- 1598 Okunma
- 16 Yorum
- 16 Beğeni
ÖĞRETMEN OLMAK!..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eğitim ve öğretimle ilgili ve uzun saatler süren bir canlı yayında ilginç bir cümle duydum.
Sağlıkçı bir profesör: “Öğretmen diye bir meslek yoktur, çünkü öğretmen hiçbir şey öğretemez!” dedi. “Öğrenci vardır ama öğretmen.” yoktur diye de birkaç kez ısrarla tezini savundu!
Bunu söyleyen kişi şu anda aktif olarak bir üniversitede öğretim üyesi!
Öğretmen – öğretim görevlisi
Bu iki sözcüğün kökü ve işlevi aynı. Biri ilk öğretim ve orta öğretimde görevli, diğeri yüksek öğretimde… Yani biri MEB’in diğeri YÖK’ün kurallarına göre aynı işi yapıyorlar: ‘öğretmek’!..
Bu sözcüğün gerçek kökü ‘öğre’ ölü bir köktür ( türemeden kullanılamayan) ve eylem türündedir. Anlam bağı olan sözcükler, bu kökten türer.
Öğre – n ( mek)
Öğre – t ( mek)
Öğre - n – ici ( öğrenme işini yapan) ( Öğrenci sözcüğü yazılırken ünlü düşmesi yaşanır. )
Öğre – t – ici ( öğretme işini tapan )
Öğre – t – im ( öğretmekle ilgili yapılanlar )
Öğre – n – im ( öğrenmekle ilgili yapılanlar )
Sözcüğün bu kadar etimolojik kökenine girmemin nedeni konuyla ilgili biraz daha ‘bilimsel’ açıklama yapmak içindi.
“Ben söylüyorsam, bu böyledir!..” yaklaşımıyla kökensiz ve dayanaksız cümleleri, reddettiği bu mesleğin devamını hâlâ yaptığının farkında olmayanlar söyleyebiliyorsa, ( birilerinin de bu konuya açıklık getirmesi gerekiyor kanısındayım) bu konulardan uzak olanlar neler söylemez!..
Öğretmen diye bir meslek elbette var!... Dünyada da bizde de var… Milyonlarca!..
Çağ değişiyor.
Bu süreçte bazı mesleklerin işlevini kaybedeceği belki de zamanla ortadan kalkacağı aşikar ama bu gelişme hızımızla ne zaman?
Bizde hâlâ havasından yanından geçilmeyen ‘güvenlik görevlileri’ teknolojilerin hakim olduğu işletmelerde kökten kalktı. Yani onlar artık ‘badigard’ kullanmıyorlar. Sesten, iristen, parmak izinden… gibi yöntemlerle kodlaması olanları alıyorlar içeri. Diğer işlemlerin çoğu da internet üzerinden yapılıyor. Görünen o ki bu meslek tükenmeye geçti. ( meslek miydi, iş miydi… o da tartışılır. )
Uzaktan kumandalı araçların kullanıma girmesiyle ehliyetler de gerekmeyecek, sürücülük diye bir meslek da olmayacak!
Öğretmenlik de muhtemeldir ki bir gün bu süreçten payını alacak. Okul – derslik – defter – kitap… uzaktan eğitimde sorgulanmaya başladı.
Geçen dönem başında ( daha dünyada bile pandemi yokken) gelecekte yerimiz ve kuşakların farkları konuşulurken öğrencilerime:
“Siz, birçok öğrenciye göre ayrıcalıklı bir eğitim alıyorsunuz. Sabah erkenden kalkıp servislerinize biniyorsunuz, okulda akşama kadar sandalyelerde oturuyorsunuz, yapılan program gereği spor salonuna, yüzmeye, bilgisayar – fizik – biyoloji – kimya laboratuvarlarına gidiyorsunuz. Akşam eve döndüğünüzde verilen çalışma kağıtları ya da ödevler üzerinde çalışmaya başlıyorsunuz.
Yıllar sonra bu ‘lüksünüzü’ torunlarınıza ya da belki çocuklarınıza anlattığınızda sizi zannettiğiniz kadar ilgiyle – özençle dinlemeyecekler. Belki de şimdiki durumunuza üzülecekler. Kendi zamanlarındaki ayrıcalıklı durumunu anlatan büyüklerinizin o yıllarını anlayamadığınızdan onlar için içinizden şimdi ne geçiriyorsanız, onlarda sizin için sonra bunları düşünecekler…” demiştim.
