Halamın Radyosu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir antika mağazasının önünden geçiyorum. Vitrinde seksenli yıllardan kalma radyolu bir kasetçalar... İçeriye giriyorum..
-Merhabalar..Çalışıyor mu bu radyo?
-Pilini takarsan çalışır abla...
Radyoyu incelemeye koyuluyorum. Paslı anteni yerinde durmayan, düğmeleri epeyce yıpranmış, pillerin koruyucu kapağı düşmüş, kasetçalar kısmının altında da bir tuş gevşemiş...
-Bozuk mu bu tuş ağabey?
-Yok be ablacığım bir kibrit çöpü tak araya.
-Deneme imkanımız var mı acaba, boşa para vermeyelim, hem ne kadar bunun fiyatı?
-İki yüz tl ver, yeter.
-Ağabey, doksan tl vereyim ben buna, kaset alacağım pil alacağım daha.
Beş dakika sonra, radyoyu çalıştırdık, sıkı bir pazarlık yapmanın sevinciyle ayrıldım ordan...
O gün dışarıda ki işlerimi jet hızıyla halledip bir an önce eve gitmek, anılarımla başbaşa kalmak istiyordum.
Aksilik bu ya ne zaman yalnız kalmak istesem, birden kalabalıklaşır çevrem. Aylarca aramayan insanların arayacağı tutar, gelmeyenlerin geleceği...
Büyük heveslerle aldığım radyoma iki gün dokunma fırsatı bile bulamadım, misafirlerimiz gittikten sonra ilk işim radyoyu paketinden çıkartıp temizlemek oldu... Halamdan görürdüm çocukluğumda, bir pamuğa kolanya döker ince ince silerdi her yerini.
Eskiden köy yerinde yaşıyorduk, orada her şey çok kıymetliydi. Eniştem, radyo ve televizyonun şeytan icadı olduğunu düşündüğü için; halamın bütün ısrarlarına rağmen eve sokmayınca, halam da ondan gizli para biriktirip bir radyo satın almıştı. Halam severdi müziği, en çokta türkü dinlemeyi. Kuzenim Selcan’la bana sıkı sıkı tembih etmişti
-Çocuklar, Ali gelirse hemen haber verin bana, ortalıktan kaldıralım radyoyu görmesin..
Küçük bir bahçemiz vardı, kapının hemen sağ tarafındaki duvara çaktığı kocaman çiviye asardı radyosunu.
Bahçeye piknik tüpünü çıkarır, üzerine genişçe bir kazan koyar, kaynayan suyu çamaşır leğenine döker, büyük bir keyifle türkü dinleye dinleye yıkardı beş çocuk, eniştem ve kendisinin çamaşırlarını. ..Hiç zor gelmezdi ona ev işleriyle uğraşmak,
radyo onun bütün dünyası, müzik ise ruhunun gıdası olmuştu.
Köye çerçiler gelirdi o zamanlar, bütün alışverişi ordan yapardı halam. En çokta pil alırdı radyosuna, mutlaka yedeklerdi pilleri. Pil olmazsa radyo çalışmazdı, radyonun çalışmaması halamı hüzne boğardı.
Halamın dışarda olduğu zamanlar biz de kuzenimle radyoya el atar, incelerdik. Bir gün yine radyoyu kurcalarken ses kayıt yapıldığını farkettik.
Cihazın içindeki kasette kayıtlı olan müziği silip, kendi sesimizi kaydetmeyi planlıyorduk. Ben radyo sunucusu, Selcan da solist olacaktı.
Bizim işimiz halamdan daha zordu, çünkü hem halama hem de enişteme yakalanma riskimiz vardı. Ancak gizli saklı işler yapmak öyle tatlı öyle heyecanlıydı ki;
hemen başlamıştık sesimizi kaydetmeye.
Teybi iyice temizledikten sonra, kasedi takıp dinlemeye başladım.
...
-İyi akşamlar sayın seyirciler!
