- 887 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
628 – HUZUR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
“Huzur,
Benim ol!” demek isterdim sana. Bir şekilde diyemedim ya rahatlayamadım. Diyebilseydim de: “Oh be!.. Dünya varmış! Olsan da olur, olmasan da artık! İçimde ukdeydi o iki kelime. Kanser edebilirdi beni ağzımdan çıkamasaydı!” diyebilseydim sonrasında!
Sen de öncekiler gibiymişsin. Diğer hain kadınlar gibi… İhanet ettin dostluğa sen de. Güven kalmamış yeryüzünde. Ben her ne kadar bana düşen tarafıyla var olduğu hususunda kararlıysam da… Gerçek, tüm acımasızlığıyla karşımızda! Ayaklarım suya erdi nihayet. Dert oldu içime. Yüreğime oturdu! Kanadım!
“Dayandığın, insandı neticede… Aciz, güçsüz, zayıf… Zaaflarla bezenmişti. Dayanman, güvenmen gereken sadece Allah olmalıydı! Gerçek dost olan, yalnız ve ancak O’dur. O ne güzel Dost’tur!..” dedi, kim bilir kaçıncı kez Kaptan.
“Bana O anlatılmadı, küçüklüğümde. Analığım yaramazlık yaptığımda korkutmak gayesiyle: “Cehennemde yanarsın! Allah kolunu şöyle yapar! Bacağını böyle yapar!” gibi şeyler söylerdi sık sık. Allah hakkında sorular sorardım. Aklının erdiğince cevaplamaya çalışırdı. “Çocuk anlayamaz! Korkar! Delirir! Ona Allah’tan bahsetmek iyi değil. İdrak edemez! O, onun küçücük aklına sığmaz!” derdi babalığım. O da susardı. Varlığımın temeli olan o yıllarda Allah, ancak sakınılması ve korkulması gereken bir varlık olarak gösterildiği için olsa gerek O’na bahsettiğin gibi yakınlık duyamamış olabilirim.”
“O’nun dostluğuyla huzur dolar insanın içine. O huzuru elde edince herkesi kendine çekersin. Huzur duyarlar seninle beraber olmaktan. Çevrende huzursuzluk varsa, iyi bil ki kendi içindeki huzursuzluk aksetmektedir.”
“Çevremde, varlığımla huzura eren, yanımdan ayrılmak istemeyen çok sayıda kişi var. Daha çok da gençler… Onlar pireleri deve eden zihniyetteler. Daha önemli şeyleri göremiyorlar kendi kendilerine. Onlara onları gösterdiğim zaman rahata kavuşuyorlar.”
Kaptan her zaman konuşmasını kıssalarla, hikâyelerle süsler. Onun için zevkle dinlenir. Keşke bir bana değil de kalabalık bir topluluğa anlatsaydı onlar da faydalansalardı! Yine bir hikâye anlattı.
“Hani gemiden korkan bir köleyle ilgili bir hikâye vardır. Onda olan olayın bir benzeridir çoğunun sıkıntısı.
Vakti zamanında bir padişahla bir köle birlikte gemi yolculuğu yapmak zorunda kalmışlar. Köle denizden korkuyor. Hayatında hiç denize binmemiş. Korkudan zangır zangır titriyor. Zapt edemiyorlar. Kendisini oradan oraya atıyor, ağlıyor, bağırıyor!
Haliyle durumdan en çok padişah ve kendilerinden çok o rahatsız olduğu için herkes rahatsız olmuş. Oradakilerin çaresiz kaldıkları yerde yaşlı bir adam, padişahın huzuruna çıkmış,izin verirse onu teskin edebileceğini söylemiş. Padişahın canına minnet!
Yaşlı adamın isteği üzerine köle denize atılmış, bir iki kere batıp çıkınca saçlarından yakalayıp çekmişler geminin yanına. Köle can havliyle tutunup çıkmış gemiye ama eski halinden eser kalmamış.
Yaşlı adama bu işin hikmetini sormuşlar. Şöyle cevaplamış: “Köle denize hiç düşmemişti. Hiç o kadar güç bir durumda kalmamıştı. Geminin değerinden habersizdi. Güvensiz ortamı görünce, geminin kendisi için ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamış oldu. Denize düşmenin, boğulmanın nasıl olduğunu görmemiş olsaydı, gemi korkusundan kurtulamazdı.”
