DEV ADAM VE BENEKLİ KAPLUMBAĞA Çok eski zamanların birinde acımasız ve huysuz bir adam yaşarmış. Bu adamın iri ayakları ve elleri varmış. Oldukça uzun boylu, kaba, insan ile dev arasında bir görüntüye sahipmiş. Bu yüzden kendisine Dev Ada
DEV ADAM VE BENEKLİ KAPLUMBAĞA
Çok eski zamanların birinde acımasız ve huysuz bir adam yaşarmış. Bu adamın iri ayakları ve elleri varmış. Oldukça uzun boylu, kaba, insan ile dev arasında bir görüntüye sahipmiş. Bu yüzden kendisine Dev Adam deniliyormuş.
İnsanlar bu dev adamdan çok korkuyorlarmış. Bu yüzden kimse onunla arkadaşlık etmiyor, dev adam yalnızlık çektikçe asabileşiyor, durmadan insanlara bağırıp kötü davranıyormuş. Dev Adam’ın evinin hemen yanında bir de bahçesi varmış. Her sabah kahvaltı yaptıktan sonra bahçeye gidip kabak ekiyormuş. Ama bir sonraki gün bahçeye geldiğinde ektiği kabak fidanlarını yerinde bulamıyormuş. Bu durum dev adamın canını oldukça sıkıyor, onu deli ediyormuş.
Yine bir gün bahçeye fidanları ekip, nöbet tutmaya başlamış. Fidanları her kim alıyorsa onu bulup kendi elleri ile cezalandıracakmış. Öğlen, ikindi, akşam, yatsı olmuş ama ne gelen ne giden varmış, vakit gece yarısını geçip, kimsecikler görünmeyince:
“Bu gün kimse gelmedi, belki de beni fark edip, korkup geri gittiler. Ben de çok yoruldum eve gidip yatıp, bir güzel dinleneyim. Yarın erkenden gelip nöbet tutarım, böylece fidanlarıma kimse zarar veremez.” demiş
Eve varıp hemencecik uyumuş, öylesine yorgunmuş ki horlamaya başlamış, sesi ile ormandaki bütün hayvanlar uyanmış. Dev Adam’ın horlaması gittikçe artmaya devam etmiş ancak ondan korktukları için, kimse onu uyandırmaya cesaret edememiş.
Günün ilk ışıkları ile birlikte, insanlar ve hayvanlarda bir koşuşturma başlamış, bu arada dev adam da uyanmış. Kalkıp kahvaltısını yaptıktan sonra, bahçenin yolunu tutmuş, bahçeye varınca birde ne görsün ektiği fidanların yerinde yeller esiyormuş. Dev Adam’ın vücudundaki bütün kıllar ve başındaki saçları sinirden diken diken olmuş. Öylesine bağırmış ki, dallardaki kuşlar uçmaya, tüm hayvanlar kaçışmaya başlamış.
Dev Adam çılgınca etrafta fidanlarını kopartanı aramış. Ağaçların kovuklarına, taşların arkasına bakıp kayaların yarıklarını kontrol etmiş, ama kimsecikler yokmuş. Hiddetle homurdanarak bunu yapanı bir yakalasam vay haline diyerek bahçenin yolunu tutmuş, böylece aradan günler geçmiş ancak fidanlarını koparan kişiyi bir türlü bulamamış.
Derken bir gün yaşlı adamın biri dev adamın bahçesinin önünden geçerken Dev Adam kendisini yakalamış ve:
“Benim fidanlarımı sen mi koparıyorsun?’ diyerek adamı hırpalamaya başlamış.
Yaşlı adam can havliyle kurtulmak için çırpınıp durmuş, bir yandan da olup biteni anlamak için adamın kendisini neden hırpaladığını sormuş. Yaşlı adam korkudan baygınlık geçirmek üzereyken:
“Ne fidanı? Neler söylüyorsun ben bir yabancıyım, fakir bir insanım. Yardım toplamak için çok uzaklardan geldim. Şimdi beni bırak ve bana neler olduğunu söyle. Sana çaresini söyleyeyim. Ben çok gezip çok gören biriyim, senin derdini ancak ben çözerim.” demiş.
Dev Adam:
“Her gün ektiğim fidanları ikinci gün koparılmış olarak görüyorum. Bu fidanları koparanın kim olduğunu bana söyle yoksa seni cezalandırırım.”
Yaşlı adam, Dev Adam’ın elinden kurtulmak için:
“Senin fidanlarına zarar verenler kaplumbağalardır, çünkü kaplumbağalar kabakları hiç sevmez, kabaklar büyümesin diye senin fidanlarını onlar koparıyor. Kaplumbağalar güneş doğmadan önce bahçeye geldikleri için sen onları göremiyorsun.” demiş.
-“Peki, ne yapmam lazım?” diye sormuş Dev Adam.
Yaşlı adam, ona bahçenin dört bir yanına çukur kazmasını söylemiş.
-“Gelen kaplumbağalar çukura düşer sen de onları yakalarsın, şimdi beni bırak ben yoluma gideyim.” demiş.
