olarak büyük bir başarı kazanır. Böyle ce genç Cumhuriyeti miz çok partili demokratik sisteme geçişin onurlu adımlarını atar.
Ülkemizde 14-Mayıs/ 1950 tarihinde ilk kez çok partili, tek dereceli, açık oy, gizli sayım esasına göre genel seçimler yapılır. Demokrat Parti bu seçimde Atatürk’ün 23-Nisan/ 1920 de söylediği; “Hakimiyet Kayıtsız, Şartsız Milletindir” veciz sözüne atıfta bulunarak “Yeter Söz Milletin dir” sloga nıyla millet egemenliğini ön plana çıkarıp propağanda yapar. Çok partili ilk seçimi Demokrat Parti, ülke genelinde tek başına büyük bir çoğunlukla (DP=416, CHP=69, MP=1, Bağımsız 1 Millet vekili) kazanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde güçlü bir şekilde iktidara gelir. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), toplam 69 milletvekili kazanarak sandıkta beklemediği, tahmin bile etmediği bir yenilgi alır. Böylece ülkesini sıcak ve soğuk savaşın alazında yöneten partilerin seçimi kaybetmesi bir kez daha tescillenir ve CHP de aynı akıbetle karşılaşır.
Seçim sisteminde yapılan değişiklik ve yeni düzenlemeler sonucu 2- Mayıs/ 1954 Pazar günü ger çekleştirilen genel seçimlerde de; DP=503, CHP=31, Millet Partisi=5 ve Hürriyet Partisi=4 milletve kili kazanınca seçimin galibi yine Demokrat Parti’dir. Pek tabiki seçim sonuçları bir tarafın böbürle nip kibirlenmesine ve diğer tarafında sakinliğini kaybedip hırslanmasına sebep olur. Her iki konum da, akli melekelerin yitirilmesi ve sağlıklı düşüncenin kaybolması sonucu meydana gelen psikolojik bir sorun olsa gerekir. Halbuki tevazu, hoş görü elden bırakılmamalıdır.
27- Ekim/ 1957 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerin propağanda çalışmaları yaz aylarında başlar. Bu seçim demokrasinin vazgeçilmez unsuru partilerin, genel seçimlerde boy ölçüştüğü dör düncü seçimdir. Lemos Köyünün camiye yakın sokaklarına siyasi partilere ait kırmızı renkli flamalar asılır. Propağanda aracı flamaları her daim görmemek imkansız bir şey. Partili seçmenler gönül ver diği partinin flamasıyla sokakları süsleyerek bir nevi gövde gösterisi yapması ve sokaklarda partisi ne ait flamanın dalgalanması, hem güvenini artırarak gururlandırıyor hem de seçimde güya iddialı konuma gertiriyordu. Partilerin taraftarlarında yaşanan seçim heyecanı Esentepe’nin yeli gibi hep yanık bağırlara doğru heyecanla “Güm, güm” eserdi. Köy sakinleri bu seçimde de özellikle Cumhuri yet Halk Partisi ve Demokrat Parti taraftarlarının göğüs göğüse çetin geçen mücadelesine ve parti liler arasında içten içe büyük bir çekişmenin yaşanmasına tanık olur.
Lemos Köyünde yaşanan bu mücadelenin elbette evveli bir hikayesi vardı. Demokrat Parti Türk siyasi arenasında yerini alması daha on yıl olmuş ve üst üste iki seçim kazanmıştı. Seçmenler, De mokrat Partili yöneticileri sütten çıkmış akkaşık kadar temiz ve yokluğu, yoksulluğu ortadan kaldırıp refah düzeyini yükseltecek becerili kadrolar olarak görüyordu. Bu öngörüyü en basit örneğiyle ilko kullarda dağıtılan süt tozu ve yağ ile köylerde dağıtılan buğday.. gibi ABD yardımların yarattığı memnuniyet güçlendiriyordu. İçtiğimiz sütlerin yüzde ve vücudumuzda çıkardığı yaralar işin cabası olduğu için dikkate alınmıyor ve göze de pek gözükmüyordu. ABD yardımları, Demokrat Partiyi bu seçimde de güçlü konuma getiriyor ve halkın ekseriyet tercihinin yine Demokrat Parti olacağı göz lemleni yordu. Nihayetinde seçimi (DP= 424, CHP= 178 Milletvekili) yine Demokrat Parti kazanır.
