Barbar mı denileceğim yoksa.
Bedeni yetersizlikler aslında en büyük sorunumuz, bu yetersizlikleri de robot teknolojisini kullanarak gidereceğiz gibi gözüküyor. Madem çağ bu noktaya gidiyor neden akıntıya karşı kürek çekiyoruz.
Çağlardır yaşanan sorunları bu çağda hala algılayıp gideremediysek suç hangi kafatasının içindeki sıvısal beynin, nöronların, proton, nötron ve elektronların, hücre içindeki bir çok organizmayı biyoloji derslerinden öğrendik mesela. Aklıma ilk gelen mitokondri; hücrenin enerji santrali miydi yanlış hatırlamıyorsam.
Bilimin sınırını Tanrı veya Allah belirleyebilir mi? Gerçek bir soru bu? Çağın sorusu aslında. Aynı zamanda bilim ve teknik insanın Tanrısı olabilir mi? Ya hu bilimi ve tekniği ben meydana çıkarıyorsam bu helva yapıp yemeye benzer, öyle anlatılıyor ya, arap kültüründe islam özelinde, islamdan önce insanlar helvaya tapar, açıktıklarında onları yerlermiş mesela. Bu noktadan bakarsak da olaya, benim meydana getirdiğim bir şey, benim Tanrım olamaz...
Tanrı amaç mı, araç mı diye bir soru çok mu saçma gelir? İhtimal benim ömrüm boyunca veya bir kaç kuşak veya yüzyılda daha Tanrı gizemini koruyacak, öyle gözüküyor.
Ateist iken bir dine yönelen insan ateistlerin düşünce yapısını bilir. Dindarken dinsizliğe geçen bir insan da dindarların düşünce yapısını bilir, dinsizken ateistliğe geçen bir insan dinsizlerin düşüncesini bilir, çünkü; tecrübe etmiştir, o ortamı yaşamıştır. Yani daldan düşmüştür, onun halinden sadece daldan düşen anlar değil mi?
Önemli olan insanların düşünceleri, inançları değil aslında. İnsani ilişkileri bunlar belirlememeli tarihte olduğu gibi. En çok verilen örnek, afrikalılara İncil verilip ellerinden topraklarının alınması, Kızılderililerin kalem, defter ve kitap kullanmaması sonucu, bunlara sahip avrupai ulus veya milletlere karşı asimile olmaları...
Günümüzde dünyanın en az yüzde 80inin şehirleri ve yönetim biçimleri birbirinin aynı. Çok nadir millet ve devletler var diğerlerine benzemeyen.
Tv, cep telefonu, bilgisayar, araba, uçak, tren, traktör, kamyon, elektirikli aletler vb kullanmayan kaç tane ulus, millet veya devlet sayabiliriz ki?
Bunun yanında kadınların bilinen tarih içinde hep ikincil insan olmasını nasıl açıklayabiliriz bu çağda. Açıklayamazsın, çünkü sen kadına okuma yazma öğretiyorsan o kadın düşünür, sorgular ve sonucunda da ataerkil dinleri, kültürleri reddeder. Dünya tarihi ve kültürü anaerkil olarak yaşansaydı da aynısını erkekler yapardı mecburen okudukça, yazdıkça, düşünüp, sorguladıkça..
Diğer bir sorunumuz da, sayısal sistemlerin faydasını insanlık adına mı kullanacağız, yani her gözde bir huzur görebilmemizi sağlayacak mı sayısal sistemler yoksa eski tarihlerdeki gibi güçlü güçsüz, yöneticiler yönetilenler, efendiler-kullar, köleler olarak mı kullanacağız?? Sizce hangisi mantıklı veya insani.
Bilebildiğimiz tarih içinde insanlık nüfusu hiç bu kadar çoğalmamıştı, dünya tarihindeki büyük imparatorlukların nüfuslarını şimdi belli başlı şehirler kendisi karşılıyor mesela.
