İNSANLIĞA ÇAĞRI...
Yazdıklarına ve konuştuklarına bakıyorum da adamakıllı zıvanadan çıkmışsın kardeşim…
Kardeşim diyorum ya sana... Muhtemelen aynada kendine baktığında,
“Kardeşlik adına ne yaptım ki” diye yadırgıyorsun bu söylemimi belki de.
Haklısın da. Zira hal ve tutumun, kimseye ve özellikle ilmi, irfanı ve vicdanı hür olan kendi öz karındaşına bile kardeş olamayacak motifler sergiliyor devamlı.
Sen, hayata senin kendi kirli pencereden bakmayanları kaldırıp atarken nazardan, ben/biz sana hala kardeşim diye hitap ediyoru/m/z inatla, senden ve senin gibilerden umudumuzu kesmeden.
Düşünüyorum, ancak bir anlam veremiyorum son zamanlardaki haline.
“Sana yapılmasına asla razı olmayacağın şeyleri bir başkasına böyle fütursuzca yapabilmeni hangi türden bir çıkar gerektiriyor acaba” diye sormadan edemiyorum kendime..
Ölenlerin (ki bir zamanlar gerçekten kardeş bildiklerimizin) arkasından böylesi atıp tutmak ne demektir arkadaş?
Nedendir, sana bir cevap verebilme imkânından yoksun olanlara ağıza alınamayacak küfürleri etmek. Ve nedendir, bir başkasının uğradığı zulüm ve içinde bulunduğu keder sana bu denli zevk ve mutluluk vermekte.
“İnsan” olmaktan bu kadar mı azade ettik kendimizi.
“İnsan” olmayanda, hiçbir ulvi duygu ve düşüncenin, kendine barınabileceği bir yer bulamayacağını bilmez misin? Bu anlamda sahip olduğunu sandığın insanlık, inanç, iman ve itikat kelimelerinin aslında içi boş bir kavramdan ibaret olduğunu nasıl anlamıyorsun hala?
Eminim ki sen de farkında değilsin yaptıklarının ve söylediklerinin genel kabul görecek bir sebebe dayanmadığını. Çünkü olaylar ve insanlar karşısındaki yaklaşımlarının, senin serbest iradenin ürünü olmadığı çok belli. O zaman diyorum ki, kerameti kendinden menkul olan bazı zerzevadın kulağına üfledikleri ile gündelik vazifeni yapıyorsun sadece.
Olayların sebep-sonuç ilişkisine dair bizzat, hiç okumadan, araştırmadan içine düştüğün durumda, daha ne kadar ölçüsüzce kullanılmaya razı olacaksın. Kişiliğin ve kimliğinin böylesi örselenmesine nereye kadar izin vereceksin.
Kendince ya da izini sürdüğün idüğü belirsiz kimliklerin, oluşumunu saçma sapan sebeplere bağladığı depremlerin önlenemez bir doğa olayı olduğunu ve bu afetlerdeki ölümlerin çok olmasının sebebinin, bozuk yapılaşma ve inşaattan çalınan malzeme olduğunun bilincine varmak için daha kaç asır yanılacaksın ve hatta kandırılacaksın. Hırsızın, uğursuzun ve haksızın, neresinden üflense orasından öttürdüğü düdük olma anlayışını ne vakit terk edeceksin kardeşim.
Her nedense, hangi amaca yönelik olduğunu bilmeden, onların karşısında aport vaziyette bekliyorsun daima. İstiyorsun ki, onlar zırvalayarak bir kelime etsinler, sen de o çürük ve temelsiz kelime üzerine hiç kimsenin içinde barınmayı arzu etmeyeceği bir bina inşa edesin. Ya da mevcut yapıyı yıkıp viran eyleyesin.
Yaşama gayen bu olmuş ve yaşam refleksine yön veren zemberek de başkaları tarafından bu şekilde kurgulanmış ne yazık ki.
Farkına var artık kardeşim.
İnsan, ailen ve toplum yararına ürettiğin hiçbir şey yok.
Sadece tüketmektesin vahşice.
Neyi mi?
Dostluğu yok etmektesin
Arkadaşlığı, kardeşliği ve yarenliği katletmektesin
Ülkenin birlik ve beraberliğine doğrudan kötü etki edecek fiiller işlemektesin hoyratça.
Çok daha önemli olan, izan ve idrakten yoksun bir kul gibi davranarak iman ve inancına onarılması asla mümkün olmayan hasarlar vermektesin.
Bugün sergilediğin sen, sen değilsin aslında. Bu hal ve tavrın ile emperyalist deyyusların, bu ülkenin azim, kararlılık ve sınırsız dayanışma gücünü temsil eden yıkılamaz “iç cephesini” yerle bir etmek için kurguladığı sistemin ürettiği basit bir figür olmaktan daha fazlası değilsin.
Sana biçilen rol ve giydirilen sahne kıyafetinden kurtul artık.
Dön bir bak eskiye. Bu toplumun çok özel hasletleri vardı herkesin kıskandığı. Dayanışma ve yardımlaşma anlayışı içerisinde toy ve düğünlerde birlikte eğlenir, ölümlerde ve zulümlerde birlikte ağlardık milletçe.
İçinde bulunduğumuz hal bu asrın gereklerinden değildir katiyen.
Kan ve can vererek kazandığımız ve çakallar tarafından parça parça edilmek istenilen,
Bu ülke,
Bu özgürlük
Ve bu hükümranlık bizim.
Aydınlık hedefe varmak için işimiz çok, yolumuz uzun.
Unutma, bir insan, bir insandır.
Seninle güçlüyüz, sensiz bir noksan.
Aklını başına al
Kendine gel
Sahip ol ülkenin geleceğine
Ve dahi çocuklarının yarınlarına
Yol, dönülmez yokuşlara varmadan
Pişmanlıkla dizlerine vurmadan
02.11.2020
YORUMLAR
sahi,
" aydınlık " derken?
sizi anlayanlar ben anlamayanlar arasındaki fark?
entellüektillik?
okumuşluk?
aydınlık?
ya da hepsi?
goy goy der bizim buralar muhabbetiize
size mi kaldı canım dediğimiz vatan seviciliği...
mirim
Kimle muhabbetim varsa saldırıyorsun.
Saçlarımı mı kıskandın ? :))))
Önüne gelene sallıyorsun. Hayırdır paşam ?
Sana ne milletin vatan sevgisinden. Senin gibi örtülü PKK lı olmadıkları için mi ?
Bak tedaviye bir perukla başlayabiliriz :)
Kıskançlık iyi bişey deel :)