İkinci dünya harbi Avrupa’da altı yıl (1939 dan 1945’e) sürerken savaş topları batı sınırlarımızda yankılanır. Boğazlar ve doğu sınırlarımızda pek güvenli değildir. Ülkenin üzerinde savaş bulutları do laşır. Bu savaşın taraftarı olma kararı keskin biçak sırtında durmak gibi bir şey. Ülkemizin kurtuluş savaşında cephede bizzat komutanlık etmiş yönetici kadroları savaşın cinayet olduğunu ve yapaca ğı maddi ve manevi tahribatı en iyi bilen, anlayan kişilerdi. Vatan savunması ve halkın huzuru için a lınacak tedbirlerin çok acı olacağı bilincindeydiler. Belki ülke genelinde yurttaşlar savaş tedbirle rinin oluşturduğu yokluğu, kıtlığı, sefaleti ve açlığı iliklerine kadar hissedip çaresizce yaşamak zorun da kalacaktı. Bu dönemde. “Sosyal Devlet” diye bir anlayıştan bahsetmek asla mümkün değildi.
İkinci Dünya Harbi süresince Devleti yöneten hükümet kadroları; Savaş ekonomisine uygun ik tisat politikası izlemesi sonucu ülkemiz savaşa katılmadığı halde vatandaş nezdinde ekonomik sı kıntı tüm ağırlığı ve şiddetiyle hissedilir. Hükümet, savaş ekonomisinin mali finansman ihtiyacını kar şılamak için mevcut vergilerde artış yapmanın yanı sıra başta Milli Koruma Kanunu (18-Ocak/1940 tarih 3780 sayılı Kanun) olmak üzere Varlık Vergisi Kanunu (11-Kasım/1942 tarih 4305 sayılı Kanun) , Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu (04-Haziran/1943 tarih 4429 sayılı Kanun) uygulamaya koyar.
Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu özünde köylünün ürettiği zirai ve hayvansal ürünlerin belirle nen oranda bir kısmının devlet adına alınmasına yönelik uygulama getirir. Bir nevi Aşar/Öşür vergi sine benzer ve ayni olarak harmanda cebren toplanan vergidir. Dolayısıyla bu vergi köylü ve çiftçi nin el emeği ürünlerine yönelik olduğu için, “Köylü Milletin Efendisidir” veciz sözünün uyğula masını ortadan kaldırmaktadır. Dönemin Hükümeti, Toprak Mahsulleri (Halk deyimiyle Aşar/Öşür) Vergisini toplamak için, Osmanlı döneminde Mültezimler (Kesimci) vasıtasıyla Aşar Vergisinin top landığı gibi bu verginin de ilgililerden vaktinde cebren/metezori toplanması için Sirkat memuru ve diğer personelleri görevlendirir. Bu kişilerde görevini gaddarca yerine getirip köylüye anlayış göstermez. Sirkatlar köylüyü inim inim inletir.
Anadolu’da bacası tüten tüm köylü aileler, ürettiği üründen devlete aşar vergisi verdikten sonra kalan nevale ailesine yetmez olur. Yokluğun acımasızca kol gezdiği günlerde açlığını bastırabilmek, çocukların günlük nafakasın temin edebilmek için doğadan ahlat, geyicek, alıç türü meyvelerden ve geven kökü, süpürge otu gibi bitkilerden yararlanarak yaptıkları yiyeceklerle açlığın dindirildiği günler yaşanır. Bulduğu bir dıkım ekmeği de çocuklarının yemesi için analar karınlarına taş basar. Su de ğirmenlerinin taşları ahlat armudu, geyicek, yaban erik kurusu ve süpürge otuyla arpa karışımın dan oluşturulan nevaleyi un yapmak için inildeyerek bir başka döndüğü acımasız ve acıklı günler yaşanır. Aynı safta bulunan mütedeyyinlerin nefesleri mis-i anber kokusu olur birbirine.
Avrupada savaş 1945 yılında sona erdikten sonra hükümetin İkinci Dünya Savaşı yıllarında ülke genelinde tek kişinin dahi burnu kanamadan savaştan çıkılması, çocukların öksüz (babasız) büyüme mesi, Anadolu’nun bir kez daha ana yurdu olmaması için tarafsızlık politikası izleyerek savaştan ka çınması ve ordunun olası savaşta ağır giderlerinin karşılanması için disipline tasarruf tedbirleriyle hazinenin yüz on ton altın biriktirmesi ile üretime ve halkın ihtiyaçlarının teminine yönelik fabri kalar açmasını yokluk ve yoksullukla debelenip boğuşan insanlar önemsiz görür. Yaşadığı acıklı ha yat karşısında yapılan hizmetler bir değer ifade etmez. Yaşanılmış hayatın acıları, yaşanacak hayat ta karşılaşacak pembe düşleri bastırır, herkes gününü düşünür olur. Vatandaş sırtı pek, karnı tok ol mak için devleti yönetenlerden kuru ekmek istemekten başka bir şeyi düşünmez.