Toprağın işlenilmesi serüveninde makineleşme doğanın hangi dengesini bozdu, ekseri silahlanma ve dünya savaşları öncesi zirveye çıkan teknolojik, biyolojik, kimyasal ve ateş gücü bilgisini günümüzde 10larca hatta 100lerce kat aştık. Geçenlerde izlediğim bir belgeselde bir ülkenin tarım bakanlığı bu konuyu çok güzel işlemişti, Otun büyümesinden tutun da, toprağın içindeki elementlerin körleşmesi veya devinimini kaybetmesi sonucu verim düşüyor, toprak çölleşiyor ve üretim devlet destekli kimyasal ilaçlamalara veya parasal getiriye kaydığı için de bir sonraki neslin toprak ile olan bağı çok kötü bir şekilde kopuyordu mesela.
Tarımsal ve hayvansal üretim değişiyorsa insanın da aynı kalması düşünülemez değil mi? Çünkü bir şekilde girdi ve çıktı ile alakalı her şey. İnsan bedenine girenler ile insan bedeninin bunu işlemesi, enerjiye dönüştürmesi, bu enerjiyle düşünmesi vb her şeyin değişmesi kaçınılmaz olmuyor mu?
Konuyu bir de şu şekilde düşünelim.
Geçenlerde bir ülke diğer bir ülkenin atom enerjisi yetkilisini veya profesörünü insan eli değmeden uydudan yönetilen bir silah ile öldürdü diye haberler okudum. ilgili ülke yetkilileri açıklamalar yaptı, insanın yaptığı tek şey o silahı veya makineyi, aracı o kişinin geçeceği veya bulunacağı yere koymaktı, gerisini uydu ve bilgisayar tuşlarını mı halletti?
Tarihsel düşmanlıklar, alışkanlıklar, gelenekselçilik ve ideolojilerin bu çağda devam ettirilmesinin sonucunu biraz düşünebilir miyiz? İnsanlığı nasıl bir felakete sürükler mesela? Uydunun insan öldürülmesi için kullanılması hangi kuşakların düşüncesi, hangi tarihsel arka plana sahip ve neden??
Daha fiberoptik iletişimi aşamadık dünya genelinde öyle ayan beyan, okyanus altlarına döşenen kabloların haddi hesabı yok, kore, japonya limanlarından çin denizinei hindistan, arap yarımadası, kızıldeniz, mısır, İstanbul yani ta akandaya, arjantine kadar birbirine bağlanan makinelerden bilgisayarlan veri iletişimi... Lakin büyük bir deprem veya su altı heyelanı dünyayı verisel anlamda işlemez hale getirebiliyor. onun için görünmeyen dalga ve iletişimi dünyada geliştirmek kaçınılmaz, insanlık yüzyıllardır doğa ile mücadele ediyor ve daha yenmenin yolunu bulamadı doğal dengeyi bozmadan. Bunu da sadece görünmeyen iletişim, alış veriş ve taşımayla yapabilir gibi bir sonuç çıkıyor karşımıza...
Gün geçtikçe daha çok umutsuzluğa kapılıyorum. Çünkü biz teknolojide bir yere gelemiyoruz bir türlü. Elektronik ve yapay zekayı ihtimal ıskaladık. Yerli ve milli diye gazete ve kartelleşmiş basın yayın yoluyla uyutuluyoruz. Niye böyle oldu? Birinci ve ikinci dünya savaşında yenilen veya yenen her ülke, devlet, millet büyük hasarlar aldı, ancak bazıları çok hızlı toparlandı, bazıları toparlanamadı bizim gibi..
Ülkelerin siyasetçileri halkını iç ve dış düşman üzerinden çok güzel gütmüyor mu sizce de, Fransa katolik bildiğim kadarıyla, veriyor İslama, müslümanlara ayarı çünkü ülke yönetiminin iktidarda kalması için en çok oyu olan katoliklerin oyuna talip, onların önüne düşman çıkarmaları ve o düşmanla mücadele ettiğini göstermeli değil mi, aynısı biz de yapıyoruz. İnsanın insanları kullanması kadar iğrenç bir ahlaksızlık var mı acaba? ve bu da en çok dinler üzerinden yapılıyor dünyanı her bölgesinde.
