- 747 Okunma
- 7 Yorum
- 4 Beğeni
ÖLÜMÜ ERTELEDİĞİ HER ŞİİR ONUN CELLADIYDI...
‘’Aşk olsun sana şair. Haydi, şiire kur saatini.’’ (Alıntı)
Aşkın yansımasıydı şiir bir o kadar göklerin efendisi.
Sözcüklerdi kırağı çalan ve aşktı kıt kanaat geçiren ta ki şair uykusundan uyanana değin.
Kümelendi bulutlar hizaya geldi evren ve yere kapaklandı hüzün ve işte şairin eşref saatiydi geceyi aydınlık kılan ve ayağını sıkan ayakkabıları fırlatıp yalın ayak şiire koşan şair ve gece…
Körüklenen duygular malumdu tıpkı aşkın soyut nefesinde büyüyüp de serpilen rüzgâr gibi biçimlenen hayatla dalga geçen kadere verip veriştirdi şair…
Bir iğdeydi belki de.
Ya da ya da iğne ile kazdığı şiir kuyuları ve uykularını kurban ettiği o eşref saati.
İmgeler g/öçtü.
Depremdi yeri göğü birbirine katan oysaki şairden başka buna şahit olan yoktu ve asla da var olmamıştı.
Yazdı şair usulca ve sevgiyle ve aşktı damarlarında dolaşan imgelere eşlik eden hele ki şah damarından yakın olan O yüce varlık yok mu…
D/okunulmazlığı vardı şairin ve de bir sürü gerekçesi lakin susmaktı ona öğretilen ve de kabullenmek…
Ya şiir olup yağacaktı.
Ya da içinde saklı imge yumağında boğulacaktı.
İkisi de olmadı çünkü sözcükler yetersizdi oysaki duygular yatır mahiyetinde ve atıl cümlelerin boynu büküldü sonra da serap sağanağı aşkın hicvine yenik düşen öğretiler ve kelam dibine vurmuşken…
Tanrısal bir hazneydi içinde saklı tuttuğu ve tanrısal bir boşluk oysaki insanoğlu değil miydi boşlukta yer kaplayan ve işte büyüdükçe büyüdü O İlahi Işık ve evrenle kapıştı şair en çok da kötüleri yok etmek adına safça ve kendince şiir olup düştü gecenin koynuna ve edebiyle yaşadığı hayata iltimas geçti şiirler ve kök hücresine saplandı şiirlerin aslında geceydi şairi mutlu ve huzurlu kılan.
Oysaki neşesi yoktu yolculuğunda tıkılıp da kaldığı o ufacık hücre gel gör ki ne zamanki şiir olup da düşse yürekten ve düşse gözden lades diyen m/artıların sağdıcı ve sağduyusu olmaya adaydı ve saymaya başladı birden ileri.
Bir.
Tıp.
İki.
Tık tık.
Üç.
Geçemezsin.
Şerit ihlali yapan bir araba değildi üstelik hayatında geçmemişti direksiyonun başına ama tuzağa düşen ruhuna ayrıcalık sundu Tanrı ve göğe kocaman bir yama sundu kalemi aslında içinde saklı yaralarla iştigal aslında hayır, demeyi beceremezken.
Makûs talihin ısrarı ve tüm o yetim cümleler ve işte hizaya gelmişti hayat en azından kısa süreliğine şiir olup da akarken evrenin ırmaklarında sebep olduğu o büyük t/aşkın da mahcubiyeti ile.
Şiar edindiği ne varsa ve hangi iklimse geceden geceye değişen ne de olsa ikilem yüklüydü ruhu şairin ve titrek değildi de: ne sesi ne kalemi ne de vücudu.
Titrinde yaşayansa…
Umut ekti sayfaya.
Aşk biçti.
Özlem ekti sonra.
Ekinokslara yola düştü.
Yol oldu ama yoldan çıkmadı.