Hahahah (benim kahkaha sesim) Ayy olmadı bu ya silip baştan alalım
-Niye ki? Silme devam edelim hadi beni anons et ( Selcan)
- Ya izlenmiyoruz ki ahahaa
iyi akşamlar sayın dinleyiciler demem gerekiyordu.Tamam devam ediyorum. Şiştt!
Mutluluk radyosu Ebruli fm’ desiniz. Lütfen frekans ayarlarınızla oynamayın. Sırtınızı koltuğunuza yaslayın, kulağınız biz de olsun.
(Suskunluk)
-Ne oldu yine
-Ya belki evlerinde koltukları yoktur, yer halısında oturuyorlardır.
-Bırak nerde otururlarsa otursunlar beni anons et hadi ebru, annem gelecek şimdii.
-Sayın dinleyiciler sizi ünlü assolist Selcan Aydın’la başbaşa bırakıyorum. Keyifli vakitler dilerim.
- Ahahaa ( Selcanın kahkaha sesi) Hangi şarkıyı söyleyeceğim şimdi.
-Ses kayıt oluyor söyle bir tane, ilk aklına geleni
-Annem geliyor Ebruu ne yapcaz şimdi? Radyoyu koyalım yerine çabuk.
-Dur kaseti çıkaralım içinden
Öyle korkmuştuk ki halama yakalanmaktan, apar topar radyoyu duvardaki çivisine asıp kaçmıştık
Halam gelir gelmez çamaşır kazanına suyu doldurup ocağın altını açtı. O gün yine çamaşır yıkayacaktı. Sonra tam radyosunu açıp keyifle dinleyecekti ki daha elini atar atmaz radyo, su dolu kazanın içine düştü.
Halamın tek tesellisiydi o radyo, bizim çocukça zevklerimizin kurbanı olmuştu. Aceleden sadece çivinin ucuna asabilmiştik ve bunu hiçbir zaman itiraf edememiştik.
EbRuAsya//
YORUMLAR
Annem de küçükken radyonun içinde konuşanları
minik insanlar sanır, acaba oraya nasıl girip çıkıyorlar diye merak edermiş :)
Tebrikler, güzeldi
Rû //
çok teşekkürler yorum için
sevgiyle
Herkesin bir pilli radyosu olmuştur hatta olmuş olmalıdır :))
Son model müzik çalarların etrafında bu kadar uzun hikayeler oluşmadı.
Güne gelen yazıyı kutlarım.
Sevgiyle Ru.
Rû //
Merhaba sevgili Canan..
Son model cihazın da garanti belgesiyle ilgili yaşadığım bir anı var. belgeyi nereye sakladıysam bir türlü bulamamıştım.onu ararken aradığım şey hariç kaybolan ne varsa hatta ilkokuldan kalma hatıra defterimi bulmuştum:))
Yazımı okuduğun için çok teşekkür ederim. ..
Güzel geçsin günün...
Sevgiyle hep..
anlatım o kadar içten ki okudukça okuyamamaya resmen anı dokumaya başladım... kasetti, kayıttı doğal olarak yaşadığımız dönemlerdi.. radyodan kasete şarkı kaydı yapar iken araya çıkan reklamlara az küfür etmezdik:( ...hep yaşanmışlıklar vardı elbet... halanıza gelince küçücük radyodaki kocaman dünyası boğulu vermiş kaynar sularda sayenizde:)
Rû //
Kalbi saygılar
Sevgili halanızın radyosundan Ebruli Fm'den dinlediğimiz şu yayın aslında geçmiş günlerimizdi.Zaman zaman kurarız saatlerin zilini geçmişe.Geriye doğru yol alır yeniden yaşarız seksenleri yeniden doksanları.Henüz siyah beyaz televizyonların görücüye yeni çıktığı zamanlar radyonun etrafında üşüştüğümüz arkası yarınlar geldi aklıma.Dinlenen şarkılların türkülerin heyecanı doruğa çıkardığı zamanlar.
Belki herşeye kolayca ulaştığımızdan olsa gerek şimdilerden en ufak bir zevk bir heyecan duyamıyor insan.
Hiç kimse yoktur ki eskilere özlem duymasın.Eskilerden bahsedildiğinde derin bir ah çekmesin.
