Aşk ve Bilgi Birbirine Zıt Gelişir
“Zaman diye uydurduğumuz kıyas, içine yemek, su koyarak olmazsa olmazdır şekle mahkum eden, var sanılan tas… Fırlatın tası ve çekmeyin dünyada yası! “
Ne kadar az şey kaldı bilmediğim diyen insanın hali, dağın doruğunda eriyen kar sularına benzer. Küçücük cılız bir sudur başlangıçta, aktıkça büyür, dere olur nehir olur, denize sonra da okyanusa karışır. Bilmediklerimizde bu akış gibi zamanla öğrendikçe büyür ve okyanusun sonsuzluğunda hiç bir şeyi bilmediğimiz gerçeğine ulaştırır. Bilgi öğrendikçe, daha fazla öğrenmek gerektiğini ve daha fazla cahilliğimizi yüzümüze haykırır. Bu yüzden ne kadar öğrenebiliriz diye daha çok okumaya ve bir ömür zamanını boşa geçirmemeye çabalarız. İlim aşıkları bu yüzden az uyuyorlar. Bize sunulan ilimin kıyısından bir küçük kaya koparır ve onu kum haline dönüştürüz. Tıpkı kayalara vuran dalgalar gibi… Bu cahilliğini gören çoğu ilim insanları bu yüzden ilahi aşka teslim olurlar. Aşkın mucizesine inanırlar.
Aşk ise, başlangıçta sonsuzdur. Bilginin tersine bize sonsuzlukta sunulur. Tıpkı somon balıkları gibi zamanın tersine yüze yüze, neslinin devamını sağlamak için emniyetli ve durağan bir yere gelir. Yumurtalarını bırakır ve ölür. Aşk bir dirençtir, zorlamadır. Kalbimizden başlayan ve kanla vücudumuzu akışıyla esir alan… Tersinden hayata direnecek kadar, düşünceyi yerle bir eden. Meyvelerini yedikçe, ilk formunu yavaşça yitiren, dünya da her ölen canlı cansız varlık gibi ölen… Ah çocuk kalsaydık, ah hiç büyümeseydik, ah hiç doyumsuz ilk aşkı yitirmeseydik deriz bu yüzden her kaybedişte. Aşk bilgisizlik artıkça, onun sonsuzluğunda kaybolur gider zamanla.
Kim kar olduğunu, kim kendi olduğu özünü yaşatırsa ve unutmazsa, cahil bile kadığını görse, bitmeyen çabasını, ölmeyen ve yitirilmeyen ilahi aşkta bulur heyecanlarını daima. Aslında insan her düş kurduğu gibi, aşkı da böyle görür. Düş gerçek olur ve aşk ölür. Oysa aşk, özünden bir parça gibi kalbe tesir etse, doğallığını ve teslimiyetini o öze basamak etse, her adımında yükseldikçe aşk büyür ve İlahinin bir parçası olduğunu görür ve sonsuz bir okyanusta damla olduğunun farkına bile varmadan onunla bütünleşir, dünyadan kopar, yokluğa erişir.
Kim yörüngesini ilahi aşka döndürürse, kim varlığın yangınını nefsiyle söndürürse, ne yediğinin ne içtiğinini ne gezdiğinin ne de nefes aldığının hükmü kalmayacaktır. Cahilliğini ve bilmezliğini kabul edip, sonsuz aşka kendini teslim edecektir. Cennetine kavuşacaktır, aşkın her meyvesi istediği ve dilediği şekliyle ona hizmet edecektir, hem de sonsuzun içinde… O aşk artık bilgiyi öğrenmeyecektir, her bilgi emrinde olacaktır. Aşk sonsuz olunca, her hareketi ibadet ve itaat olacaktır. Bencillik, ego, kibir, düşmanlık, yoksulluk… Olmayacaktır. Eğer sahip olduğunuz aşk bunları hissettiriyorsa yaşadığınız dünyada zaten o aşk başlamadan ölmüştür de… Bu özellikleri kalbinizde yaşamaya bakın ki, dünyanızda cennet olsun.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Aşk...
Sahi, bunu hak eden gerçek anlamda bir insan var mı?
Yanılmak hep mi mutsuz kılar insanı hele ki hayata ve insanlara aşk ile bakıp zaten varacağımız nokta belli iken...
İlahi bir duygu aşk, beşeri anlamda ziyan edilen kimi zaman aşka duyulan inancın yittiği ama devasa bir rahmet ve sevgi iken İlahi duyguların zirve yaptığı.
Allah rızası için yaşamak ve sevmek...neden neden zor gelir ki insanlara?
Selam ve dua ile ağabeyim