- 651 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
PENCERE
Hayatın akışına ya "evet" ya da "hayır" diyebilmek... Evetin teslimiyetciliği ile; hayırın isyankarlığı arasındaki med-cezr gelgitleri yaşamak...
En kötü kararın da; "kararsızlık" olduğunun ısbat belgesi, "keşkeler" değil mi?
***
"Elalem ne der"? kadar duvarları yüksek bir beyin " hapishanesi tutsaklığı" ile,
kafes kuşlarının;
"uçmayı unutma kanatsızlığı" arasında ne fark var?
*OKUYALIM, OKUTALIM*
Dün gitti, yarın ise meçhul.
Dünü geriye getirmeye hiç kimse muktedir değil;
yarının da garanti belgesi yok.
An bu an, "vakit hep şimdi"...
Anı değerlendir.
*OKU,OKUT*
***
Bence;
ya evrene verdiğin korku, kaygı, endişe sinyallerinin bedelini yaşarsın, ya da sevgi ve umut sinyallerinin mükafatını görürsün.
Tıpkı ayna gibi...
Aynalar verdiğimizi geri yansıtır bize...
"Hayatın aynası" İşte,
Herşey sahibine döner...
Mutluluğu akıllı hedeflemediğimiz için mutsuzuz,
hem "nişan almadan atmak",
hem de " kahretsin!!! yine karavana!!! " diye dönüp şansa kızmak ne derece doğru?
Seçim, tercih ve karar sadece senin elinde... bilesin ki insanlar;
kendi aklına taraf ve kendi çıkarına müdahil....
***
Başımıza gelen her ne ise kader değil, aklımızın ürettiği "fikri seçimlerimizdir"
Seçim ve kararlarımız olumsuz ise;
şans,
kader,
talih veya;
tanrıyı suçlamamız yersiz ki...
Tanrı’yı müdahalesiz mi sandın?
"Tanrı" seni yaratır, akılla donatır;
kendini bulman,
kendin olman için,
seni serbest bırakır ve sadece,
"seyreder"
Tanrıyı bulabilmek için de; insan önce kendini okumalı, kendini bulmalı...
*YARIDA BIRAKMA, BU MAKALAYİ DE OKU*
İnsan kendi içindeki dini öldürdüğünde DEİST, tanrıyı öldürdüğünde ise ATEİST olduğu bence kesindir.
Ve;
insanın kendi içindeki "din ve tanrıyı öldürdüğünde" enel hak katili değilmi sandın?
Yok saymak en büyük cinayettir bilesin.
*OKU*
***
Mükemmel her ne ise; mükemmeli muhteşemi yapmak için "ZITLARA " ihtiyacımız var.
Tıpkı güzeli seçmek için çirkine, iyiyi seçmek için kötüye, doğruyu da, seçebilmek için yanlışa ihtiyacımız olduğu gibi...
Sadece tek renk ile bir ilkbahar manzarası yapamazsınız.
Artı kutup veya eksi kutup tek başına elektriği asla üretemez.
"Zıt fikirleri yaşatmalıyız"
*YAŞAMAK VE YAŞATMAK İÇİN OKU*
***
Şüphesiz ki "özgürlük" bireyin vazgeçilmez temel hakkıdır, bu temel hak ihlal edilmemelidir. Bireysel özgürlüğün dokunulmazlığı vardır çünkü...
Bireyler aile hayatı kuruduğunda kişisel özgürlük hakları baki kalmak üzere; birbirleriyle özgürlüklerini de evlendirmiştir.
"Aile Özgürlüğü" başlamıştır ve dokunulmazlığı vardır.
Aileler mensubu olduğu ve içinde yaşadığı ülkenin "toplumsal özgürlüğü" ve bağımsızlığını kurmuştur.
Ulusal özgürlük ve bağımsızlığının da; "uluslararası dokunulmazlık hakları" vardır.
Demem şu ki; kişisel özgürlük,
"mutlu aileye" dönüştüğünde,
aile özgürlüğü de toplumsallığa, yani
ulusal özgürlüğe ve mutluluğa dönüşür ki, bunun adı "HUKUK DEVLETİ" dir.
Hukuk devletinin temel esasları müsbet bilim ve ilime dayalı bir "anayasa" ile ve bu yasaları toplum yaşamına uygulayan yürütme, denetim ve bağımsız yargı organları ile mümkündür.
