- 493 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RESSAM GENTİLE BELLİNİ
İtalyan ressam Bellini 1429 yılında Venedik’te dünyaya geldi. Jacoppa Bellini’nin evlilikdışı oğluydu. Başlangıçta babasının yolundan gitti. Resmi babasının atölyesinde öğrendi. Resimlerini 1465 yılına doğru imzalamağa başlayan Gentile Bellini, özellikle portre alanındaki ustalığıyla kısa zamanda ün yaptı ve çok geçmeden de devlet ressamı oldu. Bu arada Duka Francesco Foscari’nin ve İmparator Fredrich III’ün portrelerini gerçekleştirdi. Daha sonra resmi görevle İstanbul’a yollandı ve orada Fatih Sultan Mehmet’in ünlü portresini yaptı. Osmanlı başkentinden Mısır’a geçti, bir süre Kahire’de durakladı.
Yurda dönüşünde, Venedik okulu’na oryantalizmi ve eksotizm’i getirecekti. Ermiş Markos’un İskenderiye vaazı adlı tablosu, bu anlayışın belirgin örneklerinden biridir.
Yazımızın başında, Bellini’nin İstanbul’a geldiğini ve Fatih’e konuk olup, onun portresini yaptığını söylemiştik. Evet, Bellini belli bir süre Osmanlı Sarayı’nda yaşamış, burada bir çok resme imza atmıştır. Fatih’te resme ve ressama karşı ilgisiz kalmamış, sarayın nakkaşbaşı Sinan Bey’i, İtalya’ya göndermiştir resim eğitimi görmesi için. Nitekim, Sinan Bey, İtalya’dan döndükten sonra, o ünlü ’’Gül koklayan Fatih’’ portresini yapmıştır.
Bu arada Fatih ve Bellini arasında geçen bir olaydan da söz etmeden olmaz. Bu olay, Demirtaş Ceyhun’un ’’Asılacak Adam’’ adlı kitabında anlatılmıştır. Anlatan ise Aziz Nesin’dir. Olduğu gibi aktarıyorum:
’’.....Daha önce de yazmıştım bunu. Gördüğüm o belgenin Viyana’da hangi müzede bulunduğunu, numarasını, tarihini, adını, sanını, sayfasını filan bütün ayrıntılarıyla yazmıştım. İşte o belgede belirtildiğine göre, Bellini İstanbul’daki çalışmaları sırasında gördüğü bir olaydan etkilenmiş olsa gerek, bir kesik baş resmi yapmış. Fatih, ziyarete gittiği bir gün Bellini’nin odasında o resmi görünce. ’’Kesik baş böyle olmaz’’ demiş, eleştirmiş. Bellini, ’’Ama ben böyle görmüştüm’’ filan diyecek olmuş ya, ısrar etmiş Fatih. Sonra da hışımla buyurmuş yanındakilere; ’’Tez bir adam getirin bana!’ demiş. Koşup getirmişler birini Bellini’nin atölyesine. ’’Uçurun şunun kellesini!’’ demiş Fatih. Şak diye uçurmuşlar adamın kellesini. Bellini’nin ayaklarının dibine düşen kelleyi göstermiş Fatih; ’’Gördünüz mü’’ demiş. Bellini, hemen ülkesine dönmüş sessizce. Yani, bizde insan kellesinin filan da pek önemi yoktur. Zaten kardeşini öldüren insandır Fatih. Taht için öz kardeşini öldürmüştür.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.