Bu dönem o öğrencilerimin bazılarıyla yine ders yapıyorum. Dönemin ilk derslerinde bana bunu hatırlattılar.
Biz, Cumhuriyetin getirdiği modernlikleri, üretim faaliyetlerini korumayı, artırmayı beceremezken, hele 80’lerin çelmesinde dolayı hâlâ ayağa kalkamamışken bu dayanaksız ‘gelişmişlik hayalleriyle’ bugün çözüm bulunması gereken bunca sorunumuz varken, çok da ‘ilerici ve iyi niyetli’ gelmiyor bana bu söylemler…
‘Rahle eğitimi’nin tekrar önemsenmeye başlandığı dönemde ‘öğretmeni ve öğretmenliği’ itelemek ve ötelemek bu ülke üzerindeki heveslerini ağzı sulanarak dile getirenlerin ‘büyük plan’ın bir parçası olabilir mi?
N’oluyor bize!..
Kimin değirmenine su taşıyoruz?
Neden herkes elinde taşla birilerinin camını gözlüyor?
Neyin hıncı bu?
Bu ülkeye ve geleceğimize zarar verebilecek her atağa ‘sazan gibi’ atlayanların ‘yüreklerinin iyi olması’ diye bir söyleme de beni kimse inandıramaz!
İyilik göreceli bir kavram, bazen kişinin kendinden başka kimseye iyiliği de dokunmaz. Hatta bazen kendine bile iyiliği dokunamaz!.
Ama zeki ve akıllı olmak işlevseldir, ispatlıdır. Üstelik bu melekelerin sahipleri en az kendilerini düşünürler, yaşadıkları toplum için çalışırlar. O nedenle bu değerler, çok daha kıymetlidir benim için.
Geçen yıllarda bir rektör yardımcısı televizyondaki bir programda şöyle konuşmuştu: “Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk. Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim. Çünkü zihinleri bulanık. Sultan Hamit devrine dönelim. Sultan Hamit mülkiye olmak üzere sultaniyeleri kurdu. Yani Osmanlı Aydınlanması’nı sağlayan Sultan Hamit’tir. Bu okullarda okuyanlar Sultan Hamit’i devirdi. Bu okullarda okuyanlar Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar Osmanlı Aydınlanması’nın mezunlarıdır. Biz de de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum.”
KAYNAK LİNK: www.sozcu.com.tr/2016/gundem/rektor-yardimcisi-bulent-aridan-skandal-sozler-ulkeyi-ayakta-tutmak-icin-cahil-nesil-lazim-1147218/
Kişi bunu hangi fikir ya da dinsel etki için yaparsa yapsın, içinde yaşadıkları ülke bütünlüğünün sağlanmasında taşımaları gereken bir sorumlulukları olmalı. Bu da ‘kendini aydın ya da modern zannedenlere’ bu kadar zor anlatılırken ya da hiç anlatılamazken kalanları düşünmek bile çok zor!
Yıkmak kolay!
Eleştirmek de!..
Önemli olan eleştirilere çözüm getirebilmektir, eleştiri işte o zaman ciddiye alınabilir!
Büyük bir özveriyle ve sorumluluğumun farkında olarak mesleğimi sürdürmekten onur duyuyorum.
Son söz, cumhuriyetimizin kurucu büyük liderimizden:
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK
Yazımı ’Günün Yazısı’ olarak taltif eden Seçki Kurulu üyelerine, okuyarak ya da yorum yaparak katkıda bulunan sayfa arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimle... Sevgilerimle... Saygılarımla.
Saygılarımla…
18.09.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
denilene tek ilave belki,
Ata'kızı olmayı bilmişler kadar çok ama çok naziksiniz sevgili HOCAM.
eyvallah.
Serap IRKÖRÜCÜ
"..çok ama çok..." kısmını keşke biraz daha açsaydınız!.. :(
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
himmet aygüt
ellerinizden öpmemiş olmak benim ayıbım olsun sevgili hocam.
o çok olmayı birbirimizden esirgeyerek geldiysek de, hepimizin...
nice saygıyla.
Yazıyı okuyunca ister istemez okul sıralarına döndüm...
