- 759 Okunma
- 11 Yorum
- 5 Beğeni
EMBESİL...
EMPATİ GÜNLÜĞÜ:
-Embesil!.. Bir ayağın çukurda ne işin var senin sokakta?
Sesin geldiği tarafa baktığımda balkondan bakan ve bana el kol hareketi yapan genç kızın o cümleyi bana söylediğini kabullenmek istemediğimden, başımı kaldırıp seslendim merakla ve endişeyle:
-Bana mı söyledin kızı...
Daha cümlemi bitirmeden tekrar bağırdı o cırlak sesiyle:
-Teyzeee sana diyom huu!.. Daha benim göreceğim günler var. Siz moruklar yüzünden geberip gideceğiz...
Zaten telaşlı ve üzgündüm. Evde gelinim hasta yatıyor torunumun da ateşi çıkmış, koştura koştura eczaneye gidiyordum.
Torunum henüz sekiz aylik ve muhtemelen diş çıkarıyordu. Gelinimin de migreni tutmuştu.
Balkondan avazı çıktığı kadar bağıran kız on altı yaşlarında ya vardı ya yoktu.
...
O günleri dün gibi hatırlıyorum. Tüm dünyayı tehdit eden bir virüs yüzünden evlere tıkılıp kalmış, mecbur olmadıkça dışarı çıkmıyor günlerimizi evlerimizde geçiriyorduk.
Eşim benden on iki yaş büyüktü. Ve bir haftadır altmış beş üzeri kişiler için sokağa çıkma yasağı konmuştu.
Eşimin yapamadığı dışarı işlerinin bir kısmını da dolayısıyla ben üstlenmiştim. Yine iş başa düşmüş bana yol görünmüştü. Tüm tedbirleri alarak çıktım evden. Yüzümde maskem...
Koşar adımlarla sokakta yürüyor, eczaneye bir an önce varıp oyalanmadan eve dönmeyi istiyordum.
Beni altmış beş yaş üzeri sanmış ve bu yüzden bana ateş püsküren kıza acıyarak baktım. Yoluma devam ettim "ya sabır " çekerek.
Gençlik ve yaşlılık; sanki seçme şansımız olan bir seçenekmiş te bizler tercih etmemişiz gibi suçlanmak, ne kadar saçma bir davranış biçimiydi.
Allah izin verirse her genç bir gün gelecek yaşlanacakltı. Ama o yıl bizler; adeta gençler tarafından alaya alınmış aşağlanmıştık.
Tüm çocuklar ve gençler sanki zombi görmüş gibi bizlerden kaçar olmuşlardı.
Otuzlu yaşlarda görünen eczacı ne istedigimi sorarken, benden önce gelmiş genç bir delikanlı neredeyse dövecek gibi baktı ters ters. İlaçlarını alıp giderken de beni küçümseyen ve suçlayan tavrı çok aşikardı...
Gözlerim dolu dolu:
-Ateş ölçer alacaktım. Torunum diş çıkarıyor. Torunum için alacaktım; diye de ekledim adeta suçlu suçlu.
Hemen arkamdan eczaneye giren reçetesini okumakta olan genç kadın, bir anda sıçradı ve benden uzaklaştı. Sanki vebalıymışım gibi ve dehşetle açtı gözlerini kocaman kocaman:
-Teyze aman uzak dur benden. Ne işin var senin sokakta? İyice zıvanadan çıktınız. Bir tane de bizde var senin modelinden. Zor tutuyoruz evde. Gebersenizde siz de kurtulsanız biz de! Deyiverdi, nefret saçan bakışlarıyla beni dövercesine...
Mırıldanarak söylediği son cümle adeta kanımı dondurmuştu.
Bir haftadır evden çıkmamıştım. Ama sosyal medya aracılığla yaşlı insanlara yönelik hakaret vari paylaşımlardan, hikaye, fıkra, karikatür ve benzeri yazılıp çizilenler yüzünden çok fazla üzülmüş ve olumsuz bir şekilde etkilenmiştim.
