- 780 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Soğukluk(Öykü)
SOĞUKLUK
İzinliydi adam o gün..
Ayın onbeşiydi ve maaş günüydü.
Evde herkes uyurken o yavaşça üstünü giyerek çıktı. Apartman kapısından çıktığında yağmurun çiselediğini gördü. Bir an durdu. Geri dönüp şemsiye alsam mı almasam mı? diye düşündü. Çok da şiddetli bir çiseleme yoktu. Şemsiye almaya gerek yoktu. Zaten maaşını alacağı bankamatik çok uzakta da değildi. Yürümeye başladı yağışlı havada kimse dışarı çıkmamıştı. Caddelerde çok seyrek insanlar vardı. Bazı Esnaflar dükkanının önünde sigara içiyordu. Belli ki sıkıntılı zamanlarında sigaraya sarılıyorlar, stresi öyle atıyorlardı. İnsanların işi yoksa zaten çoğu öğlene kadar yatardı. Parkın yanında geçerken kamelyalara baktı. Erken kalkmaya alışmış yaşlılar sağa sola bakıyor, hüzünle zamanlarını geçirmeye çalışıyorlardı. Çok yaşlı yalnız kamelyalara oturmuşken, çok az da olsa ikili üçlü oturanlarda vardı. Çoğu yalnızlığı seçmişken bazıları da dostlarla sohbeti seçmişlerdi. Onlara bakarken “ Yaşlılıkta yalnızlık kader mi tercih mi acaba?” diye kendine sorduktan sonra “Yaşlanmak yalnızlık demek galiba “ diye geçirdi içinden. Etrafı seyrede seyrede bankamatiğin olduğu yere gelince bankamatiğin para vermediğini gördü. Çarşıya kadar çıkacaktı.
Otobüs bekledi durakta. İnsanlar genelde arabalıydılar. Yaya olan az insan vardı. Belli ki insanlar arabaları ile gezmeyi seviyorlardı. Toplum o yüzden şişmanlıyordu galiba.
Otobüs geldi. Bindi. İki kişilik koltuklara hep tek kişi oturmuşlardı. Bayanlardı çoğu. Bir erkek yolcunun yanına oturdu. Adam şişmandı ve yanına oturunca sıkıştı. İzlemeye başladı otobüsteki adamları. İnsanları..
Kimi telefonla konuşuyordu. Kimi camdan bakıyordu. Dikkat etti. “Oku” emrinin ilk ve şiddetli emir olduğu bu toplumda hiç kitap okuyan yoktu. Bu duruma hayret etmedi.
Çarşıya gelince en yakın bankamatikte biraz sıra bekledikten sonra gazete bayiine uğrayarak okuduğu gazeteleri aldı. Dikkat etti beş dakika büfe önünde bekledi. Herkes sigara alıyordu ve kendi gazete aldığı için hayretle bakanlar oluyordu. O da daha çok hayretle onlara baktı. Kendinden olmayana kendi gibi zevkleri olmayana hayretle bakmak artık olağandı. Olağan olmayan şey kendinden olmayana saygı göstermekti. İnsanlar güçlü yönlerini ön plana çıkararak karşısındaki insanın zayıf yönleri ile alay etmeyi seviyorlardı. Zayıf gördüğü insanlar özgüvenli ve güçlü çıkar da kendilerine cevap verirse hoşlanmıyor muhataplarını “ terbiyesizlikle” suçluyorlardı. Bunu hatırlayınca gülümsedi adam.
Gazetelerini koltuğunun altına koyarak yürümeye başladı. Yağmur dinmiş ama hava soğumaya başlamıştı. Bir an adam çevresine baktı. Kalabalıklaşmaya başlamıştı cadde. Halbuki virüs vardı ve insanların evinde oturması lazımdı. Hava neye soğudu diye düşünürken bir an içinin ve havanın ısındığını hissetti. Çevresine bakınca caddenin bu bölümünün tenha olduğunu gördü. Anladı ki bu soğukluk havadan değil caddede gezen suratı asık insanların soğukluğundan meydana geliyordu. Bu belki fiziki bir soğukluk değil ama sıcak insanın hissettiği psikolojik soğukluktu.
