- 527 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAMİYET VE DEMOKRASİ
Dil canlı bir nesnedir. Zaman içinde sürekli değişim ve gelişim gösterir. Bin dokuz yüz yetmişlerin Türkçesi ile günümüzün Türkçesi bile aynı değildir.
Ya yüzyılların değişimi nasıldır?
Bir de buna lafazanlıkla geçim sağlamayı düşünenleri de ekleyin! Araya insanların bu gün anlayamayacakları kelmeleri serpiştirip konuşanları!
Benim dilim varmıyor ama lafı da söylemek gerekiyor ’’ adam sanıyoruz eşekleri bile.’’
Bu şahıslar hayatın iki alanında karşımıza sık çıkıyor, din ve siyaset.
Üstelik bunlar dinle siyaseti iç içe katıp zaten bir kaç yüz kelime ile konuşup düşünen halkımızın kafasını karmakarışık hale getiriyorlar.
Çözüm ne?
Çözüm ne peki değil mi?
Aslın da son derce basit, herkes de bunu biliyor, eğitim tabi ki. Ama kimsenin buna yanaştığı yok.
Daha doğrusu sorumluluk makamındakilerin.
Konu o kadar geniş ki bin bir tane sapak çıkıyor karşınıza. Ancak net görünen bir şey var, dediğimiz insanlar halkın aydınlanıp düşünmesini istemiyorlar.
Bu nokta da biraz durmak lazım. Hatta çok durmak lazım!
Fakat biz de demagojiye bulaşmayalım eleştirdiklerimiz gibi kısadan gidelim. Değiştiremeyeceğimiz şeyler hakkında laf kalabalığı yapmayalım istiyorum.
Sözün özü, onlar yapmıyorsa halkın içinde olan fakat bunu gerçekten yapabilecekler harekete geçmeli.
Üstelik bunu siyaset ve din kaygısıyla değil, yurttaşlık bilinciyle yapmalılar. Bu konumdaki herkes elinin yettiği, dilinin döndüğünce katılmalı bu davaya.
Hatta bunu sonuç almaya çalışmadan yapmalıyız. Çünkü sosyal dönüşümler bizim hemen sonuç alacağımız kadar kısa sürede gerçekleşmezler. Bunu kendimiz için yaşam biçimi haline getirmeliyiz.
Bu gün yıllardır en çok dert yakındığım konulardan birisi hakkında söz edeceğim çok kısa da olsa, İslam ve Demokrasi.
Yıllar önce bir imam hatip lisesinde öğretmendim. Türkiye’nin tanıdığı (pek de iyi olarak değil) birisi geldi, yandaşlara ve imam hatip öğrencilerine o zamanki adıyla sohbete. Ertesi gün çocukların soruları başladı; hocam siz bize demokrasinin güzelliklerinden söz ediyorsunuz ama demokrasi hiç de güzel bir şey değilmiş, yunanca ’’demok’’ şeytan demekmiş, demokrasi de şeytan rejimi dediler. Oysa ’’teo’’ tanrı demek, teokrasi de tanrı yönetimi demekmiş.
Güldüm çokça. Sonra çocuklara dilim döndüğünce açıkladım.
Ama şu var, yukarı da dille ilgili söylediklerim tamamen gerçekti. O günden beri çocuklarıma önce kelimeleri öğretirim, konuları değil. Üzerine konu anlatırım. Bu konu ile ilgili de şu örneği vermiştim: Mekkeli müşrikler Medine üzerine sefere çıktığı haberini alınca Hz. Muhammed savunma savaşı yapmak niyetindedir. Ancak sahabeyi toplar ve sorar siz ne diyorsunuz? Bazı genç Müslümanlar Hz. Ali başta olmak üzere, biz müşriklerden korkacak mıyız, çıkalım dışarı da savaşalım derler. Hz. Muhammed kendi fikrinden vaz geçer ve Uhut Savaşı yapılır. Müslümanlar yenilir, Hz. Muhammed yaralanır. Müşrikler Hz Muhammed’in ölmediğini öğrenince tekrar Medine üzerine yürürler. Hz. Peygamber; bir önceki savaşta benim dediğimi dinlemediniz, bu kez benim dediğim olacak demez ve yine sahabeyi toplar. Bu toplantıya katılanlardan biri de Medine’ye ticaret yapmak için gelen İranlı Selman-I Farisi’dir. Henüz Müslüman değildir. Ortaya bir fikir atar, derki; bizim oralar da bu gibi durumlarda surların çevresini hendekle kazar içine su doldururuz, böylece develer hendekten atlayamaz, yaya geçenleri de oklarız.
Hz. Muhammed bu fikri yerinde bulur ve uygular.
Kısacası demokrasi budur işte. İnanca, ırka, şuna buna bakmadan ülke yönetiminde farklı görüşlere yer verebilmek ve eşitlik.
İslam’ın peygamberi bunu böyle uygularken, onun adına hareket edenlerin yaptıklarına bakınız. SİZCE HANGİSİ DOĞRU?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.