Çinin Uygurlara yaptığı zulüm, Abd’nin Kuveytten başlayarak Irak ve Suriye de yaptığı zulüm, Rusların Kırımda yaptıkları, Afrikalı yöneticilerin halklarına ve birbirlerine yaptıkları, vb vb...
Bu dünya veya insanlık daha ne kadar 100 veya 300 yıl öncesinin düşünce politikliğine ve davranışlarına dayanabilir ki??
Bir covid tüm dünyayı etkiledi her konuda, alınan tedbirlerin her bakımdan sonucunu daha yaşamadık, gelenin ne olduğunu görmeye çalışıyor muyuz? İnsan mı üretti, biyolojik silah mıydı, yarasadan, ottan -böçekten mi peydah oldu daha belli değil bizler için, kim biliyor gerçeği..
Aşağı yukarı bunlar gibi düşünceleri, gerçeklikleri bir araya getirince eski kuşakların girdiği siydik yarışı ideoloji ve inanç savaşları artık yanlışım yoksa son nesillere o kadar saçma gelmeye başladı ki..
Hele şu çalışma ve para kazanma işleri, bu devirde sayısal sistemler kullanılarak pekala bu güdülmeyi bitirebiliriz ve her insan istediği ve merak duyduğu iş ve işlerde çalışır, gelişir ve insanlığa hizmet edebilir aslında. Bunun içinde insanın, insana efendiliği kırılmak zorunda zihinlerde.
Bir söz var, hoşuma gidiyor; eğer son iki yıl içinde herhangi bir fikrinizde değişiklik olmadıysa siz okumuyor, araştırmıyorsunuz demektir diye...
Kıyameti, depremi, seli, aşırı sıcaklıkları, aşırı soğukları, göktaşını, aniden gökten düşecek bir atom bombasını bekler gibi değil mi son kuşakların zihinleri.
Çözüm de basit aslında, ya hu sana mı dert, yaşamana baksana... Nasıl ki bir kaç önceki kuşakların zihinleri bana uymuyorsa ve saçma geliyorsa, bir kaç sonraki kuşak için bizler de barbar olarak anılacağız belki de...
Saygılarımla,
En sevdiğinize emanet olunuz.
YORUMLAR
Bizim burda musdafa emmi var, adına bakma orijinal saf Alman. Hanımı buralı olduğu için bazen enişte de deriz ama ben musdafa emmiyi tercih ediyorum, daha samimi... birde biblo gibi bir köpeği var günde iki sefer onu gezdirir. Dün değil evvelki gün Musdafa emmiye yazdıklarının bir tür özetini sordum.
Yüzüme baktı tuhaf tuhaf ve ekledi.
"Dün güzeldi, bu günde güzel yarın mı güzel olacağına biz karar veremeyeceğimize göre yaşadığını değerlendir" dedi.
"Ha...anladım. Ablam nasıl?" Hanımı kötü hastalığa yakalanmıştı tedavi oluyordu. Yüzü düştü, hafifçe gözleri doldu.
"Sorma gardaş, dedi. Tadı yok, galiba bu sefer temelli yalnız kalacağım."
Köpeğine Almanca bir şeyler söyledi yürüdü gittiler birlikte, dertleşir gibi, acı çeker gibi. İnsan duygular arasına sıkışmış bir varlık, der gibi...
Vay Musdafa emmim vay!...
Ne anladım burdan...insan nesneli değiştirme gücü yoksa öznelde mutlu olmaya bakmalı. Yine de ille nesneli düzelteceğim, derse kendi zamanını israf eder, yaşamı ıskalar, kaçırır.
Kısaca zehir eder yaşamı kendisine ve çevresine...