Sonra yakınlarda dükkanı olan bir öğretim üyesi arkadaşına uğradı. Dükkanda bulamadı. Son günlerin gündemini değerlendirecekti. O’nu bulamayınca yakınlardaki, markete uğradı. İnsanları gözlemledi. Çoğu hep yiyecek bir şeyler alıyordu. Kitap reyonu aradı ama ne yazık ki küçük bir çocuk kitapları reyonu dışında bir reyon bulamadı. Kalabalığa uyarak içimi ısıtsın diye birkaç çikolata aldı. Dışarı çıkınca temiz havayı soludu. Caddeye baktı . Araçlar caddede nehir misali akıyordu. ”İnsanlarımız arabaya ne de çok düşkün” diye düşündü. Kendisinin arabası yoktu, arabalara düşkünlüğü de yoktu. Toplum taşıma kullanmak ve insanları gözlemlemek hoşuna gidiyordu. “ Belki de emekli olunca yazarlık yaparım” diyordu kendi kendine. Yazmayı çok kolay sanıyordu çoğu insan gibi…
Tam caddede gezerken telefonun sesi ile kendine geldi. Hanımı çayı demlediğini ve menemeninin hazır olduğun bildiriyordu.
Gülümsedi. Menemen severdi. Kendisi de evde kimse yokken sadece domates ve yumurtadan ibaret menemen yapardı. Hanımı ise biber, soğan da eklerdi. Menemeni oğlu soğansız severdi. Kendisi de “fark etmez” der yerdi. Gazetelerdeki “menemen soğanlı mı olur, soğansız mı olur?” tartışmalarını zevkle okurdu. Sabah okuduğu haber aklına geldi. Ünlü şef “ Menemen soğanlı mı olur soğansız mı? Sorusuna “sabah soğansız, öğleden sonra soğanlı olur” demişti. Saatına baktı, sabah 10 idi daha içinde “ demek ki soğansız menemen olur hanım menemeni soğansız yapmıştır inşallah” dedi.
Okumayı ve bunun sonucu olarak da güzel düşünmeyi seven adam caddede mutlu olarak yürümeye başladı. İnsanların suratı asık soğuk anlamsız bakışlarla yürümesine bir anlam veremiyordu. Okumasının sonucu olarak az şeylerle mutlu olmayı öğrenmişti.
Çocukluğunu hatırladı. Hastalıklarla geçen çocukluğunu…
Hastalık dönemi geçince “oku” emrine sarılmış ve başarısızlıkları başarıya dönüşmüştü. O’nun baba mesleği çiftçiliği sevmediğini ama kitap okumayı sevdiğini gören Din dersi öğretmeni bir gün okul bahçesinde “ Oku” ile başlayan Kur’an meali veriş, “Oku” emrini ona güzel anlatmıştı uzun uzun. Sonra başka güzel kitaplar vermişti. Bu emri sıkıca uygulayan adam bir anda okuyarak okuldaki başarısını da sosyal hayatta başarısını da artırmış o durgun adam gitmiş yerine konuşkan, hakkını savunan, özgüvenli, derslerde sorulan sorulara özgüvenle cevap veren, derslerini hem dinleyerek hem de okuyarak geçen adam olmuştu. Bunları düşününce “aferin bana iyi ki okumuşum” dedi. “Okumasam bugünlere gelir miydi? Bak kimseye muhtaç değilim, aferin bana “diye geçirdi içinden.
Kitap okumayı sevmeyen ama sigarayı seven arkadaşına rastladı durakta. Eskiden bu arkadaşının kitap okuması ile alay etmesine kızardı, öfkelenirdi ama şimdi alışmıştı. Hemen cevap verdiği için arkadaşı da ona fazla dalaşmazdı. Gazete ile arkadaşın otobüs beklerken görünce” Gene boş boş okuyorsun “ deyince hemen cevabı yapıştırdı. “ Sen de boş boş sigara içiyorsun, tabii ilerde pişman olacaksın” dedi. Sözü uzatmadan gelen ilk otobüse bindi. Arkadaşı arkasından bakakalmıştı.
Otobüse binince bir boş koltuk bularak oturdu. Gazetesini açtı okumaya başladı
“Kitap okuyanın ömrü uzun ve mutlu sigara içenlerin yaşlılığı ise dertli geçiyor” başlıklı araştırmayı okudu. Gülümsedi.
Gözlerini yumdu. Kendisin evinin mutfağında hissetti Eşinin mis gibi soğansız menemeninin kokusunu otobüste hissetti sanki Uzaktan bile kokusu hissediliyordu yaşamasını ve hissetmesini bilene…
İçinden “ Bu mutluluk hiç bitmesin Allah’ım, bana “Oku” ma aşkı verdiğin için şükürler olsun” dedi .
YORUMLAR
Çok güzel, içten ve gerçekleri dile getirmişsiniz kaleminize sağlık