Ama işin bu boyuta ulaştığından bi haber olduğum için adeta donup kalmıştım. Genç kadın elini sallayarak öfkeden kudurmuş bir halde eczacıya seslendi.
-Kardeşim kalsın benim ilaçlar. Ben buradan gidiyorum. Ateşi de varmış baksana. Canımı yolda bulmadım ben!..
Demiş ve çıkıp gitmişti. Bir gün içinde on yaş, hatta yirmi yaş daha ihtiyarlamıştım.
Yazıklar olsun!.. Bu nasıl gençlik, bu nasıl bir ahlaki çöküş böyle?
Bizim değerlerimiz, anadan babadan aldığımız terbiyemiz, kültürümüz, ahlak anlayışımız ve inancımızın gerektirdiği sağ duyumuz, merhametimiz, saygımız, sevgimiz ne ara paçavra gibi yerlere atılmıştı.
En ufak bir rüzgarda dağılıvermiş adeta paramparça oluvermişti insanlığımız...Diye düşünürken gözlerimden yaşlar süzülüvermişti.
Çok kırılmış çok incinmiştim. Ellerim titreyerek uzanıp aldım ateş ölçeri. Para verirken de dikkatle bıraktım masanın üzerine ve " üstü kalsın evladım" diyebildim sesim boğularak.
Kocaman bir yumru oturmuştu sanki kalbimin tam ortasına. Yutkunmakta zorluk çekiyordum.
Adeta nefesim kesilecekti. Zorlukla yutkundum ve eczaneden çıkarken kendimi "yaşayan ölü" gibi hissediyordum.
Beni virüs değil, gençlerimizin acımasızca bakış açıları kırıcı söz ve davranışları öldürmüştü...
...
Bir kez daha düşünelim ve empati yaparak birbirimizi anlamaya gayret edelim niyetiyle kaleme alınmış bir kurgudur. (Buna benzer davranışlar sergileyen gençlerimizin dikkatine!..)
YORUMLAR
iki üç kere geldim gittim
desem bir türlü demesem bir türlü
bu mantıksız bakış açısının suçlusu toplumu yanlış bilgilendiren yetkili siyasiler ve bencilliğini korumakta ısrar eden bazı yaşlı kimseler ve yine çok çağdaş gençler!
Yaşlıları korumak adına öyle bir açıklama ve yasak getirdiler ki kurgu dediğiniz bu yazının benzeri yaşanmış ve videoya çekmişler, karantina günlerinde görmüştüm. Apartmanın önünde oturan yaşlılara içi su dolu toraba atıyorlardı balkondan. Yaşlılar toplumun hafızasıdır. Herkes yaşlanacak kimse sonsuza kadar gençliğini koruyamaz. Empati yoksunu hoşgörüsüz ve bencilce davranışlarımız yarın karşımıza farklı çıkacaktır. Her uyarıyı şiddetle reddetmek savaş açmak karşı koymak doğru olmadığı gibi her yasak da doğru değildir. Bakın şu anda yasak yok, herkes her yere gidiyor. Ben Ankara'dayım. Amcalar teyzeler günün her saatinde çarşı pazar dolanıyor otobüste dolmuşta metroda her yerdeler ancak MASKELİ ELDİVENLİ VE SİPERLİKLİ önlemini almış, bunun yanında gençlerde sınır tanımıyor, onlarda her yerde, maske kolda ya da burun maskenin dışında, siperlik çok tercih edilmiyor, uyarılınca "abla nefes alamıyorum, daralıyorum ya da maskem sınıfta kaldı"...
peki sonuç
Daha bugün okudum
yoğun bakım servislerinde ki mevcudun çoğunluğu gençlerden oluşuyor.
Ankara=Huvankara olmuş.
sağlıkla kalın
Filiz Şahin. tarafından 9/6/2020 9:11:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kurgu da olsa topluma gönderilmek istenen mesaj yerini bulabilmesi temennimdir. Umarım geçenlerde Sakarya'da mevsimlik çalışan doğulu işçilere zulüm yapan zihniyetler de bir mesaj olur.
