- 752 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
İŞİMİZ GÜCÜMÜZ HAVA ATMAK!..
...
Kibir nasıl bir duygudur? Kime ne gibi zararları vardır? Kibir içimizdeki hangi güzellikleri yerle bir eder?
İnsanlar gösterişi neden severler? Gösteriş ve kibir çağımızın hastalıkları arasında neden en ön sıralarda yer alır? Bu hastalıktan kurtulmak için neler yapmalıyız?
En önemlisi farkında mıyız; bunun bir hastalık olduğunun. Bunun ne kadar bilincindeyiz acaba?
Yeni aldığı bir kıyafeti, evine aldığı eşyayı, çocuğuna yaptığı doğum günü kutlamasını, kızına oğluna yaptığı düğünü ve bunlar gibi yüzlercesini sosyal medyada paylaşıyor artık insanlar. Yani gösteriş yapıyorlar.
"Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, malına güvenme bir kıvılcım yeter."
Kibirlenmek için ne kadar da fakiriz aslında. Paylaştığımız ve böbürlendiğimiz hiç bir şey bizim değil. Bizim olan en kıymetli varlığımız; aldığımız nefes. O da emanet.
Evlatlarımız emanet. Evimiz barkımız emanet. Bizim sandığımız her şey emanet. Bugün var olan yarın elimizden uçup gidebilir. Neyine güvenip kibirleniyorsun güzel kardeşim?
Kibirlenmek aslında bir maraz iken, nasıl da özümüzde varmış gibi yapıştı kaldı benliğimize. Ne kadar da çok uzaklaştık özümüzden. Özü sözü bir olan bir millet nasıl bu hale geldik. Samimiyetsiz davranışlar sergiliyoruz. Dünya malına tapar olduk adeta.
Bir örnek vermek istiyorum. Bir gün için sahibinden aldığı arabayla pozlar verip medyada gösteriş yapan bir insana demez miyiz? " Bre gafil senin olmayan bir şeyin havasını ne akla hizmet atıyorsun?
Ne kadar abes gelir değil mi? Komik buluruz. Saçma buluruz. Saçma çünkü!
Bir gün değil bir saniye sonra elimizden kuş gibi uçup gidecek dünya malıyla, insanlara hava atsan ne olur atmasan ne olur?
Kaç tane araban var? Kaç tane evin var? Kime ne? İnsanlar imrenince veya kıskanınca başın göğe mi erecek?
Bir kaç gün ömrün kaldığını bilsen yine de gösteriş yapmaya devam eder misin? Videolar çekip paylaşımlar yapar mısın?
Hiç sanmıyorum. İnternette volta atmak hiç aklına bile gelmez. Boş işlere saatlerini değil saniyelerini bile ayırmayı abes bulursun.
Nasıl bırakıp gideceksin o hava attığın eşyaları. Ne kadar çok bağlanırsan o kadar zor olur ayrılmak. Hiç bir şeye bağımlı olma. Evlatlarına, eşine dostuna hiç kimseye bağımlı olma.
Gösteriş yapma!.. İnsanların gözüne gözüne sokma, bugün var olan yarın sende de olmayacak hiç bir şeyin havasını atma...
Çocuğu olmayan bir kadının ahı seni tutabilir. Çocuğunla yaptığın gösteriş belki de bir kadını gözyaşlarına boğacak. Tatil paylaşımlarınla kimbilir kimler üzülecek...
Belki de kıskanmaları için yapıyorsun. Başka bir cevabı var mı bu sorunun? Yazık değil mi? İmkanı olmayan insanlara nispet yaparak onları üzmek sana nasıl bir zevk veriyor? Ayıp değil mi senin bu yaptığın?
Bu oyunu bozalım mı? Ne dersiniz? Bir önerim var sizlere;
Budan sonra sadece yaptığınız iyilikle gösteriş yapın. En azından birilerine örnek olursunuz. Sizden gören diğer insanlar da iyilik peşine düşerek yeni bir moda başlatmış olursunuz.
İlla ki hava atacaksan bunun havasını at.
