Bir Televizyon Programı: Cumartesi Gecesi
" Kadınların aşağılanmasına dayanamıyorum...!"
...
Ünlülerin on ikiden sonraki eğlenceleri… İstanbul geceleri… İstanbul böyle mi anılmalı ki?
Kadınlar çıplaklıklarıyla ve danslarıyla, erkeklerse çapkınlıklarıyla!
Kadın kendini beğendirmek zorunda, diyet yapmalı ve formunu korumalı… Erkekse şık giyinsin, cebinde parası ve şöhretli olsun yeter, sonrası haremlerine her gün başka birisi gelsin!
Kimisi uykudan yeni uyanmış açıyor televizyonu, yemek yerine bu programı seyrediyor. Açlığını unutturuyor adeta. Acaba bende böyle eğlensem mi, geceleri uykuyu bölsem mi, günahıma günah katsam mı… Diyende, düşünmeyende yok.
Geceleri işte olan spikerler, kameramanlar da hünerli olmak zorunda. En iyi görüntüleri yakalamak için sirk oyuncuları gibi hareketli ve marifetli yahut cadılar gibi gizlenmek zorundalar. Aile hayatının içine bu program giriyor maalesef. Bu özendirici, nefsi şımartıcı, kişileri azdırıcı görüntülere yasak gelmiyor. Toplumun ahlakı bozuluyor, kişileri zenginliğin hayallerine sürüklüyor, aşağılık kompleksini yaşatıyor.
Hani kime sorsanız Müslümanım der. Ölür cenaze namazı kılınır. Hakkınız helal ettiniz mi der imam, helallik alır. Müslümana deseniz o gecelerde gece namazı kılın, bak nasıl mutlu olursunuz, asla kılmaz. Yan gelir yatar ve uyumayı tercih eder. Kimse kimseye karışamaz tercihlerinde ama sabah uyandığında geceden kalmaları görünce, kıramadığı engelleri örünce, bir adım daha o geceleri yaşamaya özenir. Her geçen gün, Allah sevgisinden uzaklaşır, haramlarına yenisini katar, Korona’dan dolayı maske tak dersin takmaz, tak diyene kurşun yağdırır da…
Televizyon programları, bizim Türk toplumunun gelenek ve göreneklerine, aile hayatına, din kuşağına bağlı olmalı. Sonuçta televizyon açılıyor ve ne program sunuşmuşsa merak edilip seyrediliyor. Aile bireylerinden birisi seyretse, diğerini etkiliyor. Ya yanında oturacaksınız, ya da başka odaya gideceksiniz. Bu da olmuyor. Ortak değerleri yaşatmak ve aile içinde paylaşmak gerekiyor.
Bu programları seyreden evli çiftler, zamanla birbirinden soğuyor. Allah’a isyan ettikleri için Allah’ta onları terk ediyor, korumuyor, sınavların içine giriyor. Boşanıyorlar. Bir hayat kursalar, sen bu hayatı neden kurdun diye kurşunlar yağıyor. Bir aile yok olup gidiyor. Çocuklar ölmemişse, düşünün onların büyüdüğünde ki acı verici hayatlarını… Kimlere zarar veriyor.
Bu masum denilen görüntüler, insanı yok ediyor zamanla… Allah’ın yasakladığı günahlar kalplere zehir olup akıyor. Cumartesi geceleri, zehrin ilk heceleri oluyor. O geceleri yaşayanların içkiyle, uyuşturucu ile yapageldikleri bu paylaşımları zamanla kendilerini de yok ediyor. Şöhretten, güzel bedeninden uzaklaştırıyor. Aslında Cumartesi Gecesi programını yapan kişiler bunları kıyaslasa keşke. Bir zamanlar eğleniyordu böyle de şimdi böyle oldu dese… Kişiler değişiyor, aynılarını daha fazlası sahneye girerek bu rezalete devam ediyor. Kimse bu çoklukta bu programa konu olan kişilerin sonlarını görmüyor. Akibetlerini izlemiyor. Her görüntü canlı ve dipdiri devam edip gidiyor böylece. Toplum bozuluyor, gerçek aşklar yok oluyor… Kadın alaşağı ediliyor, değersiz bir meta gibi kullanılmaya devam ediyor. Kadın dernekleri bile bu görüntülere pankart açıp sokaklara dökülmüyor. Oysa kadının değer kazanması için güzelliği gizli kalmalı. Helaline görünmeli ama…
Geceler, günahlarımı temsil ediyor acaba… Kimse de soramıyor hesabını! Farkında olmadan, başka dinlerin, toplumların iflah etmeyen paylaşımlarını, eğlence diye yaşıyoruz, yaşamasak bile seyrediyoruz, özeniyoruz… Gecelerin harfini, eğlenmenin özünü tekrar mı yapsak acaba… Sokak sofraları kurulsa, halay çeksek, türkü söylesek… Hikayeler anlatsak! Doğruları dillendirsek bu vesile ile… Biz zaten bu değil miyiz, Türk’ün Orta Asya’dan beri sürüklediği hayat nizamı…. Eğer farklı bir şeyler, fantezi istiyorsak, dört duvar arasında ne yaparsak bizi bağlar, bağlamalı… O duvarlar da yıkılmamalı… Televizyonda program olmamalı….
Bu dediklerim dua niyetine… Olmaz diye içimden bir şeyler geçmiyor. Biz ne istersek onu yaşarız, biz ne isek odur toplumun özü de…. Ne isek onu yaşarız, yaşatırız değil mi? Sonuçta ahlaki çöküntünün azalmasını istiyorsak değerlerimize ve özümüze dönmemiz gerekiyor. Bu gidiş bir uçuruma sürüklüyor toplumu!
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Hocam gerçekten çok önemli bir konuya deyinmişsiniz.
Hatta toplumun kanayan yarası demek belkide daha doğru olacaktır.
Ardına her ne dersek diyelim bu çirkeflikten kurtulamadığımız sürece gençlikten güzel şeyler beklemekte yanlış olur.
Zira çocuk gözünü açar açmaz tv ile tanışıyor vede bir ömür devam ediyor.
Mutfağımızdan tutunda yatak odasına kadar giriyor bu illet maalesef. İllet diyorum çünkü şu an için maalesef öğle.
Ne zaman ki bizim gerçek kültür değerlerimiz yer alır içerisinde işte o zaman illetlikten çıkar.
Doksanlı yılların başlarında başlayan Brezilya rüzgarı şimdilerde yerli fırtınaya dönmüştür.
Bu sadece dizilerde değil her alan öğle oluştur.
En büyük temennimiz uçurama varılmadan bu gafletten kurtulmak.
Hocam yüreğinize emeğinize sağlık.
Selamlar, Saygılar
saf şiir
Katlanmak çok zor televizyondaki görüntülere ve adı da: program, dizi vs.
Kafa dağıtmak adına ne zaman gözüm ilişse televizyona bir o kadar da zorluyorum kendimi seyretmek adına hele ki insan seçici iken üstüne üstük masumane addedilen ve halka hitap eden...
Uçuruma düşmek mi?
Hem de hızlı ve umarsızca.
Algıların kapandığı algılayan insanların zorlandığı...
Yüreğinize sağlık ağabeyim.
Selam ve dua ile.