Yazılacak çok şeyler vardır Asude Hanım, ama dikkat ettiyseniz artık yazmak bile içimden gelmiyor. Bir yandan aşırı derecede yapılan dini istismarlar, diğer yandan insanlık dışı davranışlar toplumu germektedir.
Yine de;
Değerlerimize vermiş olduğunuz önemden dolayı sizi bir kez daha kutlar, kaleminiz daim olsun . Saygılarımla...
İşte insanların anladığı bu kadar.Yasaklar yaşlı insanlar hasta olmasın diye, gençler taşıyıcı durumdalar.
Karşı binadakiler hep yaşlı insanlar,zaten bizim bulunduğumuz yer yeni yeni el değiştiriyor,hepsi eski ev sahibiler.
65yas üstü sokak yasakları konunca kadıncağız balkona bile çıkamaz olmuştu.
Ara sıra konuşuruz mutfak balkonların dan,yasak bitti hala çıkmamış.Dedim tak maskeni ,al eline hijyen sipreyini insan olmayan yerlerde dolaş, geçenlerde oğlu teşekkür ediyor,abla evde ölecek insanlar diyor.
Bir gencin yaşlı bir insana böyle süslenmesi terbiyesizlik,çünkü esas bulaş gençler yüzünden oluyor.
Bir de şu var mutasyona uğrayan virüs daha tehlikeliymis diyorlar.
Demekki hastalığı 65 yaş üstü bulaştırıyor diye bir anlayış var, çok saçma.
Bizim dedigimiz aslinda bizden olmayan materyalist dinsiz müfredatin sistemin yetistirdigi sürüler bunlar..önce bu sistemi basimiza bela edenlere yaziklar olsun diyerek titreyip kendimize gelmeliyiz.yarin bizim torunlarimizda ayni robot tiplemelerden olmiyacaginin garantisi yok elimizde
Bizim dedigimiz aslinda bizden olmayan materyalist dinsiz müfredatin sistemin yetistirdigi sürüler bunlar..önce bu sistemi basimiza bela edenlere yaziklar olsun diyerek titreyip kendimize gelmeliyiz.yarin bizim torunlarimizda ayni robot tiplemelerden olmiyacaginin garantisi yok elimizde
Merhabalar değerli kalem.
Gülermisin ağlarmısın derlerya.
Yazınızı okudum güldümde duruma.
Bu tür vakaları yaşayan belki yüzbinler ifade edilebilir.
Oysaki OLGUN İNSAN da Hayat tecrübesi var.
Belâ nın da hayrın da nereden gelebileceğini sezme yeteği var.
Ülkemizin güncel yaşam kesitlerinden hastalıga bağlı olarak
yanlışta olsa tepkilerini olumsuzluklarını okudum.
Bu siyenin genelde Yazı öyü makale kısmına pek göz atmam.
Ama başlık dükkatimi çekti bakayım ne var diye geldim.
Ne yok ki!
ALLAH SONUMUZUZU HAYR EYLESİN DİYORUM.
Güne yakışır bu makale. bu yaşam süzgeci. Güncel bir konu.
Selam ve Dua ile.
Keşke olmasaydı :( keşke hiç karşılaşma saydınız öylesi hoyrat sözlerle ve yüzlerle...
Üzüntümü tarif zor...Zihnim, Peygamberin bir şehrin kapısında ayağına dikenler yüzüne taşlarla karşılandığı bir ana götürdü. Orada dostları, ellerini ve boyunlarını uzatmışlardı ya hani gelen her taşa ve hakarete o sevgili incinmesin diye :( ve o güzel insan demişti ya "cennet annelerin ayakları altındadır" aynı hissiyatı tadıyorum içimde bir yerlerde haddim bilerek... Keşke orda olsaydım da bana söylenseydi o hakaretler, keşke benim gözüme değseydi o içinizi ürperten bakışlar hatta taşlasalardı beni elimi kaldırmazdım ama huzur bilirdim sizi esirgeyecek bir anımı... Ayağının tozu yüzümüze nur annelerimiz teyzelerimiz büyüklerimize özürler bağışlanmalar dilerim gençlik namına...