Devlet adına köylünün ürettiği ürünün ortakçısı gibi hareket eden Kesimci (mültezim) Memurlar, harman yerinde adilane olmayan fevri uygulamalarıyla köylüye çok çektirip canından bezdirir. Ner deyse yaşamı zindan edecek tutum ve davranışta bulunur. Vatandaş savaş yılları süresince yaşadığı sıkıntıları, ekmeği ve aşı karneyle almasını ve kendi nafakası için ekip biçtiği üründen, besleyip büyüttüğü büyük ve küçükbaş hayvanlardan Kesimci (mültezim) görevlilerin aşırı derecede vergi (Hak) alınmasına hükmetmesini, bu vergiyi ödemeyenlerin hapisle cezalandırılmaları ve amele yev miyesi kuruşla ifade edilirken yol yapım işinde çalışmayandan yirmi lira civarı yol verğisi alınmasına gariban vatandaş tahammül edemeyip çileden çıkar ve bunu asla unutmaz. Özünde misafirperver olduğu ve devletini de çok sevdiği halde bu yoklukta devletin görevlisi Kesimcilerin aşına ortak ol masını asla istemez. Diken battığı yerden çıktığı için vatandaş eline fırsat geçince yaşadığı hazin hikayelerin acısını Kesimciler yerine CHP’den uzaklaşıp küserek çıkarır. Nasıl olsa bölünmez bir vatanı, şanlı Ay-Yıldızlı bayrağı vardı. Kesimcilerin köylüleri canından bezdiren cezaları, hoyratça davranış ve tutumu el emeği, alın teri harman çecini gizleyip saklamasına sebep olur. Kısaca Kesimciden kendi malını çalar. Devleti yönetenler ile sevgi bağının koptuğu kara günler yaşanır. Köy lü ve çiftçiler ürettiği el emeği ürünlerden alınacak vergiler için zalimce uygulamayla karşılaşırken toplanan vergiler devletin hazinenesine de yeterli faydayı sağlamaz. Bu vergileri toplamak çok mas raflı ve israfı, kaçağı ve yiyeni o kadar da çok olduğu için köylüler çektiği acıyla kalır.
Böylece 1950 yılından sonra vatandaşlar özgürce yeni kurulan diğer siyasi partilerde severek yer almaya başlar. Hısım, akraba, komşu ve kardeşlerin ayrı ayrı değişik partilerin en önde yılmaz savu nucu olmaları demokrasi açısından anlamlı olurken, aynı çatı altında rızık mücadelesi veren büyük aile direğini zanğır zanğır çatırdatarak ayrılıklar oluşturması tehlike sinyali verir. Böylece bir nevi orta direk bel vermeye başlar.
Çok partili siyasi hayatta particiliğin ataerkil aileye büyük zarar vermemesi imkansız. Partililerin seçim sırasında iddialı konuşmaları yeri göğü inletirken baba ile oğlu ayrı yerlere savrulduğu gibi ailede kan bağına bağlı olarak babanın olduğu tarafta, annenin olmama kuşkusu aileyi huzursuz kı lıp parçalanma noktasına getiriyordu. Örf, adet ve gelenekler bir kenara itelenirken işin mihenği olan sevgi ve saygı temelden yok oluyordu.
14- Mayıs- 1950 tarihinde yapılan genel seçimleri Demokrat Parti, ülke genelinde tek başına güç lü bir şekilde kazanarak iktidara gelince CHP, muhalefete düşer. Cumhuriyetin kuruluşunda büyük emeği olan CHP yöneticileri onurlu bir şekilde devlet yönetimini Demokrat Parti’ye devreder. An cak geçen süre esnasında CHP il ve ilçe teşkilatlarında çözülmeler başlar. Bazı partililer saf değişti rip Demokrat Partiye geçer. Bir nevi gemiyi erken terk etme yarışı başlar. Partiden ayrılma furyası köylere kadar yayılır. Partide kalan taraftarların sesi çıkmaz olur. Cumhuriyeti kuran ve kesintisiz yirmi yedi yıl ülkeyi yöneten parti iyice kabuğuna çekilir. Küllerinden yeniden doğmanın çabası içine girer.
Karaman/Sarıveliler/ Lemos (Esentepe) Köyünün tarihi antik çağlara kadar uzanır. Hatta “Le mos” isminin Luvi dilinden bir kelime olduğu bilinir. Tarihi Lemos Köyü o dönemde 741 nüfuslu bir yerleşim yeridir. Ülkenin çok partili döneme geçtiği 1946 ve 1950 yılı seçimlerinde de eskiden olduğu üzere hep CHP’yi destekler ve savunur. Cumhuriyeti severek özümser. Türkmen soydaşı Gazi Mus tafa Kemal Atatürk’ü ve ilkelerini hep savunur.