Mesela bir yardım paketi hazırla. Parlak kağıtlarla süsle. Renkli balonlar tak. Abartmayı seversin. Allayıp pullayıp videolar çek. İçine neler koyduğunu da gösterebilirsin. Lakin yardım edeceğin kişilerin ismini söyleme sakın.
Bu sözlerim tek bir kişi için değil. Genel olarak söylüyorum. Artık kendimize gelelim. Güzel insanlar olalım ve güzelliklere imzamızı atalım...
Boş işlerle vaktinizi geçirmeyelim. Bir insanın hayatına dokunalım. Bir yarayı saralım. Bir garip sevindirelim. Yardıma ihtiyacı olan aileleri kardeş aile edinelim...
Haydi canlar medyayı iyilik çiçekleriyle süsleyelim. Gül bahçesinde sizin de bir gül fidanınız olsun...
...
YORUMLAR
Haset çekememezlik ve böbürlenmek, insanı yakar mahveder bunlar. Sahip olduğumuz şeyler geçici olarak bize verilmiştir. Hayatımız bile, gerçek sahibine teslim edeceğiz zamanı gelince... İyilik yapalım tabi ki ama açık ama gizli... Bazılarının garibanları rencide etmemek için gizli de yapılması gerekir diye düşünüyorum... Anlamlıydı kutlarım...
Yazılarınıza ilgi duyuyorum. Çünkü gerçekten önemli ve ders alınması gereken konulara değiniyorsunuz...
Hepsine katılıyorum görüşlerinizin. Birkaç ekleme yapmak isterim. Özellikle facebook'ta, çıktığı bir yemeğin resimlerini paylaşmak, herkesin yapamayacağı bir şekilde deniz kenarında taze ızgara balık yemek... Özellikle 65 yaş üstü olmam nedeniyle sokağa bile çıkamadığım günlerde...
Ama hepimiz insanız. Yazık ki hatalar yapıyoruz. Ben kendimi mutlu eden şiir, yazı veya resimleri paylaşırım ve "Bu mutluluk paylaşılmaz mı!" diye not düşerim...
Neler diyorsanız, bir manevi kızım benim bir resmimi süsülemiş ve altına "Kadir Babamı çok seviyorum" yazmış...
Veya bir başka kızım bir şiir yazmış, "Ne kadar şiirler yazılmış sana, kıskandım, söz bile kalmamış bana..." diye başlıyor...
Fakat bir yerde yemek yemişim, bir turistik yere gitmişim gibi resimleri ancak yakın ailemin üyeleri olduğu gruplarda paylaşırım...
Umarım yukarıdaki çağrınıza uyanlar olur... Ben adayım...
Udutsuzluğu umuda dönüştürür sevgi
Elemleri sevince dönüştürür sevgi
Yoksulu gönül zengini yapar sevgi
Gözyaşlarını mutluluktan akıdır sevgi...
Saygılar...
Evet...
Önerine ilk ben katılıyor ve ilk havayı da ben atıyorum...
7 Kasımda YALNIZLIK başlıklı bir yazı yayınladım ben.
O yazıda eşini kaybetmiş bir arkadaşımın duygularını aktardım.
Sizin yorumunuz yoktu. Demek ki okumamışsınız.
Eğer okusaydınız mutlaka yorum da yazardınız.Bundan eminim.
O psikolojideki arkadaşım bir de CORONA'ya yakalandı.
Hastaneye kaldırdılar.Bir hafta yatıp çok şükür hastalığı yendi.
O bir hafta zarfında her gün sabah ve gece bir saatten az olmamak
kaydıyla telefonla konuştum onunla.
Anılarımızı paylaştım. Fıkralar anlattım. Sevdiği konulara girdim.
Hastaneden çıktıktan sonra bana söylediği ilk söz:
"Beni verdikleri ilaçlar değil senin verdiğin moral iyi etti."
Bilmem !
Bu anlattıklarım, yazıda belirtilen ölçülere uygun mu?
Adım Hıdır değil. Ama elimden gelen de buydu.
Selam ve Sevgiyle...
asude_vuslat
gülistana ilk fidan sizden geldi
teşekkür ediyorum
beni anlamanız ve ilk fidanı dikmeniz beni çok mutlu etti
Allah razı olsun...