- 356 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PARA... PARA... PARA...
Altı yaşımdan bu yana calışarak hayatını kazanmış bir Tükiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hasbel kader emekliyim ve iyi kötü bir emekli maaşım var. Fakat onun da üçte birini devlet, devrettiğim işyerimin, devralanlarca ödenmesi gerekirken, ödemedikleri SSK primi ve vergi borçlarından dolayı haciz yoluyla yıllardır halen kesmekte.. Konuyu ihtilaf nedeniyle yargıya taşımış durumdayım. Bakalım sonuç ne olur, çünkü haklı iken haksızlıklara maruz bırakılarak, bedeller ödeyerek geldik bu güne..
Gün geçmiyor ki bankalardan emekli maaşım var diye promosyon teklifi almayayım ya da bir kredi teklifi sunulmasın..Bunlar günümüzde artık akıllı cep telefonları ve elektronik iletişim INTERNET ağı üstünden gerçekleştiriliyor.
"Şurada yaptığınız şu kadar alışverişi su kadar taksite bölün!" " Dilerseniz bankamızca size sağlanan esnek hesap limitinizi şu linki tıklayarak şu kadara yükseltebilirsiniz!" "Şu kadar bilmem ne harcamanız için aylık şu kadar para değerinde bilmem ne puanı kazanabilirsiniz!" türünden habire ileti yağıyor... Olur yaaaa, neden olmasın(!) yakalarsan bir gün bir geçireceksin pir geçireceksin!!!
Yahu kardeşim insanı bir rahat bırakın, yeter artık, bir kulağımızın arkası kaldı diyorduk onu da hallettiniz, şimdi ölüden .öt umar vaziyettesiniz, sapıttınız iyice!
Madem bu kadar bizi çok seviyorsunuz ve paranız çok, birazcık vatan millet için fabrika, işyeri açın, okul yaptırın, yoksul öğrencilere burs dağıtın, hep birlikte faiz ve tefecilikten değil de üretimden, bilim ve teknolojiden sanayi hamlelerinden kazanalım!
Bu milletin bütün parası sanayi mamüllerine akıyor. Yollarda galericiler caddesinde yol boyunca sıralanmış satılık ikinci el yabancı marka otomobiller, ülke genelinde hesaplasak acaba kaç milyar Dolar eder?! Yerli malımız olsa bu para dışa akar mıydı, bankalar yarı hissesini yabancı bankalara satar mıydı?! Yoksa bereketli Anadolu toprağı ve üstünde Anadolunun çalışkan köylüsü, işçisi, üretici insan kaynakları hepimize yeter de artar mıydı?! Fakat kapitalistlerin, işbirlikçi kapitalist burjuvazinin emrinde oynadık, hep onlar çaldı(!) biz oynadık, boz ayılar gibi şartlandırılmış bilinçaltı reflekslerimiz ile!
Gördünüz işte, tıkandı bu vahşi kapitalist sistem, herkes elinde avucunda olanı satıyor, kimisi faiz için bankaya yatırıp repo yapıyor, kimi faiz haram deyip altın hesabına yatırıyor! Üretim durma noktasına gelmiş, dışsatım kanalları tıkanmış. Yoksulluk içinde faiz borcunu ödeyemeyenin elindekini de bankalar kapıyor! Böylece sermaye ihracı yoluyla taşınır taşınmaz tüm değerler, el ve yer değiştiriyor... "Olmak ya da olmamak" sınırına dayanmış bütün mesele!
Dilerim bundan böyle ülke yöneticileri daha akıllı mantıklı bilimsel davranırlar ve bizi yaban ellere el açtırıp, deve kıçı yalatmazlar! Kurtuluşun reçetesi Kuvayi Milliye mücadele günlerinde, yakın tarihimizin eski sayfalarında saklı..
O reçetenin sunduğu ilaçların ve Atatürk ilke ve devrimlerinin miadı hâlâ geçmiş değil ve O’nun yeri dolmadı dolmayacak doldurulamayacak!
Şaban AKTAŞ
23.11.2020 - 14.53
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.