Benim ilk süper kahramanlarım öğretmenlerimdi. Öğrenciyken her öğretmeninize saygı duyarsınız ama yalan yok bazıları daha özeldir öğrenci için.Hayranlıkla izlediğim halen hatırladıkca yüzünde sıcak bir tebessüm bırakan öğretmenlerim oldu. Yaşınız büyüse de bu değişmez. En azindan benim için böyle oldu
Birey olma yolunda çok önemli izler bırakıyor öğretmenler. Aileden sonra, kişilerin bir şeyler yapabileceğine, belki de başarılı biri olabileceğine dair desteği aldığı kişiler oluyorlar. Bu anlamda ne kadar önemli bir rol oynadıkları göz ardı edilemez.
Bu vesileyle teşekkür ederim eski güzel zamanları hatırlama fırsatı oldu benim içinde.
Saygı ve selamlarimla.
Serap IRKÖRÜCÜ
İkisi hep birbirini çağrıştırır çünkü... mahkeme - avukat, hastane - doktor gibi... :)
Benim de hâlâ saygıyla andığım birkaç öğretmenimin içinde üçünün yeri çok özeldir. Biri ilkokuldan, diğeri orta okuldan, sonuncusu üniversiteden... o yıllardaki birçok arkadaşımda da bu adlar aynı!...
Demek ki kişisel değerlendirmenin dışında ortak öğrenci algısı gibi bir şey bu.
Paylaşımımın anılarınızı hatırlatmaya yaradığına sevindim.
Meslekle ilgili değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Bir karşı devrimin ayak seslerini işittim
Gelinen son noktayı özetleyen bir durum du yazınız
Duyarlı yüreğinize sağlık afiyet olsun
Nice saygılarımla Öğretmenim
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginç bir değerlendirme...
Ne yazık ki öyle...
Bilmukabele Müslüm Bey.
Saygılarımla.
bey efendi kendi mesleğini inkâr etmiş demek ki :-))
Mualimler Birliği Kongresi üyelerine, Millî Eğitim Bakanı Vasıf Çınar tarafından Şehir Lokantasında verilen çay ziyafetinde söylenmiştir:
Saygıdeğer Efendiler!
Öncelikle bu toplantıyı düzenleyen Vasıf Beyefendi’ye huzurunuzda birkaç söz söylemek fırsatını verdiklerinden dolayı özellikle teşekkür ederim.
Hanımlar, Beyler!
Seçkin meclisinizin içinde bulunmaktan dolayı sevinçliyim. Türkiye Mualimler Birliği’nin Ankara’da kararlaştırıldığı ilk kongresini çok büyük mutlulukla karşıladım. Memleketimiz ve cumhuriyetimiz için, sizler gibi kıymetli öğretmen hanım ve beylerinin burada toplanması çok verimli sonuçların ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.
Hanımlar, Beyler!
Türkiye Muallimler Birliği’nin bütün memlekette şekillenmesini, Konya’yı olduğu gibi Van’ı ve Hakkari’yi de teşkîlâtı içine almasını ve her köyde üyeye sahip olmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim.
Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.Ben millî öğretim ve millî eğitimimiz hakkındaki görüşlerimi çeşitli zamanlarda ve çeşitli nedenlerle söyledim. Fakat bu görüşlerimi birkaç kelimede toplayarak tekrar etmeyi faydasız görmüyorum.
Öğretmenler!
Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.
Efendiler!
Bu görüşümde sizin tamamen benimle beraber olduğunuza şüphe etmiyorum. Genel öğrenim ve eğitim programımız da bu temelleri içine alır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla birlikte verim ve eser verebilmesi, onların becerikli, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulamasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim konu budur. Sizin başarınız, cumhuriyetin başarısı olacaktır.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”Hâkimiyet-i Milliye: 26.08.1924
Benim fikrime gelince;
İdealist öğretmenler sadece öğrenci için değil toplum için de büyük bir şanstır.O öğretmen çocuklar birlikte aileyi de dolayısıyla toplumu da eğitir ve şekillendirir.
Sahip çıkmalıyız ve yüceltmeliyiz. Zira içinde bulunduğumuz dönemde her şey çok hızlı irtifa kaybediyor, çok çabuk kirleniyor.
Sonsuz selam ve saygılarımı sunuyorum
Serap IRKÖRÜCÜ
Muhtemelen okumamış arkadaşlarımız vardır, o nedenle bilgilendirme vasfı da taşıyan destek paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
Fikriniz, hepimizin altına imza atacağı gerçekleri dile getiriyor. Umarım bizler bu konuda serzenişte bulunan son isimler oluruz, gençlerimiz daha dirençli olurlar!...
Yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle...
Hayatım boyunca yaptığım, başardığım hiçbir şey bana, iki öğretmenin çocuğu olmaktan daha fazla gurur vermedi!
Öğretmenlerin kendi hayatlarından, kendi ailelerinden fedakarlık yaparak, başka hayatlara nasıl dokunduğunun en yakın tanığıyım. Belki de bu yüzden, bu konuda çok hassasım. Hangi mesleğe, hangi “afili” ismi verirlerse versinler (son zamanlarda çok moda olduğunu görüyorum) asla öğretmenlik mesleğinin kutsiyetini ve asaletini gölgeleyemezler!
Bugünlerde çok sık dile getirdim bu cümleyi maalesef ama; cehalet, kötünün maşası!.. Gaflet uykusundan uyanılır diye tüm korku! Ya insanlar düşünürse, öğretmenler sayesinde?! Maazallah!!!
Haklı isyanınızı da dile getirişinizin güzelliğini de kutluyorum Serap Hocam! Seçkiye de teşekkürler, isabetli seçim için...
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Bunu yaşayan bilir gerçekten. Eve en çok iş getiren mesleklerden biridir öğretmenlik ve bazen görevlerin sorumluluğundan kendi evladıyla bu kadar ilgilenmediğini fark ettiği zamanları yaşar öğretmenler. Siz de bir öğretmen ailenin çocuğu olarak bu anlamda kim bilir neler yaşamışsınızdır.
Bu kadar can siperane çalışmadan sonra böyle yok sayılmak gerçekten çok incitici. Bu, hangi mesleğe yapılsa böyledir. Benimki belki de 'algıda seçicilik oldu. Birkaç gün içimde taşıdım en sonunda paylaşmaya karar verdim!..
1994 - 95'lerde başlayan öğretmen katliamlarının nedeni de bu değil miydi? Toplumun bilinçlenmesine engel olmanın en kestirme yolu, öyle ya da böyle öğretmeni 'yok etmek'...
Çok samimi katılımınız, desteğiniz ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
( Ebeveynlerinize saygılarımla... :))
alimallah
bismillah
evelallah
eyvallah
amaranthus celosia tarafından 9/30/2020 10:21:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Öğretmenlikle ilgili duygu ve düşüncelerinizi aktardığınız şiir paylaşımınız ve ilginiz için çok teşekkür ederim Değerli Şair .
Saygılarımla.
Yerden göğe kadar haklısınız sayın öğretmenim...18 yıldır milletimizin
aslını, neslini, ne idüğünü silmeye ve ezberini bozmaya uğraşan Ebu Cehil kalıntıları bunlar...Bnlar ordinaryus da olsala deyusluktan öteye geçemeyenlerdi...bu konu öyle
nazik ve öyle değer taşıyan bir konu ki, yeterince anlatmaya günlerin yetmeyeceği
kanısındayım...Ben de milletimizi yok sayan bir profa takılmış ve hakkında
bir de şiir yazmıştım bu yorumuma asmak zorunda kaldım...Her zaman SAYGILARIN
en büyüğü öğretmenlerimizedir...
TERKİB-İ MİLLET
Terkibi Millet
_______________ Prof. Yasin Aktay'a cevaptır!
Nihayet katlettiler dolaşan ruhunu da...
Türk diye bir sentezi nereden buldun Atam?
Bize tebelleş ettin soysuz güruhunu da!
Oysa sen bu milleti kurtaran kuldun Atam...
Nerden çıktı bu millet, şapkalı mantar gibi?
Nasıl tarttılar görsen, hassas bir kantar gibi?
Şimdi Arap saçına döndü olan aklımız;
Zihnimizi pert etti, bir uzun kulaklımız!
Elin sihirbazları şapkadan kuş çıkarır!
Bizim prof/larımız, var olanı yok eder...
Düzlüğü çok görür de her gün yokuş çıkarır;
Bir laf eder karnından, bir ülkeyi şok eder!
Bilmem ne okudun da millete hoca oldun?
Aydınlatayım derken, zifiri gece oldun...
At kepini havaya kafan ile beraber!
İstemiyoruz senden akıl, m/akıl birader...
İçimizden çıktı ya, bunca hain Bürütüs!
Sırtımızdan vurulduk, iflah olmamız çok zor!
Hiç yüz yüze bakan yok, geziniyoruz küs, küs!
Bizi esas yakan o; ciğerlere düşen kor...