Ancak çok partili hayata geçişle birlikte Lemos köyü sakinleri gurbet elde karın tokluğuna dahi olsa bir iş tutamamanın yarattığı acı dolu yaşamı, yeni yeni arayışlara yönelerek karnı tok, sırtı pek olarak rahata kavuşmanın yollarını bulmaya sürüklenir. Kesimcilerin unutulması güç uygulamala rından kurtulmak için değişimden medet ummaya başlar. Kesimci cenderesinden başka türlü kur tulmanın olmadığına inanırlar. Soyut kavramların önünü somut kavramlar almaya başlayınca ha yaller bile değişiklik gösterir.
Her şehir, belde ve köyde olduğu gibi Lemos köyü sakinlerinden de Mehmet Doğan, Mustafa Bakır, Ali Atay, Ali Dağdelen, Abdurahman Mutlu, Hüseyin Ataseven, Abit Ersan.. gibi gençler De mokrat Partiye gönül verir. Bu partinin öncü savunucuları, birer neferi olarak canla başla çalışırlar. Savaş yıllarında içi kararıp karamsarlığa kapılan köylülerine, iktidarda olan partilerinin ilçe teşkila tından aldıkları destekle umut vaat eden sözler verirler. Radyodan yayımlanan akşam ajansı (haber leri) önem arz ettiği için herkes can kulağıyla dinler. Elbette radyo haberleride çok güzel algı yaratır ve dinleyen kişiyi memnun ettiği gibi bazılarının da sinirlerini hoplatıp ataerkil ailede ve özellikle köy yerinde açtığı bölünmeyi küçülttükçe küçülterek parça pinçik hale getirir.
Bu tür çalışmalardan sonra Lemos/ Esentepe Köyünde 1952 yılında CHP üyesi olan 360 kişi, partilerin den istifa edip topluca Demokrat Partiye geçer. Nerdeyse köy seçmeninin yarısından fazlası partisini değiştirir. Partisini değiştiren köy sakinleri kesimci zulmünü iliklerine kadar his sedenler olup, Mustafa Öztürk, Muharrem Yıldız, Ali Çalışkan, Hacı Bakır, Ali Baysal, Mehmet Ay tekin, Ahmet Şahin, Mustafa Dağdelen, Ahmet Ersan, Hasan Demir, Ahmet Öğüt, Abdullah Çak mak, Mehmet Akbaş, Mustafa Alkan, İbrahim Yüksel, Ahmet Alkan, Osman Ataseven, Ali Öztürk.. gi bi köyden hatırı sayılan çiftçi kişilerdir. Lemos Köyünde partisinden ayrılanlardan sonra CHP’li olarak bilinen en belirgin kişiler ise, başta Hüseyin Okumuş, Ahmet Okumuş ve Mehmet Okumuş kardeşlerle birlikte Hüseyin Mehmet Yıldız (Yumak Çavuş), Mahmut Coşkun, Mehmet Sait Yılmaz, Ahmet Aytekin.. gibi bir kaç genç kalır. Bu durum hem köyde hem de Ermenek’te büyük yankı uyan dırıp yeri yerinden oynatarak Yunt Dağını bile zıplatır.
Yıllar sonra bir siyasi parti liderinin; “İsmet Paşanın arkasında ülkemizin kurtuluş savaşı ve Türki ye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi var. Elbette o şahsiyete her daim saygı duymak lazım” dediği İs met (Paşa) İnönü’nün lideri olduğu CHP’ye seçmenler gereken oyu vermedikleri için 1957 yılı genel seçimlerini de yine kazanamayıp ana muhalefet partisi olur. Lemos Köyünde de muhtarlık seçimle rinde Demokrat Parti sempatizanı Hüseyin Ataseven (Gökhüseyin) muhtar seçilir. Ancak seçilen muhtar okur-yazar olmadığı için muhtarlığı idari makamlarca düşürülüp elinden alınır ve ihtiyar heyetinden birinci aza, Mehmet Doğan yeni muhtar atanır. Lemos Köyünün yeni muhtarı en önem li savunucusu Mehmet Doğan dır. Böylece Ankara’dan başlamak üzere il ve ilçeler ile köyler seçilen Demokrat Partili üyelerce yönetilmeye başlar.
Lemos Köyünde 1952 yılında siyasi bir değişimi başlatan muhtarem şahsiyetlerin aileleri, 1-Ka sım/ 1928 tarihinde gerçekleştirilen harf devrimi sonucu başlatılan eğitim sürecinde çocuklarını Köy Enstitülerine gönderen medeni cesareti yüksek mümtaz kişilerdir.
Tarihİ süreçten bir yaprağı daha çevirerek yazıma konu olan muhterem tüm şahsiyetleri rah metle ve minnetle anıyorum. Rahmanı Rahim cümlesini razı olduğu kullarından eylesin.
25-Kasım/ 2020
Süleyman YILDIZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.