Yediveren / Aşka dair
Yeniden konuşacaktık aşkı. Olmadı.
Kısa cümlelerle kurulu hayatıma şöyle uzaktan göz gezdirdim. İnanmak benim elimde. Uğradığım mekanlar zamanlar ve an...
Hiçbir yanım çılgın değilmiş gibi. En büyük çılgınlığım bir şiir makinistiyle randevulaşmak oldu. Ve ben şiirler yazarken zamanda yolculuğa çıktım. Aşkı yazmaktan hep kaçındım. Başırılı olabildim mi bilmiyorum.
Güçlü müyüm. Evet. Kendine yetebilen güçlüdür. Karanlığa rağmen ışık melodileri çalabilen güçlüdür.
Gerçeğin izahı kolaydır. Var olanlar elbette var olurlar ve elbette kelimelere dökülürler.
Peki aşk?
Aşk tam manasıyla yitik değil mi?
Bir gün çeyiz sandığın içine misk kokulu bir mendil konulur. Ertesi gün sabah ışığında görür ki insanoğlu güzel mendil yerinde yoktur.
Aşk böyle bir şey işte. Görünüp kaybolan. Renklenip kendini solduran. Ama daima solda duran.
Suya bakar oldum.
Tam da eylülün eteğini çekerken
Gülümserken
Hiçbir tebessümün kelamı yoktur benim için. Benim için serçe kuşlarını ve memleketinin bekasını düşünen bir yürek gerek.
Kuru kuruya sevgi yok. Böyle bir dünya yok.
Nasıl bir dünya isterdim.
Tam da içinde bulunduğum dünyayı isterdim yeniden. Şartlar kötü olabilir. Evet zor günler geçiriyor insanlık.
Asıl tuhaf olan ne biliyor musunuz. İnsanlar başı sıkıştıklarında bir kurtarıcı beklerler. Bu aşk söz konusu olduğunda da böyle.
Aşık olduğu kişiyi bir kurtarıcı bir liman olarak görür. Emellerini hayallerini bir kazığa bağlar. Sağlam kazık diye düşünür bulduğunu.
Oysa öyle degil. Kurtarıcı yoktur aşkta.
Elimde cennetin ucuz olmadığını ve cehennemin dahi lüzumsuz olmadığını açık seçik beyan eden kitap var.
Ruhum kapılarda
Kalbim tokmağın sesiyle sanki yerinden çıkacak.
Gözlerim yuvasından fırlayacak.
Yirmi asırdır dönüyor dünya ve ben çok az yaşadım. Çok az şükrederek yaşadım.
15 Eylül 2020
Mahvash