Harika bir yazıydı Ebru hanım.Güne düşerek eskileri yad eden/ettiren yazınıza tebrikler.
Saygı ile.
Rû //
Kalbi saygılar
Eskiler eskimiyor işte. Tüketmişlik duygusuna kapıldığımız anlarda en güzel köşede yerini alıyor tadına doyamadığımız anılar bir, bir yakıyor ışıklarını. Güzeldi eskimeyen, eskitilemeyen yazınız.
Saygılarımla
Rû //
dediğin gibi eskiler eskimiyor geçmişte hiç geçmiyor...
teşekkür ederim yorumun için...
selamlarımla...
Gönülden kutluyorum. Çok güzeldi. Bu da benim yazım... :)
ESKİ GÜNLERİM VE RADYOMUZ.....................deneme
Bir radyomuz vardı evimizin başköşesinde. Sanki tahtında oturan bir kraliçe... Ne söylerse ağzına bakardık, dinlerdik. Yeri gelir güler, yeri gelir ağlardık onunla...
Rahmetli ağabeyimde alafranga müzik dinleme merakı vardı. Açardı sonuna kadar. Babam rahmetli, alaturka müptelâsı... İki kuşak arasındaki savaşta, olan o güzel radyomuza olurdu. Biri kapatırken ağzını, öbürü kulağını bükerdi. Zavallı tıkanırdı üzüntüden. Sesi kısılırdı, parazit yapardı. O zaman da tokatlar patlardı soldan sağdan...
Odanın köşesinde mıhlanmış bir raf üzerinden seyrederdi bizleri gülerek... Dantel örtüsü başında, evin büyük hanımı gibiydi. Susmasını da bilirdi, şarkı söylemesini de... Bilgi dağarcığı öyle zengindi ki, şaşardık. Hülyalara dalardık şarkılarıyla... Ya da toplardı aileyi radyo tiyatrosuyla. Çıt yok! Koca aile; altı kız, iki delikanlı. Kızlar seslenirdi piyes başlarken birbirlerine. Bense elimde kalem, yeni çıkan şarkıların sözlerini, acele acele kâğıtlara yazmak için çırpınırdım.''İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm''. Bazen de can kulağıyla dinlediğimiz ''Çocuk Saati.'' Ne güzel günlerdi onlar...
Radyo tiyatrosuna dalan annem; kız kardeşimin kurusun diye kuzineye koyduğu ayakkabılarını kavurmuştu. Patlamış mısır gibi kıvrılmışlardı, hiç unutmam.
Bahçemizde bir tulumbamız vardı. Çektikçe gürül gürül sular akardı ağzından. Uzun saçlı, kocaman ağızlı bir kadına benzetirdim. Tulumbanın havuzunu buz gibi suyuyla doldurur, karpuzlarımızı soğuturduk. Bahçede hemen hemen her çeşit meyve ağacımız vardı. O altın renginde, bal gibi şekerpâre kayısılar, dumanlı mor erikler, kirazlar, dutlar…. Ne kadar güzeldi onları dalından toplamak, dalından yemek… O günler, o bahçeler, o dostlar ne büyük bir nimetmişler meğer…
Bahçemizin ön tarafında asmanın altına bir somya koymuştu annem. Komşularla o sıcak yaz günlerinde karpuz kavun yerken, ya da demli çaylarını yudumlarken, yeni çıkan şarkıları çalardı babam uduyla. Kızlar, kadınlar neşeyle ve ilgiyle dinlerler, istekte bulunurlardı. Annem de babama eşlik eder, o tatlı sesiyle şarkıları usul usul mırıldanırdı. Hâfızamda kalan unutulmaz karelerdendir onlar… Çocuklar parmaklığa dayanır dinlerler, kızlar misafirlere hizmet ederlerdi. Unutulmaz güzellikte komşuluk ilişkileri vardı. Herkes hısım akraba gibiydi adetâ. Eskişehir’in ‘Seylâp Evleri’ de diye anılan ‘Bahçelievler’de idi evimiz. Kedimiz Tekir, her zaman somyanın güneşli bir yerine, babamın yanına kurulur, o gürültüde mışıl mışıl uyurdu. Kapımızı da, bizi her zaman okula kadar götüren sokağımızın köpeği beklerdi. Ona olan sevgimizi bilir, annemin hazırladığı yemeklerini yavruları ile paylaşırdı. Kapıdan hoşlanmadığı biri geçse, hele de pejmürde ise hali, Çomar ve yavruları koro halinde havlarlar, geçirtmezlerdi. Ne zaman koşup okşamaya başlarız, geçen adam da rahat bir nefes alırdı.
