- 1215 Okunma
- 15 Yorum
- 7 Beğeni
DİPLOMANIZ KAÇ YAŞINDA? Akıl yaşta değil baştadır...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bazı insanlar hiç büyümezler. Okula giderler, diploma sahibi olurlar lakin yine de cehaletin pencelerinden sıyrılıp çıkamazlar.
Çünkü at gözlükleri ile bakarlar hayata. Bir türlü doğru yolu bulamazlar.
Kendilerini yaktıkları gibi bir çok insanın da hayatlarına dokunurlar. Bu dokunuş bir de küçük bir çocuğun hayatı ise o çocuk ömrü boyunca etkisinden kurtulamaz.
Bir çocuğun güncesi;
Bu benim suçum değildi ama cezası bana reva görülmüştü.
Doğmakla başlayan geçmişim; geleceğimin üzerine pus gibi çökmüştü.
Hayat çoktan önce annemi, daha sonra da beni mahkum etmişti bile.
İlk zamanlar ben de annemi suçlardım. Onun beni suçlaması gibi. Babam annemi, annem beni, ben annemi suçladık durduk senelerce...
Benim suçum doğmak, annemin suçu doğurmaktı. Bir zaman sonra babama acır halde buldum kendimi. Zavallı adamcağız bizim yüzümüzden mutsuzdu. Acı çekiyordu...
Bana bakarken daha çok hissediyordum içinin acıdığını. Babamın bir kez olsun bana gülümsediğini görmemiştim. İnsan bilmez mi içten bir gülümseme nasıl olur.
Sahte bir gülümseme nasıl olur çok iyi biliyordum. Annem öyle gülümsediğinden belki de.
O zamanlar küçüktüm ve cahildim. Büyüdüğüm zaman gördüm ki cahillik yaşta değilmiş.
Bir çok yetişkinin zır cahil olduğunu öğrendiğimde adeta beynim dumura uğradı. İnsan bu kadar mı at gözlüğüyle bakardı hayata!..
Annem suçlu değildi; ben de öyle...
Babamın sözleri kulaklarımda çınlarken artık ona hiç acımıyordum.
’Ömrümü yediniz. Allah sizi bana ceza olarak mı verdi?’
Çocukken gizli gizli ağlar; Allah’a için için kinlenirdim.
Bir yandan da babama acırdım. Çünkü ben ve annem olmasak çok mutlu olabilirdi.
Okur yazar olmak ta yetmiyordu. Babam lise mezunu, annemse köyde büyümüş; küçük yaşta zorla kocaya verilmiş cahil bir kadındı.
Büyüdüğümde babamın cahil olduğunu öğrenmem hem şaşkına çevirdi beni hem de omuzlarımdan koca bir dağ kalkmış gibi hafifledim. Babamı kâle almıyordum artık.
Babam annemi ve beni hep küçümserdi. Anneme beyinsiz bir yaratık gibi davranırdı.
’ Senin aklın sarmaz. Sen cahilsin. Sen bilmezsin. Sen sus.
Sen sus!..
Sen karışma!..
Saçı uzun aklı kısa bir kadındı. Babam hep öyle derdi. Ben de öyle olduğuna inanırdım. Gerçekten de annemin saçları çok uzundu.
Babamın onca hakaretlerine maruz kalan olan annem hep ağlardı. Ben yanına gider teselli etmek isterdim.
’Çekil git başımdan. Zaten hep senin yüzünden işitiyorum bu lafları!..
Bir gün makası elime alıp saçlarımı kökünden kestim. Sapsarı ve örgülü saçımı elime alıp saatlerce ağladım.
Akşam olduğunda şebek gibi halimi gören annemden de bir ton dayak yedim...
Kirpi gibi dik dik duran saçlarımı gören babam tek cümle söylemişti.
’Anası gibi!..
Keşke babam da dövseydi. Annem gibi olmak istemiyordum. Benim saçlarım uzun değildi ki!..
O zamanlar aklın kısalığı ne demek pek de bilmiyordum aslında. Babamın gözlerinde ki nefretten bunun çok kötü bir şey olduğuna kanaat getirmiştim sadece.
’Bir erkek evlat veremedin!..