“Yeni yeni anlamaya başladım bir şeyleri. İnsan insana o kadar çok alışıyor ki yüklediği yükten şikâyetçi olsa da kurtulmak istemiyor. Sanki onun verdiği sıkıntıdan kurtulduğumda onunla alakam tamamen kesilecekmiş gibi geliyor. İçimdeki sevgi bitecek gibi… İnsanların veremediği huzuru bazen şarkılar veriyor, saatlerce anlatamadıklarını bir iki dakikada anlatıveriyor. Hani bir şarkı var ya…
“Çaresiz derdimin sebebi belli
Dermanı yaramda arama doktor”
Derdimin dermanı yaramda… Bu yarayı çok sevdim ben aslında. İnce ince sızlamasını… Ancak kıskançlık, akrep zehri! Dayanılır gibi değil!”
“Necmettin! Sana kaç kere dedim. Bir kere daha diyeyim. Aşk gelmeden kıskançlık gelir oturur! Rahat huzur vermez! Vuslat yoluna saparsa tükenmeye mahkûmdur, sonu hüsrandır. Aksi takdirde bitmek bilmez ama getirdiğinden çok götürür. Hasret öldürmez ama süründürür! Mecazi aşkta çok eğlenme! Aşmaya gayret et! Zaman kalmadı!”
“İçinde bulunduğum şartlar güçleştikçe, olumsuzluklar olumsuzluklara açıldıkça, mazideki sevgi ortamına dönüyorum, ister istemez. Unutulmaz hatıraların huzur limanına sığınıyorum. Bir daha tekrarlanmayacağını bildiğim için o sevinç, mutluluk ve huzur dolu günleri kare kare hatırlamak suretiyle, tekrar tekrar yaşamış gibi oluyorum. Senin yanındayken huzur duyuyorum. Sen içinde fırtınalar kopan ruhuma sükûnet veriyorsun. Yanından ayrıldığımda bir süre sonra o huzur kayboluyor.”
“Benim yanımdayken aslında O’nun huzurundasın. Hep O’ndan bahsediyoruz. O zaman beninle olmaktan değil, O’nunla olmaktan haz alıyor ruhun. Farkında değilsin belki ama ruhun O’na hasret! Saf, katkısız huzur yalnız O’nunla beraber olmakta… Kiminle olursan ol, tamamlanmaz huzur. Huzur, ancak O huzurda bulunur!”
“Huzur, gökkuşağı gibi uzaklaşıyor ben peşinden koştukça… Nazlı bir sevgili gibi yaklaştıkça kaçıyor. Hep aynı mesafede raks ediyor alaycı bir ifadeyle. Ümidimi kestim keseceğim… O haldeyim!”
“Ayağında demir çarık, elinde asa, emin adımlarla, yollara düşmüş aklı olanlar. Dere tepe aşmışlar, düşmüşler kalkmışlar, yılmadan devam etmişler huzur ortamına ulaşmak için. Ne kadar azaplı olursa olsun o yoldan başka salt huzur yolu yok! O yoldan başka sapacağın her yol çıkmaz sokaktır ya da uçuruma çıkar.”
“Ağırlaştıkça ağırlaştı zaman… Dökülen ak saçlarımın ağırlığı arttı da artı ruhumda… Eskiden birileri için çalışıyordum. Az ya da çok ne kazanıyorsam, bir amacım vardı. Şimdi hiç kimse için çalışmıyorum. Onun için çalışmaktan da kazanmaktan da zevk almıyorum. Çünkü amacım kalmadı. Ne yapacağım parayı? Karnım doysun, kimseye muhtaç olmayayım yeter. Biraz borcum var sağa sola. Onları kapatınca dazıra dazır çalışmayacağım. Rölantide devam edeceğim.”
“Ne dedim sana? Akıllı kimdir? Nerede daha çok kalacaksan oraya yatırım yap! Ne kadar kazanırsan kazan, nasibin kadarını yersin, kalanını burada bırakır gidersin!”