Gün doğar da kalkarız uykuya ara verip!
Türk civanmertliğini bir kez daha gösterip!
Altaylardan Tuna'ya kimmiş o uzanan soy!
Öğrenir hocalar da, terkip mi bu necip boy?
Beş bin yıllık bir millet bir günde kayıp oldu...
Övünüyorduk ya hep; "biz asil bir milletiz! "
Kaybedeninse bizden çıkması ayıp oldu;
Anlatan yok mu buna, biz nasıl bir milletiz?
Sana mı kaldı hoca, kök mevcudiyetimiz?
Bizim yok senin gibi, erklere diyetimiz...
İt gibi yal yemekten, kurt olmak çok evladır!
Akılsız baş hem cana, hem vatana beladır...
*Antalya-2013/12
Halil Şakir Taşçıoğlu
"OCAKLARA KÖZ DÜŞTÜ" Basılacak kitabımdan.
Serap IRKÖRÜCÜ
Paylaşımı yapmama neden olan kişi bir profesördü, yazıda alıntısını yaptığım kişi de bir akademisyendi, sizin adına ithafen şiir yazdığınız da...
Konular farklı da olsa, akademisyenlerin bu gafları ve garip tavırları bizim de ister istemez 'niyeti' sorgulamamıza neden oluyor. Bizde izi kalan 'akademisyen' örneklerinin de bu yaşananlardan en az bizler kadar rahatsız olduklarını ve bu yaklaşımlara çok üzüldüklerini düşünüyorum.
Şiirinizdeki dilden çok kızgın ve kırgın olduğunuz seziliyor. Hivcin çok başarılı bir örneği olan şiirinizi konuya yakınlığı nedeniyle yorumunuzda paylaşıp destek vermenizden çok memnun oldum Halil Şakir Bey.
'damdan düşenin halini bilmek gibi olan' paylaşımınız, konuya dair değerlendirmeleriniz için içtenlikle teşekkür ederim.
Saygılarımla.
ÇOK FAZLA KALAMIYORUM SAYFADA....
AMA YAZINIZI OKUMADAN OLMAZDI
hapşırık tı göz yanmasıydı okudum yazınızı...
ve sonrası kendimce aldığım derslerin güzelliğinde ayrılıacağım sayfanızdan...
bir ata sözümüz vardır af buyurun EŞ...... Altın semer de vursanız 'aynıdır attığı adım'
burası bana ait.
Cehaleti yol tutanın öğretmeni
öğrenmek istemeyenin şahsiyeti olmaz'''
yerinde ve çok çok güzel bir yazıydı
Susmasın kaleminiz Serap hocam
sonsuz saygıyla
Ahmet Örnek tarafından 9/20/2020 9:21:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Evet, o meşhur söz, toplumca da bilinir, haklısınız... Değişim zor şey demek ki!..
Kendi fikriniz de çok güzeldi... özlü söz gibi...
Size en kısa sürede acil şifalar ve sağlık diliyorum Ahmet Bey... Katılımınız için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim.
Ama ne yazık k, ekranın görünen yüzü olarak zaten okumayan ve işitsel öğrenen
( duyduğuyla öğrenmeye çalışan) bir toplum için çok riskli söylemler bunlar... Ama 'XYZ' de demişti diye zamanla referans bile gösterilebilirler...
İlginiz ve değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Kolay mı?
Öğretmen olmak!
Serap hocam, sizin bu anlamlı yazınızı fırsat bilip, yıllarca içimde uhde olan düşüncemi paylaşmak istiyorum.
Daha öğrencilik yıllarımda içimi kemiren bir düşünce vardı. Üniversiteler her ile yayılmamış, ilk okul seviyesine indirilmemişken, yapılan üniversite sınavları, okul tercih puanı herkesin malumu.
Mühendislik okuyanlar, Tıp eğitimi alacak olanlar, Askeri okullara giriş puanları yüksek tutulurken, Eğitim fakültelerine giriş puanları adını saydığım ve de onlara eş değer olan okullardan düşük tutuluyordu.
Halbuki Öğretmenlik mesleği çok kutsal ve de kutsal olduğu kadar da değerli ve anlamlı. Her kademedeki insanı yetiştiren, eğiten, topluma kazandıran, öğretmen diye düşünüyor, puanlama sisteminde bir yanlış var diye değerlendiriyorum.
