- 538 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Seviyorsan tam seveceksin…
Oturuyorum gözlerim kapalı, düşünüyorum bir hayal kuruyorum. Seninle bizim yaşadığımız evi düşünüyorum. Sabah, ben erkenden uyanıyorum. Hazırlanıp dışarı çıkacağım. Hazırlık yapmamız gerek akşama misafirlerimiz var. Önce güzel bir duş alıyorum, sonra giyiniyorum. Sen hala daha mışıl mışıl uyuyorsun. Seni uyandırmak istemiyorum. O kadar güzelsin ki bunu sana anlatamam.
Dışarı çıkıyorum arabamızın anahtarları elimde, otoparka giriyorum ve yavaş yavaş arabanın yanına yanaşıp kapıyı açıyorum. Güzergâh en yakın market. Gerekli alışverişi yapmam fazla sürmüyor. Geri dönüş yoluna giriyorum. Bir şey mi unuttum acaba. Yolun kenarında bir çiçekçi var. Arabayı sağa çekiyorum ve çiçekçiye girerek senin için sarı bir gül alıyorum. Sonra tekrar arabaya, geldiğim yoldan geri dönerek tekrar eve dönüyorum. Ve kapıdan içeri girerken “hayatııım” diye sesleniyorum sıcak ve mağrur bir sesle. Fakat sen halen daha güzellik uykundan uyanmamışsın. Çiçeği yanıma alıyorum. Küçük bir not “ uyandırmaya kıyamadım “ Başucuna bırakıyorum. Sana bağlılığın bir ifadesi. Mutfağa geçip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya koyuluyorum. “ Aşkım uyandığında her şey hazır olmalı “ diyorum kendi kendime biraz domates, peynir, salam. Kahvaltı sofrasının kalabalık olmasını istemiyorum. Oranın kalabalığı biz olmalıyız. Çay evet şimdi çay hazırlanıyor. Hmmm. Bir de rafadan yumurta. Şimdi oldu. Soframız hazır. Bu arada senin uyandığını fark edemiyorum. Oysa seni hissetmek isterdim. Her şeyinle. Sessizce ben hazırlık yaparken sen arkadan sarılıyorsun. “ Canım benim, seni seviyorum. “ diyorsun bana “ ben de’’ Ben de seni seviyorum.” Mutluyuz ikimizde, çünkü mutluluğumuza gölge düşürecek hiç bir şey yaşamadık, çünkü birbirimize sevgiyle bağlıyız, çünkü bizim tek güvencemiz yine ikimiz iz. Eeee ne de olsa bu dünya bizim kendi dünyamız ve bunu biz kurduk. Kendimiz için, çocuklarımız için. Kimsenin mutluluğumuzu engellemesine izin veremeyiz. Birbirimize o kadar çok güveniyoruz ve o kadar çok bağlıyız ki nikâh işlemlerini bile önemsemiyoruz. “Off Allah ım biz şimdi haftaya Cuma evleniyor muyuz” diyerek birbirimize gülüyoruz, sonrada “ ne gerek vardı ki biz böyle iyiydik” diyoruz. Birbirimize ve kendimize güveniyoruz.
Şimdi iş vakti, seni yalnız bırakmak istemiyorum. Masayı toparlamak için birbirimize yardım ediyoruz. “Keşke bitmeseydi.” diyoruz birbirimize bakıp ama biz bunları sürekli yaşıyoruz. Ben çıkış kapısına doğru yavaşça yaklaşırken sen arkamdan geliyorsun. Elimi tutuyorsun sürekli beni bırakmak istemez gibi bir halin var. Biraz da yaramazsın, şımarıksın tabi ama bu çekilir bir durum. Bana sıkıca sarılıyorsun.
“- Akşama geç kalma.
- Peki canım.
- Biliyorsun misafirlerimiz var.
- Hıhım biliyorum canım.
- Seni seviyorum canım.
- Bende ben de seni seviyorum.
- Gitmeni istemiyorum. Ne zaman bitecek bu işler. Ne zaman seninle
elimi yüzüne uzatıyorum ve işaret parmağımla dudağını engelliyorum.