En son bu sözle büyük bir deprem daha yaşamıştım minicik yüreğimde. Evet bulmaca çözer gibi geçen çocukluğuma yeni bir darbe daha vurulmuştu...
’Neden babam beni sevmiyor?
’Neden annem bana düşmanıymışım gibi bakıyor?
Binlerce sorunun koşuşturduğu kısa olan aklım; en sonunda asıl meselenin kız olarak doğmam olduğunu bir zahmet anlamıştı.
Anneme haksızlık etmek istemiyordum. Annemin komşuya söylediği cümleyi duyduğumda annemin masum olduğunu anlamıştım.
’Fadime Abla Allah vermeyince ben ne yapabilirim ki!..
Allah’a isyan etmeye o cümleyle başladım. Babamın da annemin de hiç suçu yoktu.
Tek suçlu bendim. Ben kendimi suçlamaya devam edebilirdim. Öyle de yaptım
’Neden beni kız olarak yarattın? Sorusunu defalarca sordum durdum. Lanetli bir varlık gibi hissettim yıllar boyunca.
Allah’a isyan etmeyi insanların ne kadar cahil ve zalim olduklarını gördüğümde bıraktım. Bir tek suçlu vardı o da cehalet.
Annemi affedebildim. Nitekim o cahil bir kadındı. Okur yazarlığı bile yoktu. Kocasının yumruğu sürekli başında olan; sindirilmiş zavallı bir kukla gibiydi.
’Mürekkep yalamış’ olan babam diplomalı cahillerden olduğu için bana ’ Akıl yaşta değil baştadır’ sözününün de ne kadar doğru olduğunu öğretmişti.
Kısacası büyüdüğümde, bazı büyüklerin aslında hiç büyümediklerini acı tecrübelerle öğrenmiş oldum. Babam hiç büyümemişti.
Annemi ben okuttum. Birlikte büyüdük annemle. Kurslara gönderdim. Kendini her türlü geliştirdi. Öğrenmeye o kadar hevesliydi ki aç susuz kalmış biri gibi iştahla sarıldı kitaplara. Kitap kurdu oldu çıktı seneler sonra.
Seneler sonra benden utanarak özür diledi.
Küçükken anneme, büyüdükten sonra aklım başıma geldiğinde ise babama acır duruma geldim. Asıl acınacak halde olan babamdı.
Gözlerinde "At gözlüğü" olan insanların diploma sahibi olmalarının hiç bir işe yaramadığını babam ve babam gibi diplomalı cahillerden öğrendiğimde çok geç kalmıştım.
İçimde ki çocuk hayata küsmüştü. O küçük kız bir türlü kendine gelemiyordu. Hayata bir sıfır yenik başlamıştım...
Kız olarak doğmak hiç kimsenin suçu değildi. Hatta suç bile değildi.
Ama içimde ki basma entarili kız çocuğu yüreğine takılan kelepçe izini bir yara gibi taşımaya mahkumdu artık...
"Affetmek büyüklüktür," diyerek bir gün babamı da affettim.
Sessiz olun!..
Bundan içimdeki kız çocuğunun haberi yok.
Bir
İki
Üç
Tıp
Bir kız çocuğu daha doğdu!..
...
YORUMLAR
Ataerkil düzene geçtiğimizden beri Araplaşmanın etkisiyle törelerimizdeki kadına verilen değerlerden ve aile içindeki yerinin kıymetini bilememeye kadar çok fireler verdik.
Diplomanın kişilik vermediğini bunun ailedeki 3 - 7 yaş aralığındaki yaşanmışlıkların ve gözlemlerin izinden kaynaklandığını, o süredeki rol modellerin yıllar sonra 'ben öyle yapmam' nutuklarına rağmen aynısının tekrarlandığı bilinen gerçeklerdir.
O nedenle, kadınların neden eğitimsiz bırakıldığından, bunun kimlerin işine yaradığından konuyu irdelemeye başlarsak taşlar yerin oturur. Muhtemelen o lise mezunu babayı da ailede ezilen bir anne kimliği büyüttüğü için anneye ne kadar saygı duyarsa duysun, bilinç altındaki 'kadın' algısı çok kolay değişmez bir daha...
Sanki annenin okula gitmemesinden ( diploması olan eşi ) eşi sorumluymuş gibi olan kurguyu ilginç buldum açıkçası.
