3
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
644
Okunma
...
Sükûnetini bozmalıydın ama böyle değil diyor iç sesim. Evet, bu ben değildim. Yazdıklarımın adı her ne ise beni ifade etmiyordu. Aslında bakarsanız hep eksik kalıyordu yazdıklarım. Peki, nedir kendini ifade etmek bu dinamiğin içinde? Neydi çelme takanlara rağmen takılmadan hayatı var kılmak kendinde. Hayatı var kılmak, yazmak mı? Bir çiçeğe su vermek mi? Çiçek demişken nicedir su vermediğim çiçekler evin belli köşelerindeler. Bana el sallıyorlar. Hey biz de buradayız diyor kaktüs.
Bir şeyler yazılır çizilir elbette. Beni asıl endişelendiren yazılan şeylerin bilinçle yazılıp yazılmadığı söz konusu. Neden yazıyorum? Kendi adıma bunun cevabını da veremiyorum size.
Sükûnetimi bozmuştum. Kâh pencerelerle kâh kuşlarla…
Yazdıklarımın anlamını sorgularken aslında yazdıklarımın bir dinamiğinin olmadığını fark ettim. Bu kadar kolay mıydı yazmak?
Bir eser ortaya koymanın cazibesi vardır. İnsana sarhoşluk veren bu cazibe bir süre sonra kayboluyorsa bunun sorumlusu kimdir? Elbette yazan kişidir.
Yaşamın bir gayesi varsa ve yazmak yaşamaksa İçi dolu olmalıydı yazdıklarımın. Bu doluluk elbette manadan ileri gelir. Bir şeyler ortaya koymak için ne yapmalı? Yaşama değer katmak için ne yapmalı? Dönüp aynaya bakmalı.
Kuşlar aynası
Sisli düşünceler içinden çatlayıp bir aforizma
Belki bir yolunu bulup parlayacak
Ama nafile
Ne gemiler gördüm demir almamış
Hayâsız kahkahaların asrındayız
Beşik gibi sallanıyoruz
Güneş hiç batmasa keşke
Öte benim içimde
Bir çizgi çektim öteye
Ömrümde kaç dil yarası yedim ben?
Gözleri çanağından toparlamak mümkün mü?
Pencerenin ardından
Dört yapraklı bir çiçek olacaktı pervazında
Zamanı andıran
Ve yalnız mavi bir öyküye ağlarım
Kalır akıllarda mavi
Kalır sükûnet
Artık yalnız
Kuşlar ile müsterih olurum.
Kuşlar aynasındaydım ve bir şeyler arıyordum. Nicedir ihmal ettiğim şeyleri arıyordum.
’2020
Mahvash