- 302 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karabağ’da Ezan (Hikâye)
Dünden beri silah sesleri hiç susmadı. Ermeniler direnmeye çalışıyorlar fakat hava kuvvetlerimiz ve kardeş Türkiye’den aldığımız insansız hava araçları teröristlere göz açtırmıyor. Onlar bataklıkta çırpınan birinin daha batması gibi direndikçe kayıpları artıyor. Ön saflara Suriye’den getirdikleri milisleri, gençleri hatta kadınları sürüyorlar fakat nafile isterlerse dünyadaki tüm diasporalarını getirsinler biz 1992’deki Azerbaycan değiliz. Kinlendik, güçlendik ve öz vatanımızı katil sürülerinden kurtarmaya geldik.
Şuşa…
Benim öz yurdum. Küçüklüğümden beri senin hasretinle büyüdüm. Hissediyorum, geliyoruz. Seni azad etmeye geliyoruz. İşgalden önce babamın ezan okuduğu minber… Taş duvarları yıkabilirler fakat milli ruhu asla öldüremezler. O şairlerin dizelerinde, ozanların dilinde ölmediği müddetçe kimse hasretimizi gönlümüzden silemez.
Baba…
Seni iki yıl önce kaybettim. Son nefesini verirken bile “Şuşa, Karabağ” diyordun. Kalbin öz yurdunun hasret ateşiyle harlanıyordu. 92’de gazi olmuştun. Bir kolunu kaybetmiştin. Beni tek kolunla yetiştirdin. Bir asker gibi yetiştirdin.Şu hayatta tek dileğin benim asker olup o üniformayı giymemdi. Beni hep o kutlu güne hazırladım. Senle atış talimi yaparken şişelere isim verirdik. Birine Koçaryan diğerine Sarkisyan derdik. Onların Karabağ’da yaptıkları zulmü anlattın hep bana… Ne zaman ateş etsem karşımda sanki onlar varmış gibi davranırdım. Beni sadece fiziken değil ruhen de yetiştirdin. Bana İslâm’ı, Peygamberimizi ve Allah’ın kılıcı H.z. Ali’yi anlattın. Gerçek bir savaşçının onların ahlakıyla ahlaklanması gerektiğini söyledin. Bana Dede Korkut’u, Kaçak Nebi’yi , Köroğlu’nu anlattın hatta Rusya’yı hep tepegöze benzetirdin. Gün gelecek bir Basat olup onu yere sereceğimizi söylerdin. Okuma yazmayı söktükten sonra bana Vahapzade’nin, Elmas Yıldırım’ın şiirlerini sesli okuturdun.Üç renkli bayrağın ne manaya geldiğini o şiirlerde öğrendim ben. İşte baba bugün cephede savaş veren bir askersem bu senin sayende… Buradaki silah arkadaşlarımda öyle… Senin gibi babaların ve annelerin sayesinde. İşte baba sana olan borcumu bir nebze olsun ödemek için buradayım.
“igid esger”
Hüseyin…
Can yoldaşım ve çocukluk arkadaşım… Şemistan Elizamanlı’nın parçalarını sen öğrettin bana… “İgid esger mühkem dayan” Senin sayende Elizamanlı’dan başkasını dinlemez oldum. Az kaldı kardeşim… Hep birlikte azadlığın şerbetini içeceğiz. İki gün önce hafif yaralandığında bile senin için bu sıyrık gibiydi. İyileşir iyileşmez hemen cepheye döndün. Sen olduğun müddetçe kendimi hiç yalnız hissetmiyorum.
***
İlerliyoruz. Önce uçaklarımız ve insansız hava araçlarımız düşman mevzilerini bombalıyorlar sonrada bombalanan gölgeye özel kuvvetler giriyor. Arkalarından da biz ilerliyoruz.. Geçerken imha edilmiş Ermeni tanklarını ve askeri kamyonlarını görüyoruz. Aldığımız esirlerde var. Onlara insani şekilde muamele ediyoruz çünkü biliyoruz bu savaşı esas onlara benzemeye başladığımız zaman kaybederiz. Buna rağmen onlar ellerine fırsat geçtiğinde sivilleri katletmekten çekinmiyorlar. İşte Gence’deki son hadise… Aslında savaştığımız bir devlet ve ordu değil, dünyanın “devlet” dediği bir terör örgütü…
Nöbetimden sonra komutan kısa bir süre için dinlenmem için izin veriyor. Uykusuzluk… Bir kaya parçasına uzanıveriyorum. Tam uyuyacağımı sanırken bağırış sesleri duyuyorum. Hemen silahıma davranıyorum. Bir anda karşımda Hüseyin’i görüyorum. Hüseyin kepini havaya fırlatarak:
-Şuşa… Şuşa… Azad…
Ben bunu duyunca sevinçten kendimden geçiyorum. Önce kepimi havaya fırlatıyorum. Havaya ateş açıyorum. Bir anda Yüzbaşı Elnur geliyor ve hazır ola geçiyorum. Suretindeki her zamanki ciddiyeti muhafaza ederek:
-Öz vatanımızı azad ediriq.
Sonunda…
Hüseyin ve ben Şuşa’daki karargaha dikilmiş düşman bayrağını indiriyoruz. Yerine üç renkli bayrağımızı dikiyoruz. Aşağı iniyoruz. Ezan okunacak. Ezanı bizim Alim Memedov okuyacak. Ah baba… Keşke sen de olsaydın. Bugünleri görebilseydin. Ezanı sen okusaydın. Sana olan sözümü bir nebze olsun tuttum. Karabağ’ın bir bölümü de olsa artık azad… Dedelerimin ve senin öz vatanın Şuşa artık özgür…
Ezan okunuyor. Hepimiz namaz için toplanıyoruz. Namazdan sonra bir taraftan bayrağa bakarken diğer taraftan düşünüyorum. Ya tepegöz? Onun sırası ne zaman gelecek? Bütün yaşadığımız acıların esas sorumlusu o… Kırım, Çeçenistan, Türkistan ve hatta biz… Yemeye doymuyor. Yedikçe daha fazlasını istiyor. Seninle hesaplaşacağız Tepegöz. Biz olamasak torunlarımız senin Basat’ın olacak. İşte öz vatanımızda okunulan ezan bunun ilk adımı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.