- 856 Okunma
- 10 Yorum
- 7 Beğeni
DAVETİYE
1996’da bayrağı oğluma teslim ettim, emekli oldum. Bir farkla ben havacıydım oğlum jandarma.
“İzin verirseniz bu gonca gülü başka bir bahçede yetiştirmek istiyorum. Hiç merak etmeyin her zaman başında bir jandarma olacak.”
1998 yılında oğlumun sevdiği kızı böyle istedim babasından. Nişanlandılar.
Oğlum görevi gereği Ardahan’da, müstakbel gelinim Isparta’da. –Gençlik başlarında duman, ilk aşk ilk heyecan-.Biri mağrip de, biri maşrıkta misali. Görüşebilmeleri için tek imkân ev telefonu. Şimdi ki gibi telefonlar neredee…
Hanım:
“Bey ben gelinimi görmeye gittiğimde birkaç sefer şahit oldum. Kızcağız oğlum aradığında babasının annesinin yanında konuşmaya utanıyor. Yapalım düğünlerini. Bitirelim hasretliklerini.”
“Olur” dedim. “Emekli ikramiyemin büyük bir bölümü bankada zaten. Bu para şimdi harcanmayacaksa ne zaman harcanacak?”
1999 yılının 17 Temmuzuna Ankara Etiler Orduevinden düğün günü aldım. Yenilecek, içilecek. Hiçbir masraftan kaçınılmayacak. Sıra davetiyeye geldi.
Kızımız Ebru oğlumuz Serhat
Nasip oldu bize de bu murat
İnsanlar evlenip mutlu olmalı
Dostlara bir bir haber salmalı
Beklenir dostlar hep bu günlerde
Gelen de sağ olsun gelmeyende
Serde şairlik var ya, böyleydi davetiyemin davetliği. Fihristli telefon rehberinden dostluğumuz sıkı, uzak demedim. Bende adresi olan herkesin adreslerine gönderilmek için davetiyeleri hazırladım. Böyledir insanoğlu çağırırsın gelmez, çağırmazsın küser.
İşimi bitirdim. Hayallere daldım. Garibin düğünü gariplerle, büyüklerin düğünü büyüklerle olur. Bu Memlekette en büyük kim? Cumhurbaşkanı. O yıllarda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. “ Bir pul daha boşa gitsin,” diye düşündüm. Bir davetiye daha hazırladım. Diğerleri ile birlikte verdim postaya.
SÜLEYMAN DEMİREL
CUMHURBAŞKANI
Düğün günü geldi çattı. Beklediğimden de çok davetli katıldı. Sağ olsunlar. İşinin ehli bir arkadaş her şeyi organize edip, sahneye çıkacakları anons ediyor. Oyun havaları, halaylar derken düğün dört onaltılık şahane gidiyor.
“Abi postacı geldi. Seni istiyor.”
Telgraflar getirmiş. O yıllarda uygulama öyleydi. Verdim bahşişini. Bir sürü telgraf.
“Bunları mikrofondan okursun artık.”
“Sayın misafirler şimdi de mazeretleri nedeniyle düğünümüze katılamayan dostlarımızın telgraflarını okuyorum.”
Okudu.Okudu.Sırada ki bir telgraf:
“EVLATLAR MUTLU OLSUNLAR. GÖZLERİNDEN ÖPERİM. SÜLEYMAN DEMİREL CUMHURBAŞKANI.”
Bir sessizlik oldu. Önce bir kişi alkışladı, daha sonra bütün salon. Islıklar bravo sesleri salondan dışarıya taştı. Bütün Ankara’yı aldı götürdü.
Çaresiz mikrofonu aldım elime:
“Sağ olsun Cumhurbaşkanımız. Biz Cumhurbaşkanımıza BABA diyoruz. Öyledir de. Cumhurbaşkanları. Bazılarının değil tüm vatandaşların BABAsıdır. Zarf değil mazruf önemlidir.Kayıt değil ahlak önemlidir.(Şimdi bile şaşarım o lafları nasıl söyledim diye.Söyleyen dil değil, söyleten gönüldür.)
Yine bir alkış seli…
Masamıza gelip bizi kutlayanlar gırla gidiyor.
O telgraftan sonra düğünün neşesi aldı başını gitti. Bir telgrafla birden bire ünlü birisi olmuştum.
Düğün bitti.
Düğünden sonra başımı telefonlardan, ziyaretlerden alamaz oldum.
Her ne kadar:
“Ben Süleyman Demirel’i tanımam. Ben O na sadece bir davetiye gönderdim.”Desem de kimse inanmıyor:
“Hadi canım sen de yenge Ispartalı değil mi?” Diyorlardı.
Tayin, iş isteği, hatta mahkemesi olanların istekleri bitmek tükenmek bilmiyordu.
Mecburen kabullendim. Cumhurbaşkanını tanıdığımız, hatta eşimin Ispartalı olması nedeniyle akrabalığımız oluyordu. Öyle inanıyorlardı çünkü…
Taleplerinin sonu gelmiyordu. Çaresiz kendimce çareler ürettim.
