- 591 Okunma
- 1 Yorum
- 5 Beğeni
Düşüncemin akışını bozan cümleler...
Hiçbir şeylik içinde çok şey birikti yine. Sana anlatmak için aklımda sıraladığım, hizaya soktuğum ya da sokmak için fikrimin kementlerini gerdiğim... İnsan bu kadar boş kalınca ya vücudundaki benleri sayıyor ya evdeki mobilyalara kuş çiziyor ya da olur olmaz birçok düşünceyle gece-gündüz ayarlarını bozuyor. Çoklukla da kendini fark ediyor... Sen gibi, ben gibi... Aklımızı yitirmediğimizi ispat için de yaşadığımızı birbirimize anlatıyoruz. Karşımızdan "Aaa... Aynı ben!" dediğini duymak istiyoruz ki, huzur bulalım. Ben de bunun için yazdım bu gün sana...
Pandeminin başından beri çok evreli bir kaos yaşıyorum. İlk sıralar can yeleği gibi gördüğüm görüntülü konuşmalar artık benim için eziyet halini aldı. Çünkü hemen tüm konuşma içerikleri aynı. Eve hapsolmuşlar birbirlerinden kaçmaya başladı. Çünkü o kadar da ortak yanımız yok insan olarak. Beslenirken, uyurken ya da mantığımızı gıdıklayan programları izlerken birlikteyiz bedenen. Düşünceliyiz ama neyi düşündüğümüze odaklı değiliz. İçinde kalabalık toplantılar yapan, hesabı kitabı tutturamayıp saç baş yolarken bedenen külçe gibi oturuyoruz. Çünkü ölme riski var. Hem de günler içinde. Hayaletli düşman kapı deliğinden bakıyor. Çünkü, gezegen insanlarının yarını; sisli. Gelecekle ilgili öngörülerimiz sığ. Aklımızın almadığını davranış olarak bizden bekleyenler var. Elimizdeki para saya saya çoğalmıyor. Evhamlar kol kola girmiş halay çekiyor. Ve biz daha önce bu en başarılı senaristin bile bu kadarını yazamadığı bir hikâyeyi yaşıyoruz.
Kendime zavallı falan demiyorum. Zaten DNA’mda yok. Ama bu dev karmaşanın ortasında epey keyifsizim o kesin.
Virüsten daha yıkıcı bir depresif duruma girmemek için çokça okuyor ve belgesel izliyorum. Ne büyük cahil ve ne dar görüşlü olduğumu keşfediyorum. Paylaşmak istediklerim ve kendime saklamak istediklerim sıra sıra aklımı meşgul ediyor. Kendimi düşünebildiğim için mutlu, öğrendiklerim için mutsuz hissediyorum. Tabii ki bu birçok uykusuz geceme mal oluyor. Giderek sessizleşiyorum.
Ama bu sessizliği bozan bir şey var...
Evime yakın bir arsada inşaat var bir kaç aydır. İlk pandemi vakaları ortaya çıktığında kazmaya başlayacaklarmış, ertelemişler. Tam kaos günleri başlamıştı inşaat başladığında. Şu an dördüncü katın temelleri atılıyor. Hanelerin kapalı perdeleri, çocuksuz sokakları ve kedilerin kavgaları hariç sesi kısık sokaklarına alışmamı engelliyor sesler. Her gün en az bir cümle ediyorum o inşaat ile ilgili. Dünya nüfusu en az yüzde beş azalacak gibi görünüyor. Bu kadar binaya gerek var mı? Burada o kadar insan yok. Göç alacak yine. Altyapı yetersiz kalacak. Gerek var mı? Neden altında otoparkı ve sığınağı olan apartmanlar yapılmıyor hala? Yapsalar kaça satacaklar acaba? Bu adamlar nasıl çalışıyor? Acaba paralarını alıyorlar mı? Bu adamların hiç aileleri yok mu? Merak etmiyorlar mı? Geceleri nasıl uyuyorlar, sağlıklı mı? Neden maskesiz çalışıyorlar? Neden bu kadar hızlı yapıyorlar binayı? Çimento makinesine susturucu takılabilir mi?
...
Bunu gibi birçok cümle. Kendime yeni diktiğim şu aristokrat kadın maskesinin altında sızıyor cümleler. Bu benim için iyi mi, bu inşaattakilerin ruhu için iyi mi bilmiyorum. Kötü mü hiç bilmiyorum. Bir biçimde yaşayan ve büyüyen bir şeyi görmek iyi geliyor aslında. Ancak içimdeki akışa da kayalar fırlatıyor kocaman kocaman. Normalliği yakınlaştırırken pencereme sinirlerimi de bozuyor gürültü.
Sen ne yapıyorsun duvarının ortasında? Senin penceren de bir inşaata bakıyor mu? Sen de beni gibi misin? Merak ediyorum. İçten içe onayını bekliyorum sanırım.
Yine yazarım. Orada kal...
03.12.2020
YORUMLAR
Muhteşem!..Aşağı yukarı benzer durumlar..Sadece ufak tefek farklılıklar..Yeni inşaatlar son sürat devam ediyor ..Ancak çatlak ve köhne binalar yine kontrol dışı..Kentsel dönüşümden hiç haber yok..Korona bizim apartmanın alt ve üst katlarını istila edelinden beri dışarı çıkmaya korkuyoruz..Herkes tedirgin...Maske üstüne maske takıyoruz maske takmayanlara inat..Geçecek diyelim sabırla ..Her şeyin çok iyi olması dileği ile ..Saygıyla..