Ruhunda kavisler ve arkasında gölgeler…
Mağdur tanrısıydı yalnızlığın ve içinde dinmek bilmeyen o rüzgâr gözlerini kamaştıran ve derken gözlerini öylesine bir açtı ki…
Aç ruhu artık doymuştu ve sedire serili dizelerin dizlerinin bağı çözülmüştü madem…
Bir yaratı idi kalemin g/izi ve aşkın nüshasını çoğalttıkça çoğalttı ve şiar edindiği her şiiri yüreğinde büyütüp armağan etti evrene en azından asılı kaldığı bilinmezin hümayunu idi kalemi darağacına gitmezden önce ilk kez gülümsedi tek kaygı ya da korku duymazken.
Mutluydu şair kendince özverisi ile kucakladığı sözcüklerde asılı kalmanın da güzelliği ve acısı ile çıktı idam sehpasına ölümü ertelediği her şiir ise onun celladıydı…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Eksik olmayınız.
Selam ve saygılarımla
Gülüm hanım saygılar
şairlerin ruh halini çok naif bir edebi dille dile getirmişsiniz
vallahi benim uykum ne zaman gelirse saat mevhumum olmaz
uykusuzluk ruh halimi bozuyor;)))))
lakin uyku nedir bilmeyenleri gördükçe onlara hayranlığım da var biraz, yok değil hani;))
tebrikler nice saygılarımla
Hani bir kıza binlercesi talip olurda biriyle evlenilir ya... Edebiyatta böyle, eserin kuralları bir yana, kişinin yaşadığı ortam ve kültür ve dizelere/satırlara yansıyan tanıdık gelmeyen ifadeler, tıpkı kızın oğlanı reddetmesini anlamaması gibi... Bu olumsuz cevap üzerine, sevgi yerine, hakarete veya köşeye şıkıştırmaya yönelten, sahte sevgileri ortaya çıkarıyor bazı yorumlarda. Hani seviyorum diyordun diyor maşuk... boynu bükük, üzülmüş... Sanki bazı yorum yapanları bu gözle görüyorum. bu elimde değil... Güzel yazını kutluyorum Kardeşim. Bizi seveni de sevmeyeni severiz Allah için. Selam ve dua ile.
Gülüm Çamlısoy
Muhalif görüşler.
Oysaki insanları bir arada tutan bunca değer ve de ikramı var yüce Rabbimizin.
Yorumlar...
Bir de kalp gözüyle vakıf olmak yazılana çizilene.
Şiar edindiğimiz değerler olmalı ve sahip olduğumuz kadar da s/avunduğumuz.
Üç günlük dünya üç bin asra denk düşen...
Yazılanlar ise ruhun gıdası hele ki eşlik eden o yoğun sevgi ve maneviyat yok mu?
Ne ilginçtir ki yaza yaza haiz olduklarım daha da kıymete bindi ve artık biliyorum sevginin asıl mahiyetini.
Allah rızası için yaşarken bir o kadar Allah rızası için yazdığım...
Kesinlikle bizi seven ve sevmeyen ya da birileri iken birbirini yüce duygularla sevdiğini iddia eden.
İnanmak karşımızdakine ötesinde altıncı hissimizin devreye girdiği.
Kalp gözüm ise Rabbimin sunumu üstelik sırf burada değil sayısız açılım getiren bana ve hayatımı daha değerli kılan ve de şükürler olsun Rabbime.
Çok teşekkür ediyorum ağabeyim.
Allah razı olsun.
Selam ve dua ile çok değerli ağabeyim.
Aynı pencereden bakmak zaten yolumuzun çıkacağı nokta en baştan belli yeter ki elimizden geleni yapalım inancın dağıttığı o karanlığı da yok saymak kesinlikle bir hikmeti Rabbimin...
Hayat neyden mi ibaretti?
Edebiyat ve de yalnızlık ve işte hayatı yaşanır kılan...
Vahap47
Sevmek insanı neden yanlızlaştırır
Teşekkür ediyorum
Gülüm Çamlısoy
Daha çok yalnızlık daha çok umut daha çok acı daha çok mutluluk.
Kimi nefretten beslenir.
Kimi iyi niyetten ve de acıdan.
Her birimiz nasıl da yalnızız aslında bu anlamda çok da göreceli kalabalık addedilen...
Hele ki o kalp gözü yok mu...
Bu anlamda huzur doluyum görünürde olandan çok çok öte.
Asıl ben teşekkür ederim Edebiyat adına.
Sonsuz selamlarımla dost şairim.