Daha doğrusu toplumdaki bu kadim sorundaki 'diploma' vurgusunu ilginç buldum. Geçenlerde yazımda alıntısını yaptığım profesörü çağrıştırdı bana... :(((
Kız çocuğu doğduğu zamanki 'tıp' söylemi de bu sürecin oyunlaştırılmış halidir.... :(((
Montaigne de cümlesiyle büyük bir ironi yapmış aslında...
Sevgilerimle...
Yine; toplumun kangren bildiği ve uzun seneler boyunca çözemediği önemli konulardan birini, kendinize has kaleminiz ile dile getirmeniz beni sevindirdi, çünkü insanın özünde maneviyat mevcuttur, kabul eder veya saçma bulur, kişinin kendi sorunudur saygı duyulur.
Eğitim ve Öğretimin amacı diploma almak ise hepimiz okul sıralarından geçtik ve söz konusu diploma sahibi olduk, ekmeğimizin nişanesi olarak. Yeterli mi? Emekten sonra kazancımız sadece ekmek... Bu görünen yüzü, kaleminizin dile getirdikleri ise eğitimin görünmeyen yanıdır.
Yorumlarında haklılık payı olan çok arkadaşlarımız vardır, onlara aynen katılıyorum, ne de olsa aklın yolu birdir. Yine de küçük bir katkı sağlar düşüncesiyle;
- Aile eğitimi,
- Okul eğitimi,
- Toplumun genel eğitimi,
- Ülkeyi yönetebilme eğitimi.
Temel eğitimleri topluma kazandırmadığımız sürece söz konusu yazdıklarınız devam etmeleri kaçınılmazdır.
Yine yazınız. Saygılarımla...
Maalesef kız çocuğunu yok saymak, onu toplumdan dışlamak bizim ülkemizde olduğu gibi bir çok ülkede de var. Kadını itelemek, erkekten aşağı bir tabaka da görmek cehaletin, zihniyetin bir ürünü. Kırsal kesimin bir çok yerinde sanki çok doğru ve övünülecek bir söylemiş gibi affınıza sığınarak şöyle denir “ kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.”
Çünkü bu zihniyete kural kadın; sadece çocuk doğurur, aş yapar , iş yapar ve dayak onun ödülü..
Sadece kırsal kesimde mi kadın itilir kakılır, dayak yer ya da öldürülür.. şu son zamanlarda yaşadığımız olaylara göz atmak lazım. Bir çok sanatçı kimliği altında yaşayan insanlar kadın dövmeyi, kadını aşağılamayı maharet sayar..
Çok şey var yazılacak çizilecek .. ben burda noktayı koyup günün yazısını ve değerli yazarını tebrik ediyorum..
asude Hocam!
Yazınızı okurken Anadolu'nun yedi bölgesi yeniden canlandı gözlerimde.
Niye yeniden canlandı dedim?
Daha önce üç aşağı beş yukarı yedi bölgemizde yaşadım.
Görev yaptım!
Ve Yazınıza konu edilen olayların her bölgede yakın tanığıyım.
Bazen görevim gereği işlenmiş bir suça müdahale bazen de
kulak misafiri olarak.
+ kendim de içinde yetiştiğimi itiraf etmeliyim.
Kimin Suçu?
İşte bu soru devletin kendine sorması gereken soru.
Adı Milli kendi ne idüğü belirsiz
eğitim sistemi ve de taklitçi/ cemaat ve tarikat hurafesi din ,anlattığınız olayın baş sanığıdır.
Yargılanmalı, muhabbet hapse mahkum edilmeli ve de cezası tek başına hücrede infaz edilmelidir.
Yazı güzeldi.
Tebrikler.
Necati Kavlak tarafından 10/7/2020 2:35:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba,
Konu seçimi güzel ama daha edebi cümleler ile anlatılabilirdi öykü. Kelime hataları çok. Mesela ''maruz-mazur'' gibi. Öykülemenin dilini daha yukarıya çekmek için daha çok okuma yapmak gerekir. Öyküdeki anne örnek alınabilir :))
Ayrıca içerdiği dini göndermeler sebebi ile yazının Montaigne sözü ile süslenmesi ironik olmuş.