Dev Adam:
-“İhtiyar, madem fidanlarımı kaplumbağalar koparıyorsa ben her gün nöbet tuttuğum halde neden onları yakalayamıyorum?” diye sormuş.
İhtiyar:
“Kaplumbağalar sabahın ilk ışıklarıyla uyanır ve etrafta gezinirler. Sen henüz güneş çıkmadan nöbet tut senin fidanlarını koparan kaplumbağaları yakalarsın. Aksi takdirde boşuna uğraşma!” demiş.
Dev Adam büyük bir keyifle ellerini ovuşturup:
-“Tamam” demiş ve yaşlı adamı serbest bırakmış.
Dev Adam, bahçenin dört bir yanına çukur kazıp evine gider ertesi günün sabahı erkenden gelip nöbet tutmuş. Karanlık yavaş yavaş dağılıp aydınlık oluşmaya başladığında kaplumbağalar dört bir yandan gelmeye başlamışlar. Bahçeye girmek üzereyken hepsi Dev Adam’ın kazdığı çukurlara düşmüşler.
Dev adam bu fırsatı kaçırır mı? Hemen bütün kaplumbağaları toprağın altına gömüp kendi fidanlarına zarar vermemelerini sağlamış. Ancak bir tane kaplumbağa, Dev Adam’ın elinden kurtulmayı başarmış.
Aslında o, arkadaşlarının çukurlara düştüğünü görünce ters yöne doğru gitmeye, kaçmaya başladığı için Dev Adam’ın elinden kurtulmuş.
Gördüğü manzara karşısında dehşete kapılan kaplumbağa, ormanların kralı Aslan Kral’a gitmek, dev adamı şikâyet etmek için yola koyulmuş. Yolda giderken başka bir kaplumbağaya rastlamış, acelesi olduğundan karşılaştığı kaplumbağaya başından geçenleri anlatmadan gitmek istemiş, ancak diğer kaplumbağa:
“Dur hele kaplumbağa kardeş nereye gidiyorsun? Nedir bu telaşın? Bak, kan ter içinde kalmışsın. Biraz dinlen, öyle gidersin. Ayrıca bana adını söyler misin?” demiş.
Kaplumbağa:
“Adım Benekli Kaplumbağa. Dev Adam bütün kaplumbağa kardeşlerimizi kazdığı çukurlara düşürüp üzerlerini toprakla örttü. Kardeşlerimiz toprak altında nefes alamaz ölürler. Hem sen beni oyalayacağına diğer kaplumbağa kardeşlerimize haber ver sakın dev adamın bahçesine girmesinler, onları da çukura atıp üzerlerine toprak örter. Ben de kardeşlerimizi kurtarmak için Aslan Kral’a gideceğim.” demiş.
Diğer kaplumbağa:
“Peki dostum. Hemen kaplumbağa kardeşlerimize haber ileteceğim ancak sen de çabuk git krala haber ver, kardeşlerimiz ölmeden onları kurtarmak lazım.” demiş ve o da diğer kaplumbağaları uyarmak için yola koyulmuş.
Benekli Kaplumbağa saatlerce yol yürümüş, oldukça yorulmuş. Ayakları da çalı çırpıya takıla takıla, tabanına dikenler bata bata yol aldığı için canı çok yanıyormuş. Ancak o arkadaşlarını kurtarmak için dinlenmeden yürümüş. Artık yürüyecek takati kalmamış, bir ağacın gölgesine sığınıp biraz dinlenip öylece yola devam etmek istemiş. Ayaklarını ve başını üstündeki kavuktan dışarı çıkarmış. Etrafına şöyle bir bakıvermiş, ağacın tepesinde çevreyi gözetleyen renkli bir kuş görmüş, hemen ona seslenmiş.
“Kuş kardeş etrafta hiç aslan var mı?” demiş.
Kuş bir anda irkilerek uçmak istemiş ancak gelen sesin çok yorgun ve yavaş geldiğini duyunca uçmaktan vazgeçmiş. Etrafına bakınmış, ağacın altında dinlenen bir kaplumbağa görmüş.
Renkli kuş kaplumbağaya seslenmiş:
“Hey kaplumbağa kardeş sen mi bana seslendin?” demiş.
Benekli:
“Evet, bak bakalım etrafta aslan var mı?”
Kuş,
“Neden soruyorsun. Aslanla ne derdin var?” demiş.
Benekli:
“Sorma kuş kardeş” demiş ve başından geçen her şeyi anlatmış.
“Durum çok kötü bir an önce Aslan Kral’ı bulup olayı anlatmam lazım yoksa çok geç kalmış oluruz, bütün kaplumbağa kardeşlerim ölür.” demiş.
Renkli kuş, kanatlarını şöyle güzel bir şekilde açıp, birkaç kez çırptıktan sonra, havalanıp kaplumbağaya seslenmiş.
Kaplumbağa kardeş, sen biraz dinlen bu yorgunlukla daha fazla yol gidemezsin. Gitsen de belki bulamazsın. Ben havada uçup her tarafı gözetlerim, Aslan Kral’ı gördüğüm an hemen gider yanına konarım, sen merak etme.” demiş.