“ -Şşş bana şimdi öyle bir hediye ver ki hayatımın bir anlamını olduğunu, gittiğim yerde başarılı olmak için bir sebebim olduğunu ve kendime dikkat edip her zaman geri dönmem için mutlak bir sebep olduğunu bana unutturmasın.
- İşte hediyen canım.”
Yoğun bir dudak temasından sonra dışarı çıkıyorum. Dış kapıdan da çıktıktan sonra yavaşça geri dönüp pencereye bakıyorum. Oradan masum bir ifade ile beni izliyorsun. Öylece duruyorum bana sanki bir daha geri dönmeyecekmişim gibi bakıyorsun. “Üzgünüm canım ama bizim ve çocuklarımızın geleceği için gitmem gerek “ diyorum ve hızla yola koyuluyorum. Of Allah’ım yapılacak çok iş var. Ama sen hep aklımdasın. Dudağımda öyle bir iz bırakmışsın ki ne yapacağımı, nereye gideceğimi, kendime nasıl dikkat edeceğimi iyi biliyorum. İnsanlar sokaklarda, bir adam var koşuyor. Sanırım işine geç kalmış. Bende geç kalmamalıyım. Şu gaza biraz daha bassam iyi olacak. Bir an önce gidip işlerimi halletmeli ve sana geri dönmeliyim. Ne kadar güzel bir hayat senin aklında ben, benim aklımda sen. Evet, bu hayatın güzelliğinin senin için ben, benim için de sen olduğunu hatırlayarak hızımı biraz daha arttırıyorum.
Evet sonunda. Paydos. Bu günkü iş bitti. Ama önümde çok günler var. Şimdi dönüş yolundayım. Fakat o da ne? Telefon çalıyor. Sanırım geç kaldım.
- Efendim
- Hayatım nerdesin?
- Yoldayım canım geliyorum.
- Tamam, canım, seni özledim ve misafirlerimiz de geldi.
- Anlaşıldı komutanım.
- Hmmm. Bunun bir de cezası olacak tabi.
- Anlaşıldı komutanım.
- Seni bekliyoruz.
- Tamam, canım geliyorum. “
Allah ım nasıl geç kalırım. Bir an önce gitmeliyim. Hızımı arttırıp vitesi yükseltiyorum. Çalıştığım iş alanının sınırları içerisindeyim. Yol karanlık. Ne bir sokak lambası ne karşıdan gelen ne de beni takip eden bir araç var. Daha fazla geç kalmamalıyım bir vites daha yukarı sanırım bu dört oldu. Hmm dikkatli olmam gerek. Sanırım bu yoldan bir tanker geçmiş. Yolda boylu boyunca uzanan bir yağ şeridi var. Arada bir şerit kesiliyor tekrar başlıyor. Aman Allah’ım.
O hiçbir şeyden habersizdi. Bildiği tek şey aşkının yolda olduğu ve her an için kapıyı açabileceğiydi. Misafirleri ile ilgilenmesi gerekiyordu. Ablası gelmişti eşiyle birlikte. Tatlı bir muhabbetin ortasındaydılar. Birden bir kapı sesi duyar gibi oldu. Yerinden fırladı aşkım geldi diye. Ama yok! Gelen kimse yoktu. Ablası sordu ne oldu diye. “Hiiç sadece kapı açıldı sandım.” ama gelen yok! Üzgün bir tavırla tekrar kalktığı koltuğa geri döndü. Önündeki sehpaya gözleri daldı. Ve derin bir iç çekti. “Off neden bu kadar geç kaldı?” İçinde nedenini anlamadığı bir endişe vardı. Ablası “
- Neden bu kadar heyecanlısın bu akşam bakalım
- Hiiç
- Pekte hiç değilmiş gibi
- Evet
- Nedir? Bir müjdemi var yoksa
- Nerden bildin ablacım?