Sevgilerimle...
Insnalar dışını eğitir bazen sadece...gorunen dünyanın, saygı göstergesi gibi taşır çerçevelettiği kağıt parçasını...uzerine pırıltılı ambalajlar geçirir, içerideki kokuşmuslugu gizlemek için...lakin bir şekilde sızar dışarı işte...ne yapsa da gizleyemez içindeki gerçeği...
Güzel bir yazıydı...kaleminize sağlık..
Tebrikler..
Sevgi ve selâmlarımla.
diploma,diplomasızlık değil de, diploma almak için, onca dersin harici, inandığı dini bilmemek üzere diyelim, benim babam da, diplomasızdı, ama benden yıllar sonra, kız kardeşim olduğunda, o kadar sevindi ki, her zaman söylerdi, peygamber efendimiz, kız çocuğu olan eve nur yağar,buyurmuş derdi,, babam,kız evladı olmayan, evladım var demesin derdi,
büyüyüp okuduğunu,ankarada çok önemli mevkilere geldiğini,göremedi,görseydi sevincini tahmin bile edemezdim, sonra ne oldu, evlendi kız kardeşim, iki yeğen, hazarla aydolun ve eşi bir kardeş daha,bürokrasiyle sıkıntılıyımdır,az da kız kardeşliğinin yerine,analık yapmadı bana,,:)cehalet her şeyi bilipde, inandığı dini bilmemek, atasının izini sürmemektir,
güzeldi yazınız,tebrikle,çok hürmetle,,,
Kız çocuğu,
Ben tek kızdım bizim ailede. Hep bir ablam olsun diye anneme ağlayıp dururdum. Hep eksikliğini çektim olmayan ablamın. Evlenirken, çocuğum doğduğunda, bir derdim olduğunda arkamda bir gölge istedim her koşulda yanında olan.
Ilk kizim doğduğunda çok sevindim, inşallah bir kiz kardeşi olur dedim. 5 yıllık evliligimi 2 kız çocuğuyla süsledim. Ciceklendi evimin her köşesi.. cenneti ayağıma getirdiler.
Şimdi yazınızı okuyunca sukretmek için ne guzel sebeplerim varmış diye yazmak istedim.
Yine içlendik yazdiķlarinizla. Sevgiyle kalın.
Çok güldüm sevgili arkadaşım ama kendime.
Dağınıklığım ile kaybolurken okumak ve yazmak adına mutluyum ve aklımın odalarına seriyorum cümleleri.
Farklı yaşları var benim diplomalarımın farklı zamanlarda eklediğim ve güncellemek aklımızı
Aklın adil dağıtıldığına inanmıyorum zaten adil olan bir şey de kalmadı ama vakti var illa ki bir şeylerin bu anlamda illa ki İlahi Adalet.
Üstelik akıldan şikayet etmek çok olası çok akıl çok sıkıntı çokça farkındalık ve gelişimi sürekli kılmak akla akıl eklemek.
Bir de akıllı olduğunu iddia edenler ve aklı şeytanlığa çalışanlar.
Sevgiler
Duyarlı kalemin duyarlı yazılarından biri daha..Bir çok olaya toplumu oluşturan bireylerin çeşitli perspektiflerden sergilediği bakış açısı..
1-Cinsiyet ayrımı.
2-Erkek veya kız evlat olması bir ceza veya mükafatın göstergesi midir?
3-Çiftin istediği cinsiyette bir evlat edinme gibi özgürlüğü olabilir mi?
4-Cehalet ilim ile doğru orantılı mıdır?
5-Okuyan ve diploma sahibi olan bir insan ne kadar ilim ve bilgi sahibi olabilir? Bir sınırı var mıdır?
6-Eğitim ve öğretim sadece okullar da mı öğretilir?
7-Diplomalar cehalete son noktayı koyabilir mi?
8- Çocuğun yetişme şartlarındaki suçluluk psikolojisi giderilebilir mi?
9-Cehaletin önlenebilmesi için bireyler ne gibi eğitimlerden geçirilmeli başlangıç noktası ne olmalıdır..
Yazınız beni çok etkiledi..Sadece ülkemizle sınırlı olmayan bir durum bu.Yani her şeyde gelişmiş olan dünya da bu konuda sınıfta kalmış ne yazık ki.İnsan oğlu kimi hor görüyorsa ona muhtaç oluyor ne yazık ki..İlahi adalet..
