- 599 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ASLAN GİBİ KÜKREYEN KEDİLERSİNİZ!
...
Bahçelerinden topladıkları mahsüllerle evlerine dönmeye çalışan iki kadın var; hayat denen yol üzerinde...
Güneşin esmerlettiği yanık tenleri ve kıyafetlerinden hepimizin aşina olduğu cefakar köy kadınlarımızdan. Elleri öpülesi anadolu insanlarından iki güzel kadın. Anamız, bacımız, kızımız...
Rüzgar esiyor. Yağmur var. Islanıyorlar ve zorlanıyorlar. Yükleri de ıslandıkça ağırlaşıyor; üzerlerindeki giysileri gibi. Sırtlarına kendilerinden bile büyük çuvallar yüklenmişler iki büklüm olmuşlar, çamurlara bata çıka yürüyorlar.
Yüzlerinde garip bir tebessüm var ikisinin de. Mutlular sanki; her şeye rağmen şükretmeyi bilenlerin mutluluğu var simalarında. Ama aynı zamanda korkuyla karışık bir telaş okunuyor gözlerinde. Biraz ıssız bir yerdeler, ondan olsa gerek.
Hani köylerinden uzak bağları bahçeleri olanlar vardır ya! Arabaları, eşek veya at benzeri binek hayvanları da yoktur. Tabana kuvvet gidip gelinir yollarda...
Toprak yoldan geçen bir araba duruyor. Onları arabaya davet ediyor. Yani yardım etmek istiyor. Acıyor kadınlara!..
Kadınların yüzünde güller açıyor. Çok mutlu oluyorlar. ’Ne kadar iyi insanlar var’ diye minnet duygusuyla bakıyorlar adama. Hem yağmurdan korunacaklar hem de evlerine daha erken gidebilecekler. Evde bekleniyorlar. Aş pişecek, inek sağılacak, eş bekler, çocuk bekler iş bekler...
Önce çuvalları alıyor sırtlarından. Bagaja koyuyor yardımsever adam. Sevinerek güle oynaya biniyorlar arabaya. Otuzlu yaşlarda köy güzelleri, elleri toprak kokan köy kadınları bunlar.
Terlemiş alınlarından yağmur damlaları sızıyor. Nasırlı elleriyle tutup siliyorlar, pembe yanaklarını kuruluyorlar; ıslanmış çiçekli yazmalarının uçlarıyla...
-Ben çok geçtim sizin köyün oradan. İyi bilirim yani. Sizin köyden gelin aldık. Hatta muhtar benim gelinin uzaktan akrabası. Çok severim kendisini. Belki siz de tanıyorsu...
Cümlesini bitiremiyor aniden fren yapıyor. Arabanın içi çalkalanıyor adeta...Kadınlar aynı anda küçük çığlıklar atarak öne doğru savruluyorlar.
-Napıyorsun be adam! Az daha çarpacaktım sana!
Arabanın önünde öylece durmuş bakıyor. Ufak tefek, zayıfça bir adam. Keskin bakışlı kır saçlı ve kirli sakallı...
Kirli kasketi alnını kapatmış. Eliyle itiyor geriye, çatık kaşları dikkat çekiyor; oldukça öfkeli bir bakış atıyor iyilik seven adama.
-Sana diyom dayı! Çekil önümden. Acelem var. Eceline mi susadın, ne diye attın kendini önüme? Sana diyom aloo!
Dayı hiç kıpırdamıyor. Aksi aksi bakıyor. Yağmurun altında öylece dikiliyor. Elindeki uzun çubuğu cama vuruyor. Kapı tıklatır gibi...
Tık! Tık!
-İndir çabuk kadınları arabadan. Çuvalları da çıkart bagajdan!
İyi kalpli adam bir hışımla iniyor arabadan. Arkasından kadınlar da iniyor yüzlerinde korku ve şaşkın ifadelerle bakıyorlar kasketli dayıya...
Dayının yanına gidip arkasına geçiyorlar. Saklanır gibi duruyorlar dayının arkasında. Üşümüş gibi hafif titriyorlar. Ürkek ürkek bakıyorlar. Sevimli ve afacan yavru kediler gibiler.
-Çıkart dedim! Duymadın mı? Çıkart çabuk çuvalları bagajdan!..
İyiliksever adam biraz irice. Dayı ufak tefek kalıyor onun yanında. Korkusuzca dayılanıyor kasketli dayı; iyiliksever iri kıyım adama.
-Sen kimsin be adam! Ne diye karışıyorsun benim işime! Diyerek üzerine yürüyor dayının.
Dayı aslan gibi kükrüyor.
-Çek git yoluna be adam! Başımı belaya sokma benim!..Kadınlar benim köyümden. Ben de köyün muhtarıyım. Şu gördüğün ormanın da korucusuyum. Silahımı çıkarttırma bana şimdi!
İyiliksever adam renkten renge giriyor. Bir iki adım geriliyor. Bagajdan çıkarıp yola fırlatıyor fasülye çuvallarını. Arabaya atlayıp kornaya basıyor uzun uzun...
-Çekilin önümden!..
Bağırıyor camdan başını uzatarak. Dayıya, dayılanıyor arabanın içinden. Aslan taklidi yapan kedi gibi kükrüyor.
Kasketli dayı hiç kıpırdamıyor yerinden. Adam direksiyonu hafifçe sağa kırıp hızla uzaklaşıyor..
-Hadi yüklenin çuvallarınızı doğru köye. Hiç korkmayın rahmetten. Islansanız da sellere kapılsanız da, tanımadığınız insanların arabasına da binmeyin bir daha. "Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak" Diye bir atasözü vardır hiç işittiniz mi bilmem. Diyerek, devam ediyor kasketli dayı konuşmasına...
Kadınlardan uzun boylu, mavi çicekli fistanlı olanı çekinerek konuşuyor.
-Biz seni buralarda hiç görmedik emmi! Adın ne senin? Bizim köyden değilsin. Bizi tanıyor musun? Korucu musun? Seni hiç görmedik buralarda.
-Yok gızım tanımam etmem sizi. Emme o namussuz herifleri iyi tanırım. Siz siz olun İyi düşünmeden hiç bir şey yapmayın sakın. Şer gibi görünür de bazen hayır getirir. Sakın her hayırlı görünene de hemen kanmayın. Ne muhtarım ne de korucu. Bir garip yolcuyum. Siz köyünüze varana kadar da arkanızdayım. Hiç korkmayın. Hiç kimseye de anlatmayın bu olanları. Hadi bakalım kolay gele...
İki kadın telaşla yola koyuluyorlar. Yürüyüp giden iki büyük çuval gibi görünüyorlar arkadan.
Yağmur diniyor güneş açıyor. Dinlenmek için durduklarında kasketli dayıyı göremiyorlar. Korkuyla mutluluk arası bir hisse kapılarak birbirlerine bakıyorlar.
Dinlenmekten vazgeçip devam ediyorlar yollarına...
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.