KENDİ HAYATIMIZIN EFENDİSİ OLMAK
Hayatımızın en önemli kavşak noktalarını seçmekten yoksun bizler için bu başlık çok iddialı gelebilir.
Öyle ya doğunca oyun başlıyor ve sahne!
I. PERDE
Anne babamızı seçebilir miyiz? Hayır.
Doğduğumuz şehri, ülkeyi seçebilir miyiz? Hayır.
Cinsiyetimizi seçebilir miyiz? Hayır.
Dilimizi seçebilir miyiz? Hayır.
Dinimizi seçebilir miyiz? Hayır.
Geçelim biraz daha detaya.
Saç, rengimiz, göz rengimiz, boyumuz, posumuz mesela.
Cevap yine aynı olacak. “Hayır” tabii ki.
Ergenlik dönemi denilen şey tüm bunları açık seçik kavrayıp, hazmetmek veya reddetmek veya kutusunda büyük çıkanlar için şımarma dönemidir bir bakıma.
Olayı erken çözüp kabullenebilenler ve hatta bununla yaşamayı en hızlı öğrenebilenlere selam olsun buradan.
II. PERDE
Çalışmak, fazilet, erdem üçlüsünde komşu veya akraba çocuğu referanslı eğitim hayatımız sürerken kim istediği okulda, istediği alanda olabildi ki.
Cevapları alalım efendim.
Suskunluk.
Kutusundan büyük çıkan şanslılar ellerini indirsin ve hiç inandırıcı olmayan sakil başarı öyküsü söylemlerini kessinler lütfen!
Çoğumuz yeteneklerimizin yönlendirdiği, kalbimizin işaret ettiği okulların önünden bile geçemedik değil mi?
Sonuçta tüm bunlara ve herhangi bir mantıkla açıklanamayacak kadar değişken sınav sistemleri eşliğinde okumayı hatta hadi biraz daha abartalım meslek sahibi olmayı da başardığımızı kabul edelim.
Abartmayı bir adım öteye taşıyıp beyaz yakalı addedilen bir işte bulduk diyelim. İş konusunda ne kadar seçme hakkımız var bu aşamada?
Tabii ki sıfıra yakın.
Buna da eyvallah diyelim olay çıkmasın, uyumlu görünelim mahiyetinde. İş bulmuşsun bir de beğenmiyorsun lobisini kızdırmayalım.
Sahi bizim toplumun orta düzeyli insanlarınca konulan genel kurallarına uymamak gibi bir lüksümüz var mı?
Duyamadım cevapları.
Sükut ikrardan geldiğine göre cevap yine hayır olmalı.
………..
III. PERDE
Zorda olsa bir işte bulunduğuna göre artık sırada ne var? Eş bulmak.
Evlilik dediğiniz şey toplum nezdinde en olmazsa olmaz kural.
O arenada kim özgür acaba?
Elleri görelim efendim?
Neden çoğunluk suskun ve önüne bakmakta.
Her yüreğin seçimi, her gönle hoş gelen her görüldüğünde ruhu gülümseten kişi eş olabiliyor mu sizce?
Çoğunlukla yanına bile yanaşılamıyor.
Boğaz kıyısında oturup manzarayı seyreder gibi izliyor çoğumuz onun erişilmez varlığını ve hayatını değil mi?
(İşin en acı yanı)
………….
IV. PERDE
Çocuk sayımızdan, evimizin büyüklüğüne, arabamızın modelinden giyim tarzımıza her şey statümüze ve adı konulmadık kurallara bağlı yine.
Acaba biraz hobilerime para harcasam?
-Çocukların okulu ne olacak’
Biraz seyahat etsem, hep merak etmiştim başka ülkeleri.
-Ama daha çocuklar evlenecek.
Biraz daha az çalışsam malum yaşım ilerledi biraz.
-Sen çalışmazsam bu taksitler nasıl ödenecek?
……………
Bu liste uzar gider ta ki siz mezara girene kadar.
Hastalıklar, yarım kalmış hatta gerçekleşmesi için tek adım atılamamış hayaller, risk alınamamış ve kaçan fırsatlar ile ömrümüz sona gelmiştir bile.
Bu şartlar altında ve “çizilen sınırlar içinde” hayatının efendisi olabilenlere ne mutlu.
Kutların buradan hepsini.
...........
Çok mu umutsuz oldu?
Hayır umutsuz değil bu tablo.
Neden mi?
Tüm bunlara karşın bizi hayata bağlayan, yaşama sevinci sunan ve elimizden alınması mümkün olmayan bir şey var.
O ne mi?
Tabii ki AŞK.
Merak ettiğim şu; kaç kişi sevebilme şansını kullandı ve bu kadar kısıtlayan faktör arasında insan olmanın en güzel yanını keşfetti ve kendi iç dünyasında bile olsa özgür olabildi?
Mutlulukla kalın.
…………
Bey_Han
YORUMLAR
Aşk,
Sevgi, saygı
Ve merhamet.
İnsanı insan yapan
Ne mutlu insan kalabilenlere.
İç dünyasında özgürler ordusu Olduğuna inananlardanım.
Güzel yazı
Bey_Han
Ben de kendi adıma her şeye rağmen insan kalmaya ve kendi hayatının efendisi
olmaya çalışanlardanım.