Kaplumbağa:
“Bu iyiliği yapar mısın gerçekten?” demiş.
Renkli Kuş:
“Tabi ki yaparım birbirimize yardım etmemiz lazım, yoksa insanlara karşı çok zayıf kalırız.
Benekli Kaplumbağa:
“O halde hemen git geç kalmayalım.” demiş.
Kuş havalanıp havada birkaç tur attıktan sonra uzakta Aslan Kral ile iki yavrusunun bir ağacın altında dinlendiklerini görmüş. Hemen yanına gidip ağacın dalına konmuş. Neme lazım demiş önce kendimi garantiye almalıyım ne de olsa o bir kral, neden beni rahatsız ediyorsun deyip cezalandırırsa ne yapabilirim ki diye geçirmiş içinden. Biraz bekleyip sessizce seslenir,
“Aslan kralım uyan!” demiş.
Aslan Kral derin uykuda olduğu için uyanmamış, güzel kuş bir daha seslenmiş. Sonunda Aslan Kral uyanmış. Homurdanarak,
“Kim bu densiz!” demiş. Benim tepemde ne diye sürekli adımla seslenip duruyor.
Başını yukarı kaldırıp kuşa:
“Hey sen yanıma gel, neler oluyor anlat bakalım, hadi çabuk in o daldan.” demiş.
Kuş:
“Peki kralım, hemen geliyorum.” demiş ve bir çırpıda Aslan Kral’ın yanına konuvermiş.
Aslan Kral:
“Anlat bakalım derdin ne?” demiş.
Kuş, olan biten her şeyi anlatmış. Kral’a çabuk hareket etmezlerse bütün kaplumbağaların öleceğini söylemiş.
Aslan Kral bir an düşünmüş, kendi krallığında böyle bir olayın olmasına çok üzülmüş. Olanca gücü ile öyle bir kükremiş, öyle bir kükremiş ki ormandaki dağlar, ağaçlar, vadiler bütün ülkeye kralın sesini dağıtmışlar. Hayvanlar krallarının emrini duyup hemen yola koyulmuşlar. Az gitmiş uz gitmişler sonunda hepsi kralın huzuruna gelmişler.
Aslan Kral, bütün heybeti ile ayaklanmış yelesinin (tüyleri) her biri sinirden birer ok gibi olmuş. Yaydan atılacak gibi duruyorlarmış.
Aslan Kral:
“Benim ülkemde delinin biri kaplumbağa kardeşlerimi esir almış, onları kazdığı çukurlara atıp üzerlerini toprakla doldurmuş. Kardeşlerimiz şimdi toprak altında ölüm ile karşı karşıyadırlar. Bütün kartalların ve kaplanların olay yerine gidip kaplumbağa kardeşlerimizi çukurlardan çıkararak bunu onlara yapan caniyi yakalayıp huzuruma hemen getirmelerini emrediyorum. Ayrıca o densizin bahçesini ve evini yerle bir ediniz ki bir daha rahat yüzü görmesin.” demiş.
Kartallar kanatlarını en keskin şekilde açıp en hızlı şekilde uçmuşlar. Kaplanlar öylesine hızlı koşmuşlar ki kartallarla aynı hıza ulaşmışlar. Çok geçmeden kaplumbağaların atıldığı çukurların yanına varmışlar. Kartallardan on tanesi Dev Adam’ın ayakları ve ellerinden tutup kimisi de alttan destek vererek bir çırpıda onu havaya kaldırıp doğruca Aslan Kral’ın huzuruna götürmüşler.
Aslan Kral mahkeme heyetini toplayarak Dev Adam’a verecekleri cezayı belirlemelerini istemiş.
Mahkeme heyeti, Dev Adam’a ölüm cezası gibi ağır bir ceza vermek yerine, her gün yüzlerce çukur kazdırıp çeşit çeşit meyve ve bitki fideleri ekme cezasına çarptırılmasını daha uygun bulmuşlar. Böylece ormandaki tüm hayvanlara yetecek kadar meyve ve bitkinin yanı sıra, yaşadıkları orman gür ve genç ağaçlar ile çok daha güzel olmuş.
Bu ceza uzun yıllar sürmüş, Dev Adam yaptığı hatanın farkına varıp, Aslan Kral’ın kendisini bağışlaması için yalvarıp, hem kraldan hem tüm kaplumbağalardan özür dilemiş, iyi bir insan olacağına bundan böyle hiçbir canlıya kötülük yapmayacağına söz vermiş.
Yapılan hiçbir suçun cezası ölüm olmamalı. Hiçbir hata bir canlının yaşamasından daha önemli değildir. Mahkeme de bu yönde karar almış.
Dev Adam, öfke ile yaptığı hareketinin cezasını, uzun yıllar toplum yararına çalışarak ödemiş, ömrümün geri kalan kısmını kaplumbağa ve diğer hayvanlarla birlikte, mutlu mesut bir şekilde geçirmiş.
GÖKYÜZÜ MASALLARI (ÇOCUKLARA MASALLAR)