- 376 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BAKANLIK VE EĞİTİM
BAKANLIK VE EĞİTİM
Ne demiş eski bir Milli Eğitim Bakanı: ’Şu okullar olmasaydı ne güzel yönetirdim ben bu bakanlığı’. Evet, biz de diyelim ki bu söze karşılık: ‘Ah şu bakanlık olmasaydı ne güzel eğitim yapardık biz eğitimciler’.
İşi gücü eğitimi karıştırmak olan bir bakanlık var karşımızda. İşin mutfağına yabancı, her şeyi bildiğini zanneden bu zavallı bürokratlar eğitimi yazboz tahtasına döndürmekten başka bir şey yapmıyorlar. İşleri güçleri ayakları yerden kesik projeler üretmek. Hiçbir ön araştırması olmayan, uygulayıcısına sorulmadan kotarılan, afaki projeler birilerinin nemalanmasından başka bir şeye yaramıyor. Ya da çok bilmiş birkaç uzmanın, kendini eğitim düşünür sanan akademisyenin tatmininden başka bir işe yaramıyor.
Yarım yüzyıllık eğitim maceramız binlerce yanlışla dolu. Her bakan atandığında yenilenen sistem eskisinden beter hale geliyor. Bu gün öğretim açısından tam bir sistematik işkence yuvalarına dönmüş durumda okullar. Her şeyin not almak için olduğu bu okullar değil eğitimi öğretimi de dışlamış durumda. Varsa yoksa not. Öğrenilenin niçin öğrenildiği belli değil. Hayattan ve inançtan kopuk bir eğitim. Pratiği olmayan bir sürü teorik bilgi. Hepsi daha fazla not almak için.
Sonuçta not araç olmaktan çıkmış, amaç haline dönüşmüş durumda. O halde not almak için bütün yollar mubah. Burada kopya devreye giriyor. İlkokuldan beri kopya çekmenin bin türlüsünü öğreniyor öğrenci. Ve her sınav öğrenci ile öğretmen arasında bir meydan muharebesine dönüşüyor. Kopyada uzmanlaşan öğrenci kesimi dersten kopuyor, ders işlememek, hatta işletmemek için elinden gelen gayreti gösteriyor. Dersi kaynatma, derste ders dışı işlerle meşgul olma maharet haline dönüşüyor.
Bir de bakanlığın ortalama ile geçirme yönetmelikleri devreye giriyor. İşe tuz biber ekiyor. Bu da yetmezmiş gibi ortak sınavlar geliyor gündeme. Sınavlar sınavları takip ediyor. Dersler askıya alınıyor. Yetmiyor ortalama yüzde ellinin altına düştüyse sınav tekrarı giriyor devreye. İşte tüm bunlar ders motivasyonunu sıfıra indiriyor. Ders çalışan enayi oluyor. Zaten o da sadece ezberliyor ve unutuyor.
Okulda şekilcilik o kadar ileri gidiyor ki öz unutuluyor. Bürokrasi yönü var bir de işin. O da her şeyin göstermelik hale gelmesine sebep oluyor, formalite eğitimin önüne geçiyor. Bu durumda öğrenci okula gününü gün etmeye geliyor. Fastfood yemek, tuvaletlerde sigara içmek moda haline geliyor.
Kız arkadaş edinmek, kız erkek ilişkisini ileri götürmek öğrenciliğin önüne geçiyor. İnternette her türlü zararlı sitelerde vakit geçirmek moda oluyor, derslerde cep telefonlarından mesajlaşmak, oyun oynamak, internette sörf yapmak birincil iş ve eğlence haline dönüşüyor.
İşte eğitim ve işte milyonlarca masrafla sürdürülen öğretim. Açık eğitimde bile bundan daha fazla eğitim yapılıyor. Daha iyi netice alınıyor. Oradaki öğrenci iş buluyor, okuyor, meslek sahibi oluyor, hayata atılıyor, sorumluluk alıyor. Bilinçli hareket ediyor. Kimlik ve kişilik sahibi oluyor. Hayatın içinde kalarak kazanıyor bunu. Tersinden okullar tecrit ettiği öğrencileri bu yeteneklerden de mahrum ediyor.
Ahmet Kemal