İÇİMDE BİR DENİZ, DENİZİN ORTASINDA KOCAMAN BİR BEN!
İÇİMDE BİR DENİZ, DENİZİN ORTASINDA KOCAMAN BİR BEN!
Gizli cennet gibi dimi.. Bir yer var orda çok uzakta o yer bizim yerimizdir, gitmesekte görmesekte o yer bizim yerimizdir…Evet, bu dizeleri biraz değiştirdim, köy değil de yer dedim, burası da köy zaten hem de babamın köyü ve en son bu köye ne zaman gittim hesaplamam gerekecek. Bu evde baba evi ve kardeşlerden en son ben doğdum bu evde. Benden sonra çok çocuk doğdu, yeğenler sayamadığım kadar.. Şu anda kim nerde?Hepsi de çok uzakta ve bu evde tek başına burada böyle yıkılmayı bekliyor,belki de yakın bir zamanda yıkılır hiç belli olmaz.. Yazdan yaza abimler gidiyorlar ama sadece gidiyor, yatıp kalkıyor, kendine ait olan işleri yapıp dönüyorlar, dönerken de evin kapısına saç çakıyorlar boşken eve ayı girmesin diye.
. Evin önündeki açık duran pencereler aynen kalıyor, kışın kar yağıyor, yazın yağmur kimin umurunda.. Ortak mala hizmet yapmak normal olmuyor ama ortak olan malı istediğin kadar kullanmak normal..
Yani insanın uzanamadığı her yer yabancıdır, o yer senin olsa bile…Burası da güzel bir örnek işte..
En son dayanamayıp gittim fırından bir pasta aldım,Okan’ın suratı o kadar asılmıştı ki resmen eziliyordum bakışlarının altında..Akşam yemeği yemek için masayı hazırladım, tam yemeğe başlamıştı ki pastayı önüne koydum…Okan doğum günü pastasını görünce çok şaşırdı, çok da mutlu oldu ve bir anda yüzünde ki o karamsarlık yok oldu. Okan, sadece ortasına koyduğum tek mumu söndürdü o kadar başka da bir şey demedi. Yemekten sonra pasta servisi yaptı bize, Volkan ve de bana. Sonra da, yiyebilir miyim?, başım ağarır mı? Diyerek bana ilk lafını da sokmuş oldu, Okan bu işte..
İçim rahatladı ve kendimi iyi hissettim, hem neden kendimi bu kadar kötü hissediyordum onu da anlamış değilim. Sanki her şeyden ben sorumluyum, yapılan hataların hepsi benim suçummuş gibi ortada da bir hata yok zaten.
Ne zaman kurtulacağım bu durumumdan o da belli değil. Corona lı günler bitti ama bizler hala daha evdeyiz, evde olmanın verdiği stres giderek artıyor ve işimizi açamazsak bu daha da büyüyecek ve halimiz ne olacak hiçbir fikrim yok, hazırlığımız da yok, bekliyoruz Reizi, ne zaman bize iş yerinizi açabilirsiniz diyecek acaba? diye…
Off, şu içimdekileri bir anlatabilsem onları yazıya dökmeyi bi başarabilsem var ya belki o zaman biraz rahatlarım. Bir okyanus yüzüyor içim de durmadan kulaç atıyorum ve bir ben bana yetişemiyorum, her kulaçta kendimden uzaklaşıyorum, hayattan, yaşamdan, duygulardan uzaklaşıyorum. Benliğimi, kimliğimi, bedenimden bir parçayı attığım her kulaçta okyanusta bırakıyorum, kendimi kendime alamıyorum. O kadar karışık o kadar dalgalıyım ki dinmiyor fırtınam bir türlü. Belki çok haksızlık yapıyorum kendime, bekli de çok da ayıp ediyorum yaşama karşı, belki de çok nankörüm hayatın bana sunduklarını görüp memnun olmadığım için, bilemiyorum belki de ben hakikatten de çok haksızım.. İşte böyle bir yapıya büründüm, işte bu şekil bir ben oluştu bende yavaş- yavaş, adım –adım. Yerleşe-yerleşe geldi ve bu haldeyim çıkılmaz bir oluşumdayım işte.
Özlemlerim büyüdü. Yalnızlığım zirvede, kendime söz geçiremiyorum çünkü kafamdakilerle kalbimdekileri bir araya taşıyamıyorum ve denediğimde hepsi firar ediyorlar, dağılıyorlar toparlamakta güçlük çekiyorum, acıyorum. Ben bu sabah neden bu kadar duygusalım onu da hiç bilmiyorum. Bu duygusallık çoktandır var aslında, içim büklüm-büklüm bir haber duyacakmışım gibi hop-hop çıkıp gidecekmiş gibi kalbim… Çok tepkisiz, ama fazla tepkiliyim.08,06,2020,10,03. Pazartesi, evdeyim…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.