- 480 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BUZ GİBİ SUUU
BUZ GİBİ SUUU
Kırmızı ışıklara yaklaştığımda ’Buz gibi suuu! Buz gibi suuu!’ diye ard arda, durmaksızın bağıran kısık bir çocuk sesi geldi kulağıma. Sekiz-dokuz yaşlarında, elindeki buzlu suyla dolu mavi kovanın içinde birkaç su şişesi bulunan yanık tenli, simsiyah gözlü, kısacık saçlı, zayıf bir çocuk gördüm. Kırmızı ışığın yandığını fırsata çevirdim, arabanın camını indirdim, ’Bakar mısın?’ dedim.
Kısık sesiyle elindeki su şişesiyle camdan kafasını uzattı, ’Su mu Abi?’ diye sordu.
’Bir şey sormak istiyorum sana,’ dedim.
Tam anlayamamış olsa gerek, ’Bir buçuk lira Abi. Buz gibi inan Abi,’ diye karşılık verdi.
Elimle açık oto parkı gösterdim, Bak şu oto parka arabamı park edeceğim, oraya gelir misin?’
Omuzlarını olmaz anlamında silkti. ’Alacaksan vereyim Abi, bu suları bugün bitirmem şart, burada durmam gerekiyor,’ diye kabul etmedi.
’Hepsini ben alacağım, sen oraya gel,’ dedim ve o anda yeşil ışık yandı.
Gözlerinin içi güldü, ’Gerçekten mi Abi?’ diye sordu.
’Evet, evet, gel,’ dedim.
Sağ taraftan girdim ve oto parkta durdum.
Ağır kova sağ elinde, sol elinde bir şişe buz gibi su ile arabamın yanına geldi. Ben de arabadan indim ve oradaki banka oturdum. Kovayı bankın yanına koydu ve kendisi de bankın diğer ucuna oturdu.
’Kaç şişe su var orada?’
’Bu elimdekiyle birlikte tam on beş şişe Abi.’
’Hapsi kaç lira ediyor?’
’Yirmi iki buçuk.’
’Matematiğin iyi galiba?’
’İyi Abi, kendime yetecek kadar var. En azından evi geçindirecek kadar matematiğim var.’
’Senin şu anda okulda olman gerekmiyor mu?’
’Gerekiyor haklısın Abi. Evde hasta bir annem, yatalak bir ablam ve bir küçük kız kardeşim var. Onlara bakmak zorundayım.’
’Baban yok mu senin?’
’Yok Abi, öldü,’ dedi ve iki gözünden birer damla yaş kavruk yanağından süzüldü.
’Ben de öğretmenim de ondan sordum. Kusura bakma,’ dedim.
Yüzünde bir muziplik belirdi ’Senin de okulda olman gerekmiyor mu Abi?’ dedi espriyle karışık.
Bastım kahkahayı ’Aferin sana oldukça zekisin! Öğleden sonra dersim yok’ dedim ’Suları almasam da sana yirmi beş lira versem kabul eder misin?’ diye sordum.
Birden yüzündeki ifade sertleşti, su şişeleriyle dolu kovayı kendisine doğru çekti, ’Olmaz, ben dilenci değilim. Annem, ’Sakın kimseden para alma,’ diye sıkı sıkı tembih etti.
’Tamam tamam, anlıyorum seni, aferin. Onu ben düşünemedim, kusura bakma, getir suları yanıma,’ dedim ve kendime doğru çektim, ’Bu kovayı da bana ver hepsine otuz lira vereyim, olur mu? Sen kendine yeni bir kova alırsın,’ dedim.
’Anlaştık Abi, tamam,’ dedi ve verdiğim otuz lirayı pantolonunun cebine koydu.
’Sen okula gitmek istemez miydin?’
’İsterdim ama şartlar böyle olmasını gerektiriyor.’
’Seni ben okula yazdırsam, masraflarını karşılasam okula gider misin?’
’İstemez miyim? Tabi ki de isterim. Annem, ablam, kardeşim ne olacak? Aileme kim bakacak Abi?’
’Onların da bakım ve masraflarını halletsem kabul eder misin? Bak bunun dilencilikle bir ilgisi yok. Yardımlaşma, dayanışma güzel bir erdemdir. Hem yardım eden insanlar yardım edilenlerden daha çok mutlu olur. Huzuru bulurlar.’
’Öyledir Abi. Sen öyle diyorsan öyledir. Ama annemle görüşmem lazım,’ dedi.
’Görüş o zaman. Telefon var mı onlarda?’
’Onlarda yok da ev sahibinde var. Onu ararım anneme telefonu götürür.’
Telefonumu elime aldım, ’Söyle numarayı arayalım ev sahibini, annene sor madem,’ dedim.
Annesiyle görüştü. Öğretmen olduğumu da öğrenince arabama binerek eve gitmesine izin verdi. Eve giderken marketten gıda ve temizlik alış verişi yaptım. Poşetleri eve bıraktık. Adının Mustafa olduğunu annesinden öğrendim.
Mustafa’nın okul masraflarını üstlendim. Ailesine de üyesi olduğum dernek ödenek ayırdı. Hayır sever üyelerin verdikleri paralarla ev kiraları ve tüm giderleri karşılandı. Mustafa’nın öğretmeniyle tanıştım. Velisi olduğumu söyledim ve telefon numaramı verdim. Mustafa sınıf başkanı oldu. Çok sevilen bir öğrenci. Üç yıldır okuluna devam ediyor ve bir daha tehlikeli olan yolun kenarında su satmasına gerek kalmadı.
İSMAİL MALATYA 20/10/2020-SALI-İST.