Saygıyla..
Suçlu ne anadır ne de babadır
suçlu halkı yönetemeyen
halkı kandırarak oy devşiren
gücü ele geçirdikten sonra halka hizmet yerine
cukkalarını dolduranlardır
oysa devlet malı yiyenin ömrü billah iflah olmayacağını söylemek için din dahi gerekmez
eğitim ve sağlık halka eşit olarak ayrımsız verilmesi gereken HAKTIR HAK
oysa ülkeyi yönetenler mantar gibi çoğalan özel hastane plaza tarzı üniversitelerle halkı daha da yoksullaştırarak köleleştirmişlerdir
bir paket makarnaya muhtaç bir toplumdan iyi bir anne ve baba profili çıkartamayız değerli kalem
sorunun kökenine inmek şarttır.
şu anlattığın olayların tıpatıp benzerleri toplumumuzun yüzdesel çoğunluğunda hala geçerli ne acıdır ki
teknoloji çağında ortaçağı yaşatan bir anlayış nizamı var bir de yaşamaya alıştırılmış haliçte yaşayan simon olmuşlar var
bu gerçekliklerle toplumun acil yüzleşmediği sürece anlattıklarınızın daha da beteri olmaya gebedir ne yazık ki
Toplumsal acı gerçekleri anlatan gün yazınızı şimdiden tebrik ederim
nice saygılarımla
Ne çok isterdim bir kızım olsun ve onun için öleyim. kendisinde Allahın Cemil sıfatının tecelli ettiğini hadislerden öğrendiğimiz cennet anahtarı olan kız çocukları yazık ki bizim ahmaklığımız sebebiyle iki dünyamızı da cehenneme çeviriyor. Diye genel kanaatimi belirttikten sonra Yazınız hakkında bir kaç cümle kurmak istiyorum.
Akıl : Yaşta değil baştadır. Bu sözü çok doğru anladığımızı sanmıyorum.
İlk önce AKIL nedir ? Sorusuna cevap verilmeli. Başta olan beyin ki sinekte de tavukta da var. Baştakiyle akil olunsa kafa kuturu ( ÇAP) aklın büyüklüğü doğru orantılı olurdu.
Veciz sözde kast edilen BAŞ 8 Kafa ) değil Başta olmasını vurgular. Bu söz bize yaşamın pişmanlıklara dönüşmemesi için her şeyin başlangıcında aklı duygu ve hislerin önüne çekmemiz tavsiye ediliyor. Başta hata yapan sonrasında düzeltemez kabilinde bir ifadeyi İlahi adaletin tecellisinde kusur var Allah aklı herkese vermez. Kimi çocukken akıllı kimide yetmişinde deli gibi algılamamıza sebep oluyor.
Akıl = İman etmiş kalp tir ve İman ettiği şeye tabi olarak olayları değerlendirip eylemlerini itikadına nispetle belirler neticeyi ise tavrından değil tavrına tecelli edecek takdirden bilir. Dedikten sonra yazınız, özellikle cehaletin çok iyi vurgulayıp Cehl'in bilgi ile giderilemiyeceği somutlaştırıyor. Ki işin doğrusu da budur.
Finalde her şeyi deruhte etmek olayın kahramanının akıllanmayıp yaralandığını ve o yaraya mahkum yaşayacağını, Kusuru, kusurludan bilerek ve yaşamaya devam edeceğini,herkese söylediğini, öz nefsine asla söylemeyeceğini tekrar ederek belirtiyor.
Ve yazar kahramanının bu kararını: 1-2-3 TIP diyerek onaylıyor.
Yazıyı haklı kılan günümüz gerçekleridir. Hakikat ise aklın tecellisine muhtaçtır.
Yazdıklarınızın bende açtığı ufukları kaleme sığdıracak kadar mahir değilim. Dilerim yazdıklarımdan yazmak istediklerimi siz anlarsınız.
Eleştiri gibi dursa da yazınızı eleştirmedim. Okumuş olmanın sorumluluğu ile yazınızın bendeki tezahürünü sizinle paylaştım.
Elinize sağlık.