İşte bu "sosyal hukuk devleti" yönetime talip olan siyasi parti mensupları bizim hür irademizle seçtiğimiz ve bizi temsil edecek olan " vekillerimizdir"
Seçme yetkimiz olduğu gibi, azletme, geri çağırma gibi bir yasal yetkimiz de mevcuttur. Başka bir ifadeyle; "güç daima ulusundur"
***
Demem şu ki;
Yönetenler mi yönetilenler mi "asıl"?
Elbette asıl biz...
Vekil seçtiğimiz azınlık mı, yoksa biz ulus çoğunluk mu daha güçlü?
Elbette biz daha güçlüyüz.
Demokraside kim kime hesap vermekle mükellef?
Elbette vekil asıla hesap verecek.
Bunun farkına ancak bilinçli seçmen varabilir, gereğini de yine ancak ve ancak bilinçli seçmen bireyler yapabilir.
Bu bağlamda;
*DOĞRUYU SEÇEBİLMEK İÇİN OKU*
Sanırım bizler okumuyoruz!!!
Okutmuyoruz!!!
Kim olduğumuzun ve gücümüzün farkında değiliz..
***
Ah bir okuyabilseydi bir kısım semerinde kitap yüklü merkepler,
"sudan gelinceye kadar dayak yemeyecekti...
Ah bir çıkartabilseydi setenci beygiri" at gözlüklerini;
" ya bir arpa boyu yol gitmediğini,
ya da; bir ömür bir torba arpaya setenciye " "ram" olduğunun farkına varacaktı...
Aslında taa... semercide, saraçta nalbantcıdayken idi " evet, hayır" tercihleri.
Sapı samandan ayırmayı;
Bilemediler.
Bir torba saman,
bir avuç arpa,
bir kaşağı,
bir tımar rehavetiyle başlamıştı tırnaklarının nala göre yontulmasına tepkisizliği...
Nal çakımına kadardır "yılkı atların özgürlüğü"....
Sonrası, en büyük onuru ve övünmesi sırtındaki "gümüşlük eyer,
Ve boynundaki " nazar, boncuklu bir "yular"....
Kamçı mı?
Gülümsedim...
Kamçı bedene vurulur da, bilinci kanatır.
Ah,
Ah bir bilebilseydi deve "dikenin kanla dostluğunu" ne yerdi, ne de semtine uğrardı...
Malesef deveyi yardan atan *bir tutam ot*
Ve,
"insandı insanın çobanı" ...
bir avuç tuz basmayı bilemezmiydi yarasındaki kurdun diline Eyüp...
Semazene tavafı/yön verirken neyin sesi....
*Senin boynunda bir çan melodisi*
Ac kurtların uluması da neyin mesi?
Eyvah!!!
Sen haçlı olmuşsun dostum
*OKU*
*******
Bak ne diyor şair;
Öyle bir emperyalist sofrası ki hayat!!!
kuş sütü mü eksik dedin?
Gülümsedim...
kuşlar kafeste sağıldı usta!!!
koyunlar ağılda...
adeta;
kan rengi misalidir emperyal şarap,
ilk tadı buruk sadece...
Sahi,
sahi sen hiç kan içip sarhoş oldun mu be usta?
mesela intihar etmiş bir kalamar yedin mi hiç?
Hint kumaşın burun büken;
madam vizon samur kürklü,
Oscar De La Renta,
Ayakkabısı Jimmy Choo...bildiğin çarık yani...
Çanta mı?, o kadının "Fendi"
Terini taaaa... Paristen parfüm kokusuyla yenen först leydilerle kadeh tokuşturan;
Bir emperyal kafa;
Barmen!!!
Bana bir viski...
Herkese de benden bir viski,
ben içerken herkes içmeli... dediği anda;
Müzikkkk... dedi şefff...
"sazan hafızalı" korodan,
bir ileri iki geri, mozart çalarken borozan;
sanki,
sanki mevlevi kılığında dönüyordu sahte semazen..
"Gel,
Ne olursan ol yine gel... diye diye
Bu ne çetin haçlı maskesi?
O ara,
Kim duyardı ki,
Kimmmmm?
dışarıdaki çöpte rızk arayan köpekler ve kedilerle " müdavim ortak insanın" koro halindeki ekmek kavgası çığlıklarını...
Kimin umurunda; " arka sokaklardaki"
tecavüzler,
kadına şiddetler,
tacizler,
kapkaçlar
Usta be;
sahi sen hangi pencereden bakıyorsun
"hayatın akışına"?
Sahi sen neredesin, hangi çağda?
Bu nasıl bir pencere?
Kul Figani (Erdem Gümüş)
07.11.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.