Arkadaş arası sohbet toplantılarında bunları konuşsam da, bulunduğum sosyal içtimai durum nedeniyle, çözüm makamına sesimi duyurmayı başaramadım.
Netice olarak geldiğimiz yer, yazınıza konu olan. kariyeri önünde Prof yazan muhteremin akla ziyan konuşması.
Görsel'e eklediğiniz ebedi Başöğretmenimiz Atatürk'ün fotoğrafı ve yazınız çok anlamlı, anlamlı olduğu kadarda eğitici. Prof olmak ayrı şey, öğretmen olmak ise başka bir şey.
Müteveffa, Cafer İskenderoğlu, Araf Suresi 172'inci ayeti meallendirirken, Allah: kainatı yaratmadan önce, nur beden içinde insanı yarattı. Rab sıfatıyla kendi ilmini insanlara öğretti. Sonra ben sizin rabbinizim dedi ve insanda yaratılışına, ilk öğretmeni rabbin ilk öğretmeni oluşuna şahitlik etti. Bizim rabbimiz sensin dedi. Sonra Allah Meleklere İnsanı secde ettirdi. Yazdıklarım aklımda kalanlar. Arzu eden kaynağından daha detaya inebilir.
Aklına, Allah kendi ilmini öğretti de, insanlar niçin çok cahil sorusu takılanlara, ifade etmeliyim ki insan fizik bedene girip, dünya aleminde görününce, eleste öğrendiklerini unuttu ve aşağıların aşağısına düştü. Şimdi Esfal-- safilinde olanlar öğretmen diye bir meslek yok diyebiliyor. Sorsan Müslüman geçinir. belki Mekke'ye Medine yede gitmiştir
İnsanlığın İlk Öğretmeni Rab! Cumhuriyet Çocuklarının ilk öğretmeni Mustafa Kemal Atatürk.
Yazınızı keyifle okudum.
Kutlarım Hocam.
Saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 9/19/2020 11:25:39 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Nereden nereye!..
O yüzden sordum yazıdaki soruları... 'Kimin değirmenine su taşıyoruz?!' diye...
Bu kadar aymazlığın sonu hayır değil bence... Umarım 'uyandıkları' zaman çok geç kalınmamış olur. Çünkü böyle zamanda 'ben demiştim' demek, hiçbir şey değiştirmiyor ne yazık ki!..
İnsanlığın varoluşundan beri hem ilahi hem de öğreti dinlerde bu meslek bu kadar önemsenirken... bugün teknik ve sosyal yaşam yönünden örnek alınması gereken ülkelerde 'öğretmenlik' hâlâ çok ayrıcalıklı bir yerdeyken bizim ülkemizde daha bunun anlaşılamadığı görmek ve anlatmaya çalışmak... Çok acı çok!..
Samimi değerlendirmeleriniz ve katkınız için teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.
Öğretmenlik çok kutsal bir meslek. Öğretmek ve bir şeyler öğrenmeye çalışmak da çok yüce bir eylem kanımca. Böyle cümle söylemiş olmak, söyleyen profesör de olsa, cümlenin doğru olduğu anlamına gelmez, profesörlerde yanlış konuşur zamanla ve tartışılır ne konuştukları, zamanında Aziz Nesin'de ''Bu milletin yüzde vererek % 95 aptal olduğunu söylemişti.'' Bu gibi ucu açık cümlelerin ispatı da gerekmez, sadece söyleyeni bağlar. Sanırım gündemden düşmeye başlayınca insanlar, böyle boylarından büyük laflar ediyorlar. Durum bundan ibaret. Yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk de ''Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.'' demiş, iyi de etmiş. Kutluyorum güzel yazınızı Serap Hanım...
Serap IRKÖRÜCÜ
Bir kişiye bir şeyler öğretmek, zannedildiği kadar kolay değil... Bilgi donanımı da yetmiyor. karşınızdakinin yaşı, algı seviyesi, o anki psikolojisi... gibi birçok etkeni göz önünde bulundurup bunu bir de sınıf düzeyinde yapmak her şeyden önce çok sabır istiyor.
Öğrenci öğretmenini anlamak zorunda değil, ama her öğretmen, öğrencisini anlamak zorunda. Bu düsturla başlayıp, disiplini de bilginizle pekiştirdiğinizde başarı kendiliğinden geliyor.