- Sadece tahmin ettim. Bende müjde vereceğim zaman böyle heyecanlanırım
- Evet bir müjdem var. Yani aslında bunu ona dün akşam söyleyecektim ama Söyleyemedim bu müjdeli haberi sizinle beraber vermek istedim. Yani en azından söylerken güçlük çekmemek için
- Nedir müjden? Bizi bekletmezsin herhalde gerçi ben tahmin eder gibi oldum ama sen yinede söyle
- Evet bence de söyle bende meraklandım iyice.
- Şeyy. Bir çocuğumuz olacak.
- Ne kadar güzel ama bunu ona söylemek bu kadar zor muydu?
- Heyecan ablacım heyecan.
Kısa bir sessizlik oldu ve gözleri yine önündeki sehpaya daldı. Yine bir iç çekti ve kendi kendine.
- Yolunda gitmeyen bir şeyler var.
- Ne gibi?
- Bilmiyorum. İçimde henüz anlam veremediğim bir hüzün var.
- Sanki bir şeyler olacak gibi sanki. Sanki.
- Dert etme bu kadar bende bir kadınım o da şimdi senin yanında olmak için can atıyordur. Sabırsızlanıyordur. Hatta her an için kapıdan girebilir.
Yine bir sessizlik gözleri yine sehpa da bir iç çekiş daha “ Ne oldu niçin hala gelmedi? “ Bir anda sehpa da odaklanarak göz bebekleri büyümeye başlar. Ruhunun derinliklerinden gelen o acı kalbine tıpkı bir bıçak gibi saplanıverir. Artık hüzünden eser yok. Yüzü kasılmaya başlar. Ellerini titreyerek göğsüne doğru götürür ve kendine tıpkı sevgilisine sarılıyormuşçasına sıkı sıkıya sarılmaya başlar ve kısık ve hızlı bir şekilde nefes almaya başlar. Ablası ve eniştesi şaşkınlıktan dona kalmıştır. Her şey bir anda olur. Acı giderek artıyor. Yüzündeki ve nefesindeki kasılma hat safhada, bu sırada ağzını sonuna kadar açıp başını yukarı kaldırıyor. Çığlık atmak istiyor fakat sesi çıkmıyor. Gözlerindeki buğulanma yaş damlalarına dönüştü bile yavaşça yanaklarında süzülüyor. Ablası büyük bir refleks ile yerinde fırlayıp omuzlarından tutuyor. Ve geri dönüp eşine “
- Çabuk bir kolonya su falan bir şeyler getir.
- Allah’ım Yeter ne oluyor.
- Yeter yalvarırım cevap ver.
- Titremeye başladı çabuk oll.
- Yeter konuş beninle kendine gel ne olur.
Ve yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlar. Nefesindeki ve yüzündeki kasılma yavaşça yumuşar ve sanki son nefesini verircesine bir nefes bırakır dışarı doğru. Yavaşça koltuğun üzerine yığılır. “ İşte kolonya geldi. “ Ablası ne olduğunu anlamadan ellerine bileklerine alnına kolonya sürmeye onu kendine getirmeye çabalar ama nafile “ Yeter“ der boğuk bir sesle gözlerini açmaz açamaz. Sağ elini hem korkuyla hem de titreyerek boynuna uzatır. “ Aman Allah’ımmm “ “ Yeter!!” diye bir çığlık atar.“ Olamaz hayır bu olamazzz “ fakat oldu. O öldü. Nasıl ya da nerde öldüğünüz önemli değildir. Önemli olan bir şey varsa o da öldükten sonra nereye gideceğinizdir.
Bu arada o! O bir daha o eve hiç gelemeyecek. Ve belki de hatırlayacağı tek şey acı bir lastik sesi hepsi bu kadar. Birbirini delicesine seven iki insan artık asla ayrılmayacaklar. Hep beraber, hep birlikte olacaklar. Ve orada sevdiklerini sevenlerini bekleyecekler. Onlar artık sonsuza dek beraber ler. Ve mezar taşlarında dünya yok olana dek “Öyle birini sev ki sen ölünce o yaşamasın ”
Yazacak.
Biricik aşkı Sami/si yoktur ama Yeter her gün ölmektedir.
Sami Arlan..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.