Erlik Aldacı tarafından 21.12.2020 21:00:33 zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
Mustafa emmiye selamı iletin lütfen, güneş insani için doğmuyor deyin...
katkılarınız ve bitmeyen bitmemesini dileğim üslubunuzun güzelliği için thank youu..
Erlik Aldacı
He abi bilirim, dedi.
Memleket nere?
Kamboçya.
Valla şu satranç sitesinden beter ne ararsan var burda. Ne işgali...memleket elden gitmiş. Ha Musdafa emminin de sana selamı var. Gençliğini yaşasın kafayı her şeye takıp yaşamı heder etmesin, diyor.
Üstad, yine en basitten alıp en çapraşık yolu takip ederek derinlemesine bir muhakeme yapmışsınız ki..hayranlık duymamak elde değil.Evet..İki günü bir olanın zararda olduğunu düşünürsek gazete okumak tarihe karışmalı zaten..Uzay ve bilim çağından bahsedip yüzlerce yıl geriden seyretmek elbette çok korkunç..İnsanlık doğayı altüst etti tek alışkanlıkları olan dört ayaklı karakaçan ve çöllerde develerle yayan yapıldak yürümeyi bırakamadılar.Son dönemdeki yaşanacak kıtlıkla bunları da kesip yerler böylece Rahmetli Sunal'ın Kaymakam arkadaşının da hakim olduğu bir dönemi yaşamadıkça gelişemeyeceğiz tam manasıyla sanırım.Şimdilik her söze kanarak bilgili görünmeye çalışıyoruz ne yazık ki gerçeklerden bi haber olarak...Barbar demeyecekleri kesin size verdiğiniz bilgiler ve insanlığı akıl yürütmeye davet ettiğiniz için..Ama ne diyeceklerini de takip edip görmek lazım tabii ki..Bence geleceğin Eflatun'usunuz.Saygıyla..
Yinsani
zaten kavimler göçünün bir nedeni de kıtlık değil miydi??
ancak biz neyi tartışıyoruz, camilerimizden kaldırmayız bak ölünü... içinde bulunduğumuz durum bu, hangi insanlarla aynı çağda yaşıyoruz ya Rabb diyesim geldi... İnsanlar çıkış bulamadığında bir üst merci olarak tanrı allah ve rablara müracaat ediyordu lakin bu çağda dünyanın hem doğal hem de insani döngüsü çözülmedi mi sizce de...???
çin dünyaya bir şekilde yayılıyor.. tarihe baktığımızda çinin ve hindistanın bölgelerinin dışına çıktığı pek vakii değil...
bir de abd deki yellowstone yanardağı var, kaynıyor, filmleri de yapıldı..
ben ne diyorum, gandalf felaket tellacısı mıyım sizce de:))
eksik olmayın üstadım, katkılarınız çok değerli oluyor..
evet bize kemal sunal ve arkadaşı bir deli lazım.. kesinlikle katılıyorum:))
saygılarımla..
Daldan düşen daldan düşeni anlar ama nesildaşım çoğu kişi kendi dalını unutur oldu...aslinda bakarsan herkes iyi ama nedense ortalık kötülükten geçilmiyor...sebebi kendi yaptıklarımız için hep bir kılıf bulma çabası olabilir..
Ama sonra düşündüm de kötülük olmasa iyilik nasıl olacaktı...amacini kaybeden varlıklar yok olmaya meyili olmaz mı ya da başka bir amaç bulmak zorunda kalmaz mı...
Nesildaşım yazılarını seviyorum inan öyle karmaşık değiller ve her zaman bir şekilde mantıksal sorgulama peşinde oluyorlar.. tabii ki bazen kalem zihnimizin karmaşasına ve öfkesine yeniliyor ama eee insan bu değil midir..
Sağlıcakla her daim..
Yinsani
ceset imha fabrikası da olabilir, geri dönüşüm daha iyi olabilir aslında, israf etmemeli insan bedenini ...
sorun kötülük ve iyilik yapmayanların cahillerin veya barbarların eline düşmesi gibi...
eksik olma nesildaşım.