MAKYAVELİST AĞLAR
Günümüz insanının siyasetçilerden miras olarak aldıkları bünyelerinde hazmedilmesi zormuş gibi görünen makyavel tutum, artık neredeyse aile bireylerinin bile tek silahı haline geldi.Özellikle kadınları koruyucu kanun ve kurumların çoğalmasıyla biraz idrak sahibi olanların bile gözünü açmaya yeten yaptırımlar gün geçtikçe kendi ayağına sıkan, oturduğu dalı kesen hoca vari bilinçsizce suistimal edilegelmektedir. Şöyle ki;
Gerek ailelerde gerekse işyerlerindeki hiyerarşi dengesini bozacak yanlış güç kullanımı dili kemiksiz kılmaktan öteye hayli gitmiş, hedefine ulaşmak için her yolu meşru gören biri veya birileri isyan bayrağını en önde taşımanın marifet sayıldığını kanunu arkasına alarak göstermeye çalışmışlar.
Bu satırları yazarken çokk -miş li geçmiş zaman kullanmayı ve artık bu nevi tutumların geride kaldığını söylemeyi arzu ederdim. Lakin yaklaşan tehlikede batının bireysel özgürlüğü ön planda tutan güya optimist bakış açısının getirdiği noktayı görüyoruz. Buna karşı kullanılan tek zirhımiz aile yapımızdı o da gün geçtikçe makyavel düşünce simsarlari haline gelen insanlarla sarsılıyor. Türk örf ve adetlerini günümüze uyarlarken kadınlarımızın sabah kuşandıgı artık bir acem şalı değil batı hegomanyasinin silahları ne yazık ki.
Uyanan uyuyanları uyandırsın şuuru ile hareket etmek için daha ne bekliyoruz bilemiyorum. Herkes bir yarış halinde. Siyasetçilerden halka, halktan aileye, aileden şehirlere, şehirlerden kurum ve kuruluşlara herkes öyle bir yarışın içine girmiş ki bu yarışın kazananı yok.En azından kendi içimizde yok.Bu durumdan kim ve kimler nemalanır orası malûm.
Bizim kodlarimız ne yazık ki kaybettiğinde kıymetlendirmeye odaklandirılmış.Bunun binlercesini tecrübe ettiğimiz halde hem de acı tecrübelerle göz önüne serildigi halde neden hâlâ tali yollardayiz bir türlü anlam veremiyorum.
Ülkeler savaşlardan çıkar kayıplar sadece cephede değildir ama gün gelir hiç bunları yaşamamış gibi hırs bürür gözümüzü,
Devletler yıkılır yenileri gelir biz yine yok etmeye çalışırız. Hükümetler düşer yenileri kurulur biz yine yıkmaya çalışırız. Hizmetler sunulur biz bozmaya çalışırız.Iyiye güzele bir adım atılır biz çelme takarız.Bireysel özgürlük alanımızı o kadar genişletmek isteriz ki bunun için her yolu mübah sayarız.
Bu sanrıların tümünün son bulacağı tek yer Cahit Sıtkı’ nın dizelerinde nefes bulan nefessiz yer bir namazlık saltanatın olacak o musalla taşında diye işaret edilen yer aslında.
Yaşlımızdan gencimize, siyasetçimizden halkımıza sirayet eden bir habis yılan ki görmemek için gözü kapatmak yetmez. Görmek, yok etmek için aksine basiretli bir açık göz lazım. Örümcek ağı gibi çepeçevre sarıldığımız güya özgürlüklerimiz, aslında dört koldan bizi saran koca bir yalan. Tozu dumanı içine alan, batınin dişlerini doğuya geçirten, doğunun karakterini çağa yedirten, dili kemiksizleştirip tek dişi kalmış canavarı karşımıza geçirip kıs kıs sinsice güldüren öyle bir silah ki kuşandıkları, raflarımızda baş köşede nobellileri ... dilimiz duada rızkımız onlarla...mabedimizde onların ayak izleri,muhabbetimizde onların doktirinleri, ibadetimizde onların adetleri... bu öyle bir ağ ki her yol mübah her şey kılıfına uygun.
Tüm bunları perde arkasında sürekli gizlice duran ve kuklaları kendi arzusuna göre kullanan makyavelci beyin yapabilir ancak.
Hırsız boşuna girmiyor, biliyor gireceği evi de yeri de. Asimile edilmek hiç bu çağdaki kadar aleni olmamıştı. Bir bakın etrafinıza neler neler değişiyor.Şekilden şemale , halden dile,ne kaldı elimizde?
Ülkü KARA Ocak/ 2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.