- 326 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TOPLUMSAL YOZLAŞMA VE HUKUKUN RAFA KALDIRILMASI
TOPLUMSAL YOZLAŞMA VE HUKUKUN RAFA KALDIRILMASI
Yozlaşma ne zaman başladı. Bu bilinmiyor. Belki ta çok eskilerde. Necip Fazıla göre kanuni dönemine kadar uzanıyor. Yükseliş döneminin zirvesinde başlıyor çürüme.
Rahmetli Necip Fazıl hatırladığım kadarıyla çürümeyi ilmiye sınıfından başlatıyor ve onun da müsebbibi olarak Kanuni’nin ilmiye sınıfının serbest seçimine müdahale edip atamaya bağlamasına dayandırıyor. Evet, o güne dek yönetici erkten bağımsız kendi içinde hiyerarşik sistemde seçimle yönetilen ilmiye sınıfı Kanuni’nin müdahalesiyle atanarak yönetiliyor.
O güne dek yönetici erkten bağımsız yaşayan ilmiye sınıfı yönetici erke bağlanarak hukukun üstünlüğü anlayışı yerine yönetici erkin üstünlüğü anlayışına yöneliyor. İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor. Hukuk altüst oluyor, güç hâkim oluyor. Piramit tepe taklak ediliyor. Keyfi yönetim ondan sonra başlıyor. Hakkı hukukum üstünlüğü anlayışı tek ediliyor, kuvvetin iktidarı başlıyor ve zülüm adım adım hâkim olmaya giderek mutlak hükümranlığını ilan etmeye başlıyor. Ediyor da.
Bugün ilmiye sınıfının yönetici erkten bağımsız görünmesine bakıp özgür olduğunu sananlar aldanmakta, onların daha güçlü gördükleri odakların emrine amade köleler olduğunu anlamamaktadırlar. Onun içindir ki ilmiye sınıfı darbelere her hal-u karda destek vermektedir. Ancak bu sınıf gücün yer değiştirdiğini gördüğü yer ve zamanlarda yine gücün yanında hatta emrinde yer almakta, bu durumlarda onların darbeye karşı olduğunu sananlar yine aldanmaktadırlar.
Yalnız bu sınıf değil Ümera da güce boyun eğmektedir. Önceleri elindeki güç sayesinde ilmiye sınıfını boyunduruğu altına alarak onlara her istediklerini yaptıran Ümera sınıfı gücü elden kaybettiklerinde kendileriyle birlikte ulemayı da aynı güce itaate hatta ibadete zorlamakta bunu da başarmaktadırlar. Zaten bu konuda sıkıntı çekmemektedirler. Çünkü zaten öteden beri güce tapınmayı adet hatta kişilik haline getiren ümera güç yer değiştirdikçe kıblesini değiştirmekte hatta tanrıyı güçte vehmeden putperest gibi bu yeni tanrıya gönülden perestiş etmektedir.
Güç bazen para olmakta, parayı eline geçiren odaklar tanrılaşmakta, bazen medya, bazen asker bazen de gizli güçler devreye girmekte ve bu Mısırlı köleler yeni tanrılara Firavunlara tabut etmekte, hak ve hukuk hiçbir zaman iktidara gelmemekte, gelememektedir. İşte bu günkü durumumuz tam da budur. Toplumdaki zenginlik yarışının temelinde bu yatmakta, sınıf değiştirme gayretleri ve olağanüstü çabalarının itici gücü burada bulunmaktadır.
Onun içindir ki bu savaş olağanüstü şartlara ulaşmakta ‘gaye için her şey mubahtır’ prensibiyle tüm halk makyavelistleşmekte, toplumsal çürüme en ileri boyutlara varmakta toplumun en alt tabakalarına kadar varmaktadır. İşte gerçek ve en büyük toplumsal çürüme budur. Felaket en büyük boyutlardadır. Bu noktada hak her yerde ayaklar altındadır, zulüm toplumun en küçük ve son noktasına kadar varmıştır. Artık çürümeden söz etmek bile abestir, top yekûn bir yok oluş süreci başlamıştır. Çünkü ne demiştir büyüklerimiz ‘küfr ile devlet abat olur ama zulm ile olmaz. Zulm ile abat olan kahr ile berbat olur.
Ahmet KEMAL’
Ahmet Kemal