- 339 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yazar Gönül ile Röportaj
1) Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız? Niçin yazmaya karar verdiniz?
-Yazmaya başlama hikayemden evvel, okumaya başlama hikayemin geldiğini düşünüyorum.
Okuma yazmayı öğrendiğimden itibaren elime ne geçerse okuduğumu hatırlıyorum. Duvarda asılı fizikî haritanın detaylarını, saatli maarif takviminin sayfaları veya bakkalın ekmeği sardığı gazetenin üzerindeki köşe yazılarını. Daha sonraları ne kadar kalın olursa bitirdiğim kitap o denli mutlu olduğumu anladım. Okumak sanki benim dünya üzerindeki yegane görevim olmuştu. İlk gençlik yıllarımda şiirlere ve şairlere merak sardım. O dönemlerde şiir kasetlerinin içinde yarım metreye yakın dökümanlar oluyordu, şiirlerin ve şarkıların altında eserin kime ait olduğu da yazıyordu. Şairlerin yaşam öykülerini araştırmaya başladım. Dinlediğim şiirlerde, okudum kitaplarda bilmediğim kavramlar yakaladığımda Meydan Larousse ansiklopedilerinde bulmaya çalışırdım. Deyim niteliğinde bir soru cümlesi vardır, şair burada ne anlatmak istemiş? diye. Beni şairin ne anlatmak istediği ziyadesiyle ilgilendirirdi mesela. Nerede, nasıl bir dönemde ve kime ithafen yazılmış o mısralar? Öğrendikçe büyülenirdim. Farkettim ki yazar demek başlı başına bir dünya demek. Tıpkı Uranüs gibi, jüpiter gibi her yazar kendi yörüngesinde bir evren.
Edebiyat derslerinde verilen kompozisyon ödevleri bana görevden çok ödül gibi geliyordu ve çoğunlukla yüz puan alırdım. Katıldığım yazı yarışmalarında birinci oluyordum.
Dedim ki kendi kendime "sen de ardında kalıcı bir eser bırak ki, hiç karşılaşmadığın ve karşılaşmayacağın insanlar, ayak basmadığın şehirlerde, adını duymadığın beldelerde bir gün okurlar belki yazdıklarını... Gerçekleşirse eğer, bundan daha aziz bir kıvanç olur mu?"
Ve ilk eserim olan Nuşat’ın Uykusu romanımı üç senede tamamlayıp, kendilerini bir aile olarak gördüğüm, çok kıymetli yazarları kadrosunda bulunduran Kutlu Yayınevi (göksel sözcüklerin yayımcısı) sayesinde çıkarmak nasip oldu.
2) Yazmak mı daha zor yayınlamak mı daha zor?
-Yazmak, kilime işlenen motifler misali, ilmek ilmek, göz nuru döke döke, zahmet ve emek vererek işleyebilecek bir süreç. Yazar, zihin aleminde yarattığı karakterleri ve onların hayata bakıyor oldukları pencereleri öyle bir dille anlatmalıdır ki kendi gördüğü gibi gösterebilmelidir onları okura.
Ardından hayallerin hayal olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğü basım sürecinde ise, ben de Kutlu Yayınevi’ndeki diğer kalemdaşlarım gibi çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
3) Yazmak, size neler kazandırdı?
-Yazmak bana Felahumar köyüne gitme olanağı sundu. Orada ilerde beni babası sanacak olan kucağımdaki bebekle Ferruh oldum, yarı yolda bırakılan Ferda oldum, kendinden başkasına değer vermeyen Nuşat’tım, Hürcenup’ta gönlünce yaşayan Taylan’ken aynı zamanda kaybolduğumu duyduğunda kendini sorgulayan Süleyman oldum. Asiye oldum mesela bir ara hani şu tek derdi para olanlardan, ben sonra yatalak kaldım ismim Nalân’dı. Katil oldum bir de evin ayakçısı İvaz’ken. Sevilmeden sevdim ve darmadağın oldum Jülide iken. Su falına da baktım Songur hoca olduğumda... Yazmak bana neler kazandırmadı ki?
4) Yazmanızda etkili olan kişiler var mı? Varsa kimler?
-Yazmanda etkili olan kişilerin 19. Yüzyıl edebiyatı realizm akımında eserler veren yazarlar ve en başta Fyodor Mihayloviç Dostoyevski ile Lev Tolstoy olduğunu düşünüyorum. Romantizmden uzak, gerçek hayata birebir uyan kurgular yapmak, okurun üzerinde ’sanki daha önceden tanıdığı birisiymiş’ hissiyatını uyandırabilecek karakterler oluşturmak için çabalıyorum ve şu an üzerinde çalıştığım 2. romanım "Uzma’yla Kûbra’da" da aynı çizgiyi korumaya gayret ediyorum.
5) Yazmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
"Mutlaka ama mutlaka çok okumak" diye cevap vermek istiyorum bu soruya. Okuma alışkanlığı kazanmadan yazmaya çalışmanın sonunda ortaya çıkan edebi eser, ne yazana ne de okuyana istenen hazzı vermez diye düşünüyorum ben. Bunun dışında bir yazarın hayata karşı özgün bir duruşu olmalıdır ve empati kurabilme yeteneği de olmazsa olmazlardandır yazabilmek için.
6) Kitaplarınızda kendinizle ilgili (yaşantınız ile ilgili) bilgiler oluyor mu?
-İlk romanım Nuşat’ın Uykusu baştan sona hayal ürünü, bitmek üzere olan Uzma’yla Kûbra da aynı şekilde. Kutlu Yayınevi’nin yazarları ile beraber çıkardığı Kutlu Yazarlar Dergisi’nin 4. Sayısında, edebiyat köşesinde bir öyküm yayınlandı. Yayınevimizden kalemdaşımız Mücahid Karaçınar Bey, zarif sesi ile "Cennet Kuşu" isimli öykümü seslendirip youtube daki kanalı Cahit tv de paylaştı. Oradaki yavru güvercinin annesi benim.
7) Kitaplarınızın isimleri. Kitaplar dışında başka nerelerde (Dergi, gazete, site) yazıyorsunuz?
-İlk romanım olan "Nuşat’ın Uykusu" 2020’nin Ağustos ayında basıldı. İkinci romanım Uzma’yla Kûbra’yı ve öykülerimi toplayacağım ve adını ’Gönül’den Gönüle’ koyacağım üçüncü kitabımı arka arkaya çıkarmayı düşünüyorum. Bunların dışında yazılarımı paylaştığım bir alan yok şimdilik.
8) Kendiniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Halen yaşamakta olduğum Denizli’de 1985 yılında dünyaya gelmişim. Roman yazarlığı haricinde, kişisel gelişim uzmanıyım ve profesyonel yaşam koçluğu yapmaktayım.
Danışmanlarıma özsaygı sorunlarında ve arzularına amaçlarına ulaşma konusunda onlara tavsiye vermeden, kendi potansiyellerinin farkına varmalarını sağlayarak, sorun olarak nitelendirdikleri konuların üstesinden gelmelerine yardımcı oluyorum.
Ben hayat felsefemi, Nuşat’ın Uykusu romanımın arka kapağında olan bir paragrafta şöyle dile getirdim:
"Görünmeyen yaralar görünenler gibi değildir. Yüreğindeki yara, ancak kendi yaranı öylece olduğu gibi bırakıp, kendinden daha çok yaralı birine yardım ederken şifa bulacaktır. Kalp ateşinin hârı sadece bu yolla giderilir. Gönlün selamete ancak böyle kavuşur."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.