- 815 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
SEN HİÇ SEVDİĞİ DENİZDEN VAZGEÇEN MARTI GÖRDÜN MÜ
Genç kız, yavaş yavaş terk ediyordu koca şehri, her kaldırım taşına bin gözyaşı döktüğü o şehir gözünde öyle çok küçülmüştü ki! Vuruyordu hasret sanki fırından yeni çıkmış ekmek kokusu gibi genzine. Islanan kirpiklerine engel olamıyordu, bir sesle irkildi bu muavinin sesiydi -Gidiyoruz. İşte biraz sonra kendini acıtan, kanatan, her ne varsa terkkedecek, arkasında bırakacaktı ve bitecekti aşkı tıpkı sonu mutsuz sonla biten masallar gibi.
Oysa büyümüştü ve dik bir duruşu olmalıydı. Kendini topladı yavaş yavaş çıkarken otobüsün o mistik kokulu ambiyansına inat.
Merdivenleri çıkmıyor adeta iniyordu.
Belki de düşüyordu sendelemeye başladı yine o ses -İyi misiniz hanımefendi, tansiyonunuz mu düştü? Genç kız yavaşça bir şeyim yok dese de gözlerindeki acı okunuyordu.
Sessizce oturdu kendine tahsis edilen o koltuğa, yüzü otobüs camının garantisinde ceplerinde mutsuzluklar -Bitecek dedi sadece bitecek ve kabuğunu değişen yılanlar gibi sıyrılıyordu sıdkından bedenî. Yağmurlar yıkıyordu sanki ayak izlerini ve tüm anılarını bebek adımları atan otobüsün tekerlerine bağlıyordu, içinde kabarıyordu isyanı yıkmak, yakmak, yok etmek istiyordu o şehri ama her nefes de biraz daha vazgeçiyordu sevgisinden, aşkından yumrukluyordu istemsiz otobüs camını ve haykırıyordu -Yenemedin beni İstanbul, yenemeyeceksin izin vermeyeceğim.
Takati kalmamıştı uyku göz bebeklerini esir alıyordu ve uyumaya unutmaya çalıştı ne mümkün uyuyamıyordu ve gözleri martılara takıldı öyle güzel uçuyorlardı ki, bir an onlar kadar özgür olacağını düşündü. Sonra sırt çantasına koyduğu şiir kitabı aklına geldi onlar da martıları anlatıyordu -Açıp okuyum kafam dağılsın dedi. Okumaya başladı ve bir kelimeye takılıp kaldı (Martılar sevdiği denizden vazgeçerse ölürler) sonra beynine ağ ören örümceklere engel olamadı düşünmeye başladı. Nereye ve neden gidiyordu, neyi ve neden terk ediyordu, arkasında bıraktığı gittiği, hatta kaçtığı İstanbul değil sevdiği adam değil miydi? Martılar bile sevdiği denizden vazgeçmezken o sevdiğinden nasıl umarsızca vazgeçiyordu.
Utandı düşüncelerinden.
Sanki yağmur daha da hızlanıyordu, o kendini yargılarken, camlar oynuyordu yağmurun şiddetinden, içinde kırılan aşkın cam seslerini duyuyordu, aşkı kanıyordu. Muavini çağırdı zorlukla nefes alıyordu -Bana lütfen bir kahve getirir misiniz?
Kahvesi geldiği halde içinin yangını sönmüyordu, zorla da olsa bir iki yudum alıp gerginliğini atmayı düşündü ama o da olmamıştı. Kahvenin köpüğünde bir kız çocuğu gördü, bu içinde ağlayan o mavi gözlü sarışın kız çocuğuydu. Belli ki ona bir şeyler diyecekti minik kız tam konuşmaya başlayacaktı ki genç kız -Anladım anladım deyip. Otobüs şoförü’ nün yanına gitti o kadar kararlıydı ki adımları adeta kayıyordu
-Lütfen beni indirin. Şoför şaşkın -Neden hanımefendi bir sorun mu var? Dese de, genç kız çok kararlıydı ve her türlü ikna konuşmalarına rağmen indi otobüsten ve haykırdı hızla yanından ayrılan otobüsün arkasından
-Özür dilerim sevdam ben İstanbul’dan değil senden kaçıyormuşum, belki İstanbul’dan vazgeçerim ama senden asla" hemen titreyen elleriyle telefonunu aldı eline ve aradı o uğruna gemileri yaktığı o genç adamı, adam ağlıyordu. Terkedilmenin acısı ile ve genç kız -Senden vazgeçemem aşkım özür dilerim, Sen hiç sevdiği denizden vazgeçen martı gördün mü? dedi.
Genç adam iki saat içinde gelip genç kadını aldı otobandan ve apar topar bir kararla evlendiler.
Not: Gitmek kolaydır asıl zor olan ısrarla kalmak ve aşkına sahip çıkmak teşekkür ederim martılar çok teşekkür ederim.
YORUMLAR
Sonu güzel biten herşeyi seviyor. Güzeldi martılar gibi sevenleri öldürmesinler. Sevmeyenler ölsün Sevenlein yaşaması dilegiyle Tebrikler Selamlar.
KeLeBeK EtKiSii
demek ki mutlu son varmış be can
sevgilerimle
Genişletilseymiş çok daha güzel " kelebek etkisi" yaparmış. Ama böylesi de güzel ben sevdim. Bir solukta okudum merak dalgalanması yaşarken, fırtınaya direnen martı olmak kolay değildir.
Selam ve hürmetler kardeşime...
KeLeBeK EtKiSii
anlayan yüreğin var olsun
direnmektir yaşamak