- 616 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Hadis
Bir hadis : Kim Allah’a kavuşmayı hoş görürse, Allah da ona kavuşmayı hoş görür. Kim de kerih görürse, Allah da kerih görür.
Kerih görmek ifadesini küçümsemek olarak anlamlandırabiliriz. "Ne diyorsun sen? Biz Allah’ı asla küçük görmeyiz." diyebilirsiniz verilen bu manayı okuduktan sonra. Peki gerçekten de Allah’ı küçümsemiyor muyuz?
Her şeyden önce bu hadis, hayatın olması gereken merkez unsurunu bize anlatmak istemektedir. Bu dünyayı anlamlandiran şey merkeze Allah’ı koyarak yola çıkmak ve bu yolda istikrarlı olmaktır. Allah’ı yaşadığı anların dışında zannedip kendi fikrine, nefsine, gücüne, sahip olduğu hasletlere güvenen ve yönelen kişinin gerçek gözlüklerle bakınca hayatını nasıl karartmış olduğunun resmini çizen bir ifade. Alışverişte kendi kazancını, dostlukta çıkarlarını, işyerinde cüzdanını, insanlarla iletişiminde ünvan ve makamını, siyasi görüşünde tek doğruyu bilen olduğunu, aile içinde her zaman haklı olduğunu, herhangi bir özelliği ile muhatabına karşı üstün ya da mutlak haklı olduğunu önceleyen kişi Allah’ı kerih görüyor demekti. Çünkü tam da o zaman dilimini yaşadığı anda kişi, Allah’ın "Bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adil olmaktan alıkoymasın" emrini hiçe saymakta ve "Ey insanlar! Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktan yaratılmıştır. Ne Arap olanın Arap olmayana ne de Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü vardır" hadisinde kalplerimize ulaştırılması istenen "Hepiniz Allah katında eşitsiniz, ırkınız, cinsiyetiniz, servetiniz, makamınız, mensubiyetiniz üstün olmanızı değil, adil ve merhametli davranmanızı gerektirir." kuralının önüne set çekmektedir.
Allah özellikle ayetleriyle bir arada sağlıklı yaşamanın temel dinamiklerini bize anlatmaktadır. Bunlara hem kalbinizle hem de amellerinizle sımsıkı sarılmanız durumunda birlikte gül gibi geçinip gidersiniz ve üstelik ahiretiniz de cennet bahçesine dönüşür, demektedir. Kişisel ibadetler, yani kulluk vazifesi ise bir arada yaşarken kişinin diğer fertlerle doğru ve Allah’ın seveceği hal ve tavır içerisinde ilişkiye devam etmesi için "Allah’ı hatırla(t)ma" çabalarıdır. Ancak bu kişisel ibadetler yüreğe ulaşmazsa birer ritüel olarak kalıp amacına ulaşmamış olur. Çünkü vahyin amacı "akleden vicdan sahipleri" inşa etmektir. Yeri gelmişken şunu da bir cümlede ifade etmek gerekir : Kulluk vazifesi olan ibadetlerden hiçbirisi "günah çıkartmak" gibi bir işleve sahip değildir. Son zamanlarda böyle bir anlayış türemiş gibi.
Sonuç olarak, toplum hayatımızdan şikayet ediyorsak, iç dünyamıza bakıp şikayet ettiğimiz bu yaşantının kötü gidişatına ne gibi katkılarımız olduğuna Allah’ın bak dediği yerden bir bakmamız gerekiyor. Yoksa şikayet ede ede nefesimizi tüketip insan olarak yaptıklarımız ve yapmadıklarımızın çetelesi, yani "insanlık karnemiz" elimize tutuşturulacak, "Eh artık bu karneyle hak ettiğin yeri ne kadar hak ettiğine inanmışsındır." üslubuna muhatap olacağız.
Kişinin insanlığını gösteren sözleri ya da dış görünüşü değildir, hal ve tavrı ile, duruşu ile ispat ettiği samimiyetidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.