İstekte bulunanlara:
“İlgili makama bir dilekçe verin. Bana da dilekçecinizin tarih, sayısını bildirin. Söylerim BABA ya O gereğini yapar”
Bana dilekçe örnekleriyle birlikte bir sürü tarih ve sayılar geldi. Aradan geçen sürede dilekçe sahiplerinin bazılarının istekleri kabul edilmiş. Bazılarının tayinleri çıkmış, bazıları da işe başlamışlardı. Ama onlar olanları benden biliyorlardı.
Biliyorum içkinin haram olduğunu. Ama ben içki içerim. Çok içki getirenler oldu. Belki de haramlar katlandı bilmiyorum.
Ama ben kimseden bir şey istemedim ki… Kendileri getirdiler.
Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığının bitmesiyle de benim de havam bitmişti.
Bütün çocuklarım evli. Bundan sonra yapacak düğünüm kalmadı. Yukarılarda davetiye gönderecek büyük bir tanıdığım yok. Sahi sizin tanıdığınız varsa en büyük torunum inşaat mühendisi. İş arıyor. Tahmin edebiliyorum. Çocuklarınız okullarını bitirdiler, iş arıyorlar. Bazılarınız tayin bekliyor. Buna mümasil başka sorunlarınız da var.
Kusura bakmayın. Şimdilerde Elimden bir şey gelmez. Ama şunu önerebilirim sizlere.
Siz de yapın bir düğün. İlgili yerlere bir davetiye gönderin.
Belki sorununuz çözülür.
Belli mi olur?
YORUMLAR
Göle maya çalmak gibi olmuş ama... tutmuş!..
Bir yakınımız da uzun yıllar önce başka bir siyasi lidere benzer bir davet yapmıştı, o da rica ederek il temsilcisini göndermiş ve hediyesini de iletmişti.
Üstelik, davet yapan ( tıpkı sizde olduğu gibi ) o siyasi fikrin üyesi, çalışanı falan da değildi. Sadece kişisel bir hayranlığından yola çıkarak yapmıştı. Bunu örnek alıp da o inceliği suistimal eden de olmadı sonra, ama liderin bu nezaketi bazılarının oy tercihini bile değiştirmişti.
Sanırım o yıllarda hem toplumun hem siyasi liderlerin 'dokusu' çok faklıymış!... Keşke o donanımımızı koruyabilseydik!... :((
Evlatlarınızın mutluluğu ve sizlerle beraberliği daim olsun Bedri Bey.
Saygılarımla.
Bedri Tokul
Sayın Hocam !
"Keşke" nize bütün yüreğimle katılıyorum.
Dilekleriniz ve yorumunuz için teşekkürler Sayın Hocam.
Selam ve saygılarımla...
Bedri Tokul
Teşekkür ediyor,
Selam ve Saygılarımı gönderiyorum.
Sağ olun.
Olacak iş mi şimdi bu Bedri Abi? Ben bir çocuğumu üç yıl önce, diğerinide bir ay önce evlendirdim, sen şimdi bu yazıyı yazıyorsun. Madem akıl verecektin neden geç kaldın.
İşin şakası bir yana muhteşem bir düşünce. Kendine güven, bir ülke büyüğünün gelir mi, gelmez mi demeden çocuğunun davetiyesini yollaması ne demek biliyor musunuz? Yüreğindeki mutluluğun ülkeye taşması demek. Ta ki Cumhurbaşkanına kadar taşması demek. Buyurun sizde gelin demek. Ben çok mutluyum, sizde bu mutluluğumu görün demek.
Allah bu mutluluğunuzu daim etsin efendim.
Huzurla, sağlıkla kalın.
Bu davetiye yazınızı çocuklarınız okusun ve çerçeve yaptırsın lütfen.
Saygımla.
Bedri Tokul
Oğlum diyor ki :
"Babam beni ağlattın. Bütün ömrümce sana hayranlık duydum.
İyi ki babamsın"
Ben de sana diyorum ki:
"İyi ki buradasın. İyi ki benim bacımsın."
Selam ve saygıyla...
İşte bu Bedri Tokul farkı
özgüvenli
kararlı
ve inatçı
her daim inşallah.
harika bir yazı idi abim yürekten kutluyorum
Bedri Tokul
Sağ ol koca yürekli KELEBEK.
Selam ve Sevgiyle...
seni özel yapan ne biliyor musun
her türlü durumda bile olaya bir espri ve hatta zekice bir espri katabilmen
anlatım dilin o kadar samimi o kadar duru ki, olaylar insanın gözünün önünde oluyor adeta
haaaarika bir anı ve sevimli şipşirin bir yazı idi.
kasvetli günlerimizde kocaman bir gülücük olduğun için minnettarım abicim
Bedri Tokul
Ama;
"Sen kim oluyorsun da bize davetiye gönderiyorsun?"
diye de bilirler SULTAN.
Sevgiyle kal.
Bedri Tokul
Tadı dili hassas olanlar bilir zaten...
Selam ve Sevgiyle Filiz...