Bazen o çardak altındaki somyanın gölgeli olduğu zamanlarda, biz genç kızlar, nakışlarımızı alır otururduk. Yine radyomuz başköşeden bize şarkılar söyler, biz de niyet tutardık, bu şarkı benim olsun, diyerek…
Herkes büyüklerini sever ve sayardı. Kim ne pişirirse, tabaklar komşu evlere gidip gelirdi. Ah o eski komşular… Güler yüzlü, nüktedan, şakacı ve yardımsever insanlar… O uzun kış gecelerinde yaptıkları taklitlerle, anlattıkları hikâyeler ve hatıralarla ağızlarına baktıran güzel insanlar… Sobanın üstünde pişen kestaneleri paylaştıran anneler… Bir köşede uslu uslu oturan, büyükler yanında çekingen, akranları yanında son derece neşe taşan kardeşlerim, arkadaşlarım… Kim bilir nerelerdesiniz?
Sesleriniz, gülücükleriniz, sıcak nefesleriniz nerededirler acaba şimdi? Sizler, ne kadar yeri doldurulmaz insanlarmışsınız meğer…
O güzel radyomuz… Evimizin büyük hanımı… Can dostumuz. Hayatla bağımız. Yurttan sesler…
Babamın hepimizi sus pus oturttuğu ''Yassıada günleri.'' Salim Başol'un sesi halâ kulağımda: ''Müdâfiler hâzır. Açık olarak duruşmaya devam olundu.'' Hepsi, her şey, radyolar gibi ortadan kaybolsa da, hafızalarımıza nakşetmiş, özler dururuz, ara ara... O hayâl olmuş odalarda çınlayan kaybolan sesler… Unutulmaz şarkılar, türküler… Hayâl anlar… Rahmetli ablam Süheylâ’nın yeni yeni öğrendiği kemanı çalarken titreyen sesi: ‘Hâlâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar…’ Ve benden umulmayan bir şarkıyla sesimi dinleyen ağabeyimin şaşkın bakışı: ‘Bir pür cefâ hoş dilberdir, müptelâyım haylidendir…’ Babamın saçlarımı okşayan o güzel, sıcak elleri… Kucağımda annemin bezden yapıp, kaş göz işlediği bebeğim Aynur…
Annemin yanağıma kondurduğu öpücük… İp atladığımız taşlık… Komşu bahçelerde, bizim bahçemizde, bizim için açan renk renk çiçekler…
Eskiden küçücük şeyler mutlu ederdi bizleri... Şimdi kocaman şeylerden bile mutlu olamıyoruz sanki... Ne yazık...
Halenur Kor
Kayıt Tarihi : 28.11.2012 14:51:00
Rû //
Öyle güzel anlatmışsın ki okurken yaşadım...Sanki ben de o evin o bahçenin içindeyim....Özlemimiz hep doğal hayata....En mutlu olduğumuz zamanlardı...Bizim de eskiden tavuklarımız vardı taze yumurta alırdık kümesten...Ama kümesin baş bekçisi olan horozumuz kendini köpek sanıyordu :)) Gizli gizli kümese girmeye çalışsam da her seferinde yakalanırdım, kanatlarını aça aça hızlıca koşturarak daha evin kapısından çıkar çıkmaz kovalardı beni... Bir kaç kez ayağımı didiklemişliği de vardır... :))
Şimdi horozumuzu bile özlüyorum....Ne güzel günlerdi...
Teşekkür ederim yazımı okuyarak değerli kıldığın için....
Selam ve sevgilerimle. ..