“Keşke her şey başından beri güzel olsaydı. Huzurlu bir ortamda yaşasaydım. Hayatımın başında o kadar masrafa girmeden kurabilseydim yuvamı! Yuva kurmuş olmanın tadına varabilseydim! O zaman o kadar harap etmez, o kadar paralamazdım kendimi! Evliliğimin ilk yıllarında, fabrikatörün oğluyla yarışmaya kalkmasaydım! Onu seçtiyse, onun olsaydı sevgilim. Ağzımdan çıkardığım lokmayı yeseydi kocası. Nasıl olsa, ablasını alamadıysam kardeşini alarak intikamımı almıştım. Ne lüzumu vardı o kadar gösterişin, debdebenin!”
“Bu kadın için de neler feda ettin! Maddi manevi neler kaybettin! Huzurlu ortam arama! Arasan da bulamazsın! Maddiyatta yok öyle bir ortam! Senin yapman gereken, huzursuz ortamda bile kendine bir yer açmak, orada elindeki imkânlarla bir şeyler yapmak… İşte ancak böyle yapabilirsen başarılı sayılırsın.”
“Anlayamadım. Nasıl?”
“Huzur için huzurlu ortam aramayacaksın! Huzursuzluk içinde dahi huzurlu ortam meydana getirmeye çalışmalısın!”
“Biraz karışık geldi. Tekrarladığın halde anlayamadım.”
“Açıkça anlatayım o zaman… Bu dünya hayatı yaratılış itibarıyla huzurlu değil. Kaçmaca kovalamaca hayat dediğin… Engeller çengeller… Yılanlar çıyanlar… Sen bunca hengâme içinde yakalayabilmelisin huzuru!”
“Yani?”
“Yanisi maneviyat! Başka adres bilmiyorum!”
Kaptan reçeteyi yazdı. Huzur sendin benim için. Senin adındı Huzur. Yoksa ben yanlış mı biliyordum? Huzursuzluk muydu yoksa?
Dilerim Huzur olsun adın! Dilerim huzur içinde sürsün kalan hayatın! Olmayacak duaya “Âmin!” demek olacak ama dilim ilence dönmüyor.
Huzursuz”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 628
YORUMLAR
Huzur. Sadece bu kelimenin anlamını kavraya bilsek eminim doğduğumuz hal üzere ölürdük. İnsan insan olmanın erdemine vakıfsa her yer huzur olur. Huzur bile isteye sevdiğinin veya sevmediğinin gözü önünde olmak ve o na hesap vermek yada ondan hesap sormaktır. Yani hazır olan her daim huzurdadır. Biz hiç bir şeye hazır değiliz dolayısı ile huzurdan kaçıyoruz. Nereye mi? Mutlu olacağımızı düşündüğümüz her yere . Oysa insan mutlu edebildiği nispette huzur bulur. Zira mutlu etmek insanı olgunlaştırırken mutlu olmak duyarsızlaşmamıza sebep olur.
Bir başkasını üzmeden mutlu olamaz kişi. Bu yüzden olsa gerek nerde hüzün varsa orada huzur vardır demiş büyükler. Her kesin mutlu olduğu günümüzde huzursuzluk gardiyan gibi tepemizde. Trafikten sinemaya ,okuldan eve kadar. Tüm dünya çepeçevre huzursuz. Tek istisnası çocuklar.Nedenmi çünkü onlar sevdiklerine hesap sorar ve verirler .Art niyetsiz abartısız saf ve duru bir şekilde
Telefondan.yazmak sıkıntı
yeğinadnan tarafından 25.11.2020 10:27:26 zamanında düzenlenmiştir.
Ne hoş kelimeler maneviyat ve huzur...
Bilge Kaptan aradığı huzuru bulabilmiştir, ne mutlu ona, Necmettin de bir gün aradığını bulacağından eminim.
Yaratılışın gayesini bilen Kaptan, köleyi denize atıktan sonra saçlarından tutun gemiye çıkaran yaşlı adam, Necmettin için bir yol haritası olamaz mı dersiniz?
Sonucu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Saygılarımla Efendim...
Pavlovun deneyleriini hatırlatıyor (az yoktan iyidir); Üniversite öğrencileri yemekhanedeki yemeklerin azlığından şikayet ediyor. Yemekhane yangın bahanesiyle 3 hafta kapatılıp tekrar aynı yemekler çıktığında öğrenciler şikayet etmiyor. Denize düşmeden geminin kıymetini bilmek gibi...