Mesleğin ilk yıllarında benden birkaç yaş küçük öğrencilerim vardı. Şimdi bazıları torun sahibi, ellili yaşlar civarındalar ve arayı hiç koparmadan benimle görüşüyorlar. Kaç kez il değiştirdim, taşımdım, ev telefonumun numarası değişti. O yıllarda cep telefonları da yoktu... Bu kadar ahde vefanın ardında verilen emeğe saygı vardır diye düşünüyorum.
Değerlendirmeleriniz ve konuya katkınız için teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Değerli Öğretmenim,
Aynı saatte, eğitim üzerine yapılan uzun programı ben de izlerken sonucunu merak etmiştik. Eşim:
" Mehmet, bunca zamandır seni ÖĞRETMEN biliyorduk..."
"Ne oldu ki?
"Baksana adama; 'Öğretmenlik diye bir meslek yoktur ' diyor."
Ne olacak yani; sanatçıdan din hocaları misali ortaya çıkıp zırvalayanlar olursa, biri de çıkar ' Öğretmenlik mesleği yoktur ' diyecek, hiç şaşırmadım, gülüp geçtik.
Öğretmenlik mesleğinin kutsallığına inanmayan nice öğretmenlerimiz de yok değil hani..!!!
Oysa Allah emriyle, peygamberlerin kutsal mesleği olduğunu bilmeyenlerimiz olacak elbette.
Öğretmenlere hitaben Mustafa Kemal;
"Yeni nesil sizin eseriniz olacak söylevinden acaba haberler mi yok?
Her cümlenizde bir bilgi yüklüdür, faydalanmamak mümkün mü? Ayrıca şu örneklemeniz beni bir kez daha sınıfın kuru oturaklarına oturmaya mahkum etti.
Öğre – n ( mek)
Öğre – t ( mek)
Öğre - n – ici ( öğrenme işini yapan) ( Öğrenci sözcüğü yazılırken ünlü düşmesi yaşanır. )
Öğre – t – ici ( öğretme işini tapan )
Öğre – t – im ( öğretmekle ilgili yapılanlar )
Öğre – n – im ( öğrenmekle ilgili yapılanlar )
Rabbim size sağlık sıhhat ve uzun ömür nasip etsin ki, biz de kaleminizden faydalanalım...
Saygılarımla Öğretmenim...
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu söylemleri 'aklı başında ve toplumca güvenilir' zannedilen kişilerce yapılmış olması çok üzücü gerçekten.
Üstelik konunun özelliği gereğince birçok öğretmen ve muhtemelen veli de izliyordu o programı!.. Verilen mesaj, 'çok hasbelkader ve ağızdan kaçan' bir söylem değildi bence... En çok da buna üzüldüm...
İlginiz, desteğiniz ve onurlandıran sözleriniz için çok teşekkür ederim Değerli Öğretmenim.
Her paylaşımdan hepimiz payımıza düşeni alıyoruz. Sağolun.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de sizin gibi düşünüyorum. O programlamalar da zaten öğretme görevi olanların hazırladığı bilgiler değil mi sonuçta!.. Üstelik yüklendiği bilgi çerçevesinde kalacak.
Desteğiniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Çok yerinde bir yazı.
Bazı durumlar ve olaylar gerçekten üzücü. Sanki bu Covit 19 da birilerinin ekmeğine yağ sürüyor.
Hadi o üniversite profesörü öğretmeni yok sayıyor da, ona bu kariyeri vereni de sorgulamak lazım. Nasıl profesör olmuş.
Öğretmen baş tacımız. Baş öğretmen Mustafa Kemal Atatürk dür.
Ne mutlu Türk'üm diyene
Serap IRKÖRÜCÜ
Programda okulların açılması mı açılmaması mı tartışılırken konuyu nasıl buraya getirdi de sanki asıl rahatsızlığı buymuş gibi bunları söyledi... çok şaşırdım ve üzüldüm açıkçası.
Desteğiniz için çok teşekkür ederim Fatma Hanım.
Sevgilerimle...
Çok güzel,
çok anlamlı,
çok gerçekçi bir yazı bu.
Çok değil, çoktan da çok haklısınız Sayın Hocam.
Siz mesleğinizle onur duyuyorsunuz.
Bizde sizlerle gurur duyuyoruz.
Yaşasın CUMHURİYET.
Yaşasın Milletimizi kurtaracak öğretmenlerimiz...
Selam ve Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah!..
Hep beraber bir şeylerin ucundan tutarak paylaşım yapmaya çalışıyoruz.
İlginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim Bedri Bey.
Saygılarımla.