Bu geceki yazımda ben de radyodan bahsetmiştim. Tevafuk. Eskinin en değerli aracı, can yoldaşı... Tebrikler... Teşekkürler... :)
Rû //
Merhaba sevgili Onur...
Eskiden az kanallı siyah beyaz sıksık karıncalanan tvlerin yanında, kaliteli yayınlarıyla radyolar bir Kraliçe gibiydi....Şimdilerde sadece arabada dinliyorum...Yine cana yoldaş yine değerli....
Ben teşekkür ederim yazımı okuduğunuz için....
Sevgi ve selamlarımla. ..
Çocukluğuma gittim anılarınızla birlikte dedemin her horoz ötümünde uyanıp ilk işi başucundaki radyodan yurttan sesler dinlerken solistlerin adı Aliye Akkılıç ın ne zaman ismi anons edilse dedeme..
" dede saçımın at kuyruğunu kestirsem radyoya girip bende türkü söyleyebilir miyim?" Olurdu. Tebriklerin le.
BOZOK KIZI tarafından 14.12.2020 22:09:59 zamanında düzenlenmiştir.
Rû //
Ne hoş bir anı....Ben de insanlar bu küçücük cihazın içine nasıl sığıyorlar diye düşünürdüm....Hatta bir keresinde elime tornavidayı alıp radyoyu sökmeye kalkmıştım:))
yazımı okuyup değerli kıldığınız için çok teşekkür ve sevgilerimle....
Rû //
Bazen bir şeyler bir şeyleri çağrıştırıp anımsatıyor...
O toprak ev, yüksekçe pencere kenarından yayılan müzik sesleri... Paylaşımcıymış hala kızı Münevver....Herkesin dinlemesine vesile olmuş...Ne güzel...
yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum...
Sevgilerimle...
Ben bu hikayeyi yine okumuştum başka bir isim altında.
Gözümde canlandırırım genelde okuduklarımı, yeniden yaşamış gibi oldum o anları. O zaman da beğenmiştim :)
Rû //
Bu öykümü eski üyeliğimde (2 yıl kadar önce) paylaştığım doğrudur...
Yazımın altında imzam var Ebru Asya diye... Nickimi değiştirsem de adımı değiştirmiyorum :))
Diğer yazılarımı da daha önce yayımladım...Ancak bu öykü akılda kalıcı olmuş...Sevindirici bir şey bu...Ve bu arada hafızana hayran kaldığımı söylemeliyim....
Yeniden okuyarak beğenmen mutlu kıldı beni....
Teşekkür ve sevgilerimle...
Güzel geçsin gecen....
Rû //
Selam ve sevgilerimle...
tühh! gitti radyooo
yazık olmuş halanızaaa
teşekkürler
bizimle paylaşmanız güzeldi.
Rû //
evet radyo gitti...ama sonra çok şey değişti... halam büyük şehire taşındı yeni radyosu oldu hemi de pilli değil elektrikli :)))
Bu öyküde yazılandan bana kalan en iyi şey ise çocukluk sesim oldu. Meğerse ne cıvıl cıvıl ne masummuşuz...Arada bir dinlerim... Ne garip hissediyor insan dinleyince...çocuk sesine ulaşmak çok güzel bir duygu...
Teşekkür ediyorum yazımı okuduğunuz için....
Güzel geçsin geceniz...
Sevgiyle...
Şimdi itiraf ettiniz işte bu güzel vesile ile ;)
Halanız okur mu bilmiyorum ama illa bir yetiştiren olacaktır ona.
Çocukluğuma gittim bir an.
Teşekkür ederim.
Huzurla sağlıkla kalın lütfen
Rû //
ben teşekkür ederim yazımı okuyup değerli kıldığınız için...
huzurla...
Adnan Bilgiç
Her ne kadar geç kalsam da, bu içten geri dönüşe
Özrümü kabul edin lütfen.
Ayrıca, yüce gönüllü halanızın ellerinden öper, saygılarımı sunarım.
Sizde iyi bakın kendinize lütfen.
Huzurla, sağlıkla, neşeyle kalın