- 458 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ARKEOLOJİ, GEÇMİŞ UYGARLIKLAR VE ÇATALHÖYÜK
İlgi odağımda her zaman akeolojik bulgular ve o yerin yaşam tarzı olduğu yadsınamaz bir geçektir. Ne bileyim bir tepeye veya bir dağ sırasına baktığımda hep düşüncelere dalmış ve kendi kendime; bir zamanlar burada kim bilir kimler yaşadı ve ne izler bıraktı demişimdir.
Aslına bakarsanız, geçmişe yolculuk yaptıran, insanlığın avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişinde zemin olan daha eski uygarlık ve topluluklar bana daha ilgi çekici gelmiştir.Tabi ki böyle uygarlık ve toplulukların ortaya çıkmasında en büyük etken şüphesiz değerli arkeologların çabalarıdır. Bu değerli arkeologların kullandıkları son derece gelişmiş bilimsel yöntemler de bizlerin yeni şeyler öğrenmesine sebep olmuştur. Mesela radyokarbon tarihleme, çöplük alanların, binaların ne tür tarihsel süreçten geçtiği toprağın mikroformolojik analizi ile, Eski Çağ insanlarının beslenme alışkanlığını ortaya çıkarmak için kemiklerin kimyasal analizi ve hatta dönemin çömleklerinden arda kalan artık parçalardan ne pişirdikleri ortaya çıkmıştır. Çömlek yapılmaya MÖ7000’ lerde başlanmış, bu döneme Çanak çömlekli Neolitik Dönem denmiştir. Arkeolojik araştırma yöntemleri, yapı malzemelerinden tutun, araç gereçlerden ticaret anlayışlarına kadar geniş yelpazede bilgi sahibi olmamıza sebep olmuştur. Hal böyle olunca yeni kazılar ortaya çıkmış birbirininden bağımsız gibi görünse de ortak payda da insanlığın olduğu yerde her bir birikimin bizlere fikirler verdiği görülmüştür. Mesela daha önceki yazımda da değindiğim gibi, Göbeklitepe gibi o dönemin Taş Devri insanlarının avcı toplayıcılık yaptığını sandığımız Mö 10000-9000 yıllarında dahi, yani bundan 12000 yıl önce tapınma ihtiyacı için mabetler inşa ettiği ve aslında o dönemde dahi yerleşik hayatın izleri görülmüştür.
İlk uygarlığın Mö 4000 ile Mö 3000 yıllarında Sümerler ile başladığını bilsek bile şehir olarak ilk yerleşkenin Konya’ nın 52 km Güneydoğu’ sunda Konya Ovası’ na hakim konumdaki 9400 yıl öncesine yani Mö7400 Neolitik Dönem’e tarihlenen Çatalhöyük yine bize değişik fikirler sunan bir yerdir. Çatalhöyük kazıları 1960 yılından bu tarafa devam ederken şehrin yerleşim biçimi oldukça ilginçtir.Tarıma geçiş yapan toplum, evlerini üst üste yaparken 1000 yıl gibi bir süreçte 20 metreye kadar katmanların oluşmasına sebep olmuş, cadde ve sokakların olmadığı daha doğrusu cadde ve sokak kültürünün evlerin damlarında olduğu ve evlerin birbirine bitişik konumu bu evlerin üst tarafından girişinin sağlandığı sonucunu çıkarmıştır.Yine o dönemin insanlarının mezarlarını evin zemin katına yapmaları da bir hayli ilginçtir, yakınının ölüsünün üzerinde barınmak ve bazılarının kafatasını kesip saklamak günümüz insanına oldukça aykırıdır, fakat bundan 9000 yıl önce Çatalhöyük’ de normaldi. Günümüz de böyle olağan dışı adetler yok değil, mesala Endonezya’ nın Troja kabilesi MS 9 yüzyıldan bu tarafa ölülerini yani akrabalarını mumyalayıp onlara hayatta olduklarını varsayarak yemek yedirmek giysi giydirmek gibi günlük bakımlarını yapıyorlar,. Yine Çatalhöyük’ e dönecek olursak; küçük odalar halinde yapılan evlerin baş köşesinde duvarda sabitlenen öküz başı iskeleti de dönemin hayvanlarından bazılarının ululaştırıldığının ifadesi olsa gerek. Diğer bulunan ilginçlik ise, insan kafatasının alçıyla kaplanıp başın kırmızıya boyanmış şeklidir, kim bilir beklide insan kafatasından süsleme merakı da varmış demek ki, ya da ölümle iç içe yaşamanın insana otokontrol sağlaması fikri de gelişmiş olabilir. Evlerin zemin ve duvarlarının sık sık sıvanması önceki yapı hakkında da bilgiler verir.Şüphesiz Çatalhöyük araştırmalarında ortaya çıkan bu evlerin günümüze kadar korunması, dönemin insanlarının evleri terk ettiğinde üstünü toprakla doldurmasının payı büyüktür. Kumaş parçalarının bulunması bu etkenin sonucu olsa gerekir. Aynı özellik Göbeklitepe’ de karşımıza çıkar. Göbeklitepe’ deki yapıların da üstünün örtüldüğü bariz bir şekilde görülür. Çünkü kalıntıların gün yüzüne çıkmasında onun doğaya karşı korunması çok önemlidir.
Adına ne derseniz deyin, ister Göbeklitepe, Çatalhöyük, Sümerler, Mısır Uygarlığı ya da Antik Yunan, Roma, yeryüzü denen dünyamızda nice insanlar, uygarlıklar ve diğer canlılar iz bırakmışlar, bilim insanları arkeolojik kazılar ile her geçen gün insanlık tarihinde çığır açacak yeni bulgularla tarihi yeniden yazma yolunda ilerlemiştir.
İşte bir yaz akşamüstü hafif rüzgar esip de ortalık sakinliğe dalmışken Pamukkale Hieropolis Antik kentindeki Roma’ dan kalma 1800 yıllık tiyatronun yanındaki antik taşın üzerinde otururken bunları düşündüm